Darbe girişiminden önce, Türklerin yurtdışındaki “kayıt dışı” (non recorded, non reported) paralarının ülkeye getirilmesi için “Varlık Barışı” adı altında bir yasal düzenleme yapılması gündemdeydi. Herhalde bu projeden vazgeçilmedi.
Çünkü şimdi her zamandan fazla “döviz girişine” ihtiyacımız var. Gazetemiz uzman yazarlarından Dr. Nedim Türkmen’den öğrendiğimize göre benzeri “Vergi Affı” düzenlemeleri bundan önce 2008, 2010 ve 2013 yıllarında yapılmış ve toplam 120 milyar doların Türkiye’ye girişi sağlanmış. Türkmen, kuşku yok ki resmi kayıtlara dayanarak bu 120 milyon rakamını vermiştir.
Ama ben bu kadar çok dövizin, vergi affından yararlanmak için Türkiye’ye yollanmış olabileceğine inanmıyorum. Yurtdışında ne kadar para var ki, sırf vergi affından yararlanmak için 120 milyar dolar yollanmış.
Türkiye’de “yurtdışına servet transfer etmek” serbesttir. Dolayısıyla Türkiye’de yaşayan Türklerin yurt dışındaki bankalarda veya finans kuruluşlarında “anaparası kayıt içi ve yıllık geliri beyan edilen” temiz paraları da vardır.
Bu paraların yurda getirilmesi için “vergi affına” ihtiyaç yoktur. O paralar her zaman yurda girebilir veya yurtdışına çıkabilir. Burada söz konusu olan beyan dışı kirli servetlerdir.

TÜRKLERİN YURT DIŞINDA NE KADAR PARASI OLMUŞ OLABİLİR?

Acaba Türklerin 2008’den önce yurtdışında kaç parası vardı? 120 milyar dolar geldikten sonra “vergi affı bekleyen” kaç parası kaldı veya birikti? Yurtdışı para işlerinin eski bir uzmanı olan Başbakan Yardımcısı Şimşek, 2015 yılında “Türklerin yurtdışında 130 milyar doları var” demiş. Şimşek bunu söylerken temiz, kirli ayırımı yapmamış.
Kirlinin 120’si son 6 yılda gelmiş. Geriye kirli veya temiz hâlâ 130 milyar dolar kalmış. Demek ki, Türklerin yurt dışına çıkardıkları parasal servetleri en az 250 milyar dolarmış.
Milli Geliri 770 milyar dolar olan ve sürekli cari açık veren bir ülkenin varlıklı vatandaşlarının (bunların çok azı dışarıda para kazanıyor) yurtdışında 250 milyar dolar serveti olması bana tuhaf geliyor.

YURTDIŞINDA “KAYIT DIŞI PARASAL SERVET” NASIL BİRİKİR

250 milyar dolar rakamını doğru kabul edelim. Bunun 30 milyar doları kayıt içi olsun. Yani ticari, sınai veya özel amaçlı yatırımlar için bankacılık sistemiyle resmen dışarıya yollanmış olsun. Geriye “vergi barışı” bekleyen 220 milyar dolar kalıyor.
Peki, yurtdışında kaçak servet nasıl birikir? Silah, uyuşturucu ve insan ticareti hariç bunun belli başlı iki yolu vardır. Birincisi ithalat faturalarının şişirilmesidir. Bu suretle şirketler, maliyetlerini yükseltip Türkiye’de daha az vergi verir, patronlar da temettü dağıtımı yapmadan bonfile servet sahibi olur.
İkincisi ihraç fiyatlarının düşük gösterilmesidir. Yukarıda anlatılan vergi avantajlarının aynısı burada da geçerlidir. Yurtdışında bu kadar para varsa, Türkiye’nin gerçek cari açığı göründüğünden küçüktür. Bu, işin sevinilecek tarafıdır.
Diğer taraftan bu transferler yüzünden vergi kaybı olmakta “bütçe açığı” büyümektedir. Üstelik “şirket ihtiyatları” az arttığı için ulusal tasarruf oranı küçülmektedir. Aklıma bir hınzırlık daha geliyor. Yoksa varlık barışı ile yurda geldiği sanılan bu paralar “girdi-çıktı” mı yapıyor? Yani ortada bir “çifte sayma” mı var? Üstelik bu sayede de yurtiçi kirli servetler mi temizleniyor?
Son söz: Para oradaysa, hesap burada.