Sevgili okuyucularım, vatandaş kimliğimle her gün gazeteleri dikkatlice okuyorum, ekranlarda bazı haberleri izliyorum...
Yahu kardeşim, bir gün olsun iç açıcı, olumlu, topluma moral verecek bir tek haber bekliyorum ama gelmiyor.
Türkiye içeride ve dışarıda dökülüyor.
Neresinden tutmak isteseniz elinizde kalıyor.
Ekranı açıyorsunuz, günün hangi saati olursa olsun hiçbir şey değişmiyor...
Karşınızda hep iki surat...
Recep Tayyip ve Davutoğlu Ahmet...
Muhtarlar toplantısı, kaymakamlar toplantısı, toplu açılış töreni, falanca yere ziyaret, şu veya bu tören, yurtiçi veya yurtdışı gezi...
Bıktık, sıkıldık.

* * *

3 milyon kişinin iş arayıp bulamadığına falan hiç değinmiyorum.
Güneydoğu olayları mı dersiniz, sonuç ortada. Bir sürü yer, çatışmalar sonrasında harabeye döndü. Evler ve işyerleri bombalandı, on binlerce insanımız göç etti, her gün şehit cenazeleri kaldırılıyor.
Dün Diyarbakır Sur’dan iki astsubay cenazesi geldi.
Şimdi inşallah yeni bir anayasa hazırlanıp başkanlık sistemi gelirse her şey düzelecek, şehitler sıfırlanacak!

* * *

Hemen sınırımızdaki Suriye olayları derseniz nasıl rezil olduğumuzu hem biz biliyoruz, hem de bütün dünya.
Emeviye Camii’nde iki hafta içerisinde namaz kılacağını açıklayan aymazları soracak olursanız onların keyfi gıcır...
Çünkü hesap soran yok...
Ve Türk Milleti’nin yaklaşık yarısı ne pahasına olursa olsun onlara oy veriyor. Bunun nasıl bir iş olduğunu kendileri dahil bilen ve anlayan yok!

* * *

Şimdi İdil’de sokağa çıkma yasağı başlatıldı. İlçede görev yapan 1.200 öğretmene Eğitim Bakanlığı tarafından birkaç gün önce mesaj atıldı “Seminere katılacaksınız, ilçeyi derhal terk edin” diye. Perşembenin gelişi çarşambadan bellidir.
Bu haberi duyunca 9 Şubat tarihli yazımda “İdil’de sokağa çıkma yasağı geleceğini ve operasyonların başlayacağını” yazmıştım. Aynen gerçekleşti.
Şimdi izleyiniz, sıra Nusaybin’e gelecek.

* * *

Çok sayın ve saygın büyüğümüz Recep Tayyip 10 Şubat günü sarayda muhtarlarla yaptığı 20. toplantıda şöyle demişti:
“780 bin kilometre kare ile bu topraklar bizim vatanımızdır. Sıkıntılı yerler var, doğru. İşte bakınız o sıkıntılı yerlerde ne kadar şehitler veriyoruz değil mi? Niye veriyoruz? O toprakları yeniden vatan yapabilmek için veriyoruz.”
O toprakları yeniden vatan yapabilmek için!..
Acıklı mesajın püf noktası işte bu son cümlede yatıyor.
Demek ki oraları vatan yapamamışlar.
Vatanın bir bölümünü eşkıyaya, terör örgütüne teslim etmişler.
Şimdi ise işgal altındaki vatan topraklarını kurtarmak için çaba harcıyoruz, resmen savaşıyoruz.
Şehit cenazelerini her gün bu nedenle kaldırıyoruz.
Bunları söyleyen kişi öyle sıradan biri değil, devletin tepesindeki şahıs.
Başka bir yerde olsa, ülkesini bu durumlara düşüren iktidardan ciddi hesap sorulur, sorumlular yargılanır.
İktidar, işlerini büyük bir pişkinlik, umursamazlık ve duyarsızlık içerisinde sürdürüyor.
Bizde ise maşallah kimseden tık yok.

* * *

Türkiye Cumhuriyeti olarak bu acınası durumlara nasıl düştük?
7 Haziran 2015 seçiminden sonra ne oldu da Güneydoğu’dan gelen tam 304 şehidimizin cenazesini millet olarak kaldırdık?
Önce açılım süreci başlattılar!..
Anlamı PKK’ya dost eli uzatmaktı...
Ve bu amaçla Akil İnsanlar çadır tiyatrosunu kurdular!..
Orhan Gencebay, Kadir İnanır, Hülya Koçyiğit, Lale Mansur, Doğu Ergil vesaire gibi değerli vatan evlatlarından oluşan bu 63 kişilik yandaşlar kumpanyası Türkiye’yi devletin parasıyla gezdi ve bölücülerle barış (!) istedi.
Sonra devletin kararları birbiri ardına alındı.
Valilere emir verildi “İlinizde olanları görmeyin” diye...
Askere ve polise emir verildi “Kışlanızdan ve karakoldan çıkmayın, örgütü karşınıza almayın” diye...

* * *

Ve örgüt Güneydoğu’ya, bu kez il ve ilçelere iyice yerleşti.
Yerleşmekle de kalmayıp hendekler ve tüneller kazdı, binlerce binayı karargâh yaptı, okulları yakıp yıktı, ağır silahlarla donattı, çatışmalara girdi.
Sokağa çıkma yasakları ilan edildi...
Yüz binlerce kişi evini barkını bırakıp başka yerlere göç etmek zorunda kaldı. İnsanlar perişan oldu.
Süreç aynen devam ediyor. Sadece olay çıkan il ve ilçelerin adı değişiyor.
Açılım sürecinin sonucu.

* * *

İçeride PKK ile baş edemezken, bir de Suriye olayında dünyaya rezil olduk.
Bu işlerin öyle “Eyy Amerika, Ey Putin, Ey Birleşmiş Milletler” diye bağırıp çağırmakla, tek başına kaldığın dünyada sağa sola afra tafra yapmakla, efelenmekle olmayacağını şimdi hem hükümet öğrendi, hem de biz!
Daha doğrusu biz öğrendik de, başımızdakilerin de öğrenmiş olmasını umarım.
Günün birinde ülkemizle ilgili bir tek iyi-güzel haber duymayı diliyoruz... Hepimizi mutlu edecek, sevindirecek bir haber...
İçeride veya dışarıda...
Ama yok ki.