Sayın Yıldırım, Cumhurbaşkanı Erdoğan tarafından AKP Genel Başkanlığı ve Başbakanlığa atandı. Bu atamayı usulüne uydurmak için yapılan AKP genel kurulunda, Yıldırım bir konuşma yaptı. Konuşma metninden “böbürlenme” cümleleri çıkarılınca geriye çok önemli iki başlık kalıyor.
Birincisi, yeni başbakanın “terörün kökünü kazımak” gibi bir misyonu üstlendiğini söylemiş olmasıdır. İkincisi “başkanlık sistemine” geçileceğidir. Bu iki konu birbiriyle derinden bağlantılıdır. TC’nin Güneydoğu’da karşı karşıya kaldığı sorunun doğru adı, terör değil, başkaldırıdır.
Fransa veya Belçika’da seyrek görülen terör eylemleri, Türkiye’dekilerden çok farklıdır. Türkiye’de “terör yöntemleri” kullanan etnik temelli bir isyan vardır. Bu isyanın iç ve dış siyasi boyutu, askeri boyutundan daha büyüktür.

CUMHURBAŞKANININ SORUMLULUĞU

Yürürlükteki Anayasa’ya göre Cumhurbaşkanı “siyasi”, “cezai” ve “hukuki” bakımdan sorumsuzdur. Yani yaptıklarından veya yapamadıklarından dolayı görevden alınamaz, vatana ihanet (?) iddiası dışında hakkında ceza davası açılamaz ve kimseye tazminat ödemeye mecbur tutulamaz.
Çünkü Anayasa’ya göre Başbakan, Cumhurbaşkanının sorumlu tutulamayacağı her şeyden sorumludur. Özellikle siyasi sorumluluğu vardır. Meclis tarafından düşürülebilir. Diğer bir değişle, bugünkü Anayasa’da Başbakan sorumlu olduğu için, Cumhurbaşkanı sorumsuzdur.
Yıldırım yaptığı konuşmada, halk tarafından Cumhurbaşkanı seçilen Erdoğan’ın sorumsuz olamayacağını, aksine siyasi sorumluluk taşıdığını söyledi. Bu durumda Başbakan Yıldırım, “terörün kökünün kazınmasından” halka karşı yani siyaseten sorumlu değildir. Kendisi sadece Cumhurbaşkanı’na hesap verir.

ANAYASA DEĞİŞİKLİĞİ YAPMAK FARZ OLDU

Binali Yıldırım çok akıllı davranarak, daha Başbakanlığı üstlenmeden, Cumhurbaşkanının “siyasi sorumluluğunu” net bir şekilde ortaya koymuştur. Görevden uzaklaştırılan Başbakan Davutoğlu, görev tanımını böyle anlamamıştı. Anlamamakta bir bakıma haklıydı. Çünkü yürürlükteki Anayasa, Cumhurbaşkanı, hükümettin icraatından siyaseten sorumlu değildir diyordu. O da buna uygun davranıyordu.
Madem ki; Binali Yıldırım bu “sorumluluk-sorumsuzluk” yarasına neşteri vurmuştur, artık bu tartışma bitmelidir. Cumhurbaşkanı’nın fiilen (de facto) taşıdığı siyasi sorumluluk, bir anayasa değişikliğiyle hukuki (de juri) hale getirilmelidir. Bunun için yeni anayasa yapmaya gerek yoktur. Cumhurbaşkanı’nın halk tarafından seçilmesi için yapılan değişiklikte izlenen yol ve yöntemle bu çelişki giderilmelidir. Aksi takdirde, terörün kökünü kazımanın siyasi sorumluluğu ortada kalacaktır. Bu da sonuca gitmeyi zorlaştırır.
SON SÖZ: Yönetici yetkisini devredebilir, sorumluluğunu devredemez.