Sevgili okuyucularım, önce Hırvatistan ve sonra İspanya ile oynadığımız maçları izlediniz mi!..
Sapır sapır dökülen, üstelik Fransa’ya da kaderin cilvesi ve şansın yardımıyla giden bir milli takım...
Başında unvanı çok cafcaflı olan biri:
Türkiye Futbol Direktörü Fatih Terim.
Reklam filmlerinin vazgeçilmez yıldızı!
Oyuncuları derseniz onlar da aynı. Her biri reklam filmlerinde rol kapmış, paralar ceplerine oluk gibi akıyor.
Ama sahaya çıkınca bizim “Artizlerden” tık yok.
Hırvatistan’dan bir, İspanya’dan üç gol yiyip turnuva rekorunu kırdılar. Turnuvanın en çok gol yiyen takımı...
Hırvat maçında olduğu gibi İspanya maçında da rakip kalede bir tek tehlike yaratması ve kaleye adam gibi bir tek şut bile çekmesi mümkün olmayan artizler topluluğu.
Türkiye futbol direktörünün maaşı çok değil, ayda sadece 300 bin Euro. Yani eski parayla yaklaşık bir trilyon.
Böyle bir para dünyanın hiçbir ülkesinde yok.

*  *  *

İspanya biraz zorlasa en az altı gol atardı, o takdirde hükümet tarafından yayın yasağı getirilirdi!
Bu hezimete en çok Tayyip-Binali ikilisi üzüldü zira gruptan çıkmayı başarsaydık ilk maçımızı izlemek üzere hemen Fransa’ya gidip dünya medyasının önünde iftar düzenleyecekler, yer sofrasına çömelip şov yapacaklar, mümkün olursa bir toplu açılış töreni ayarlayıp nutuk atacaklardı:
“İktidarımız Rabbimizin izni ve hocamızın katkısıyla Türkiye futbolunu geliştirmiş, Kılıçdaroğlu ve geçmişin iki ayyaştan oluşan tek parti iktidarına rağmen bu düzeye çıkarmayı başarmıştır. Bundan sonraki hedef kupayı kaldırmaktır!”

*  *  *

Futbol sektöründe sonsuz para var. Futbol Federasyonu şimdi bu fırsatı değerlendirdi ve Fransa’ya federasyon davetlisi olarak 500’ü aşkın beleşçi-iktidardan torpilli konuk götürdü. Uçak paraları, yeme içme yatma harcamaları tümüyle federasyondan.
Kimdir bu beleşçiler, isim isim kimlerdir, onlar için kaç para ödenmiş olacaktır, bu sorulara yanıt verilmesi elbette mümkün değildir.
Bunun adı kamu parasını çarçur etmektir ve hesabının derhal sorulması gerekir.

*  *  *

İspanya maçındaki ulusal forma rezaletine de mutlaka dikkat etmişsinizdir. Yukarısı açık mavi, aşağı tarafı beyaz acayip, gülünç bir forma. Şortlar siyah, konçlar kırmızı.
Göğüslerde küçük bir ay yıldız.
Mavi, ya da onların deyişiyle turkuaz nereden çıkmış? Bu renklerin bizimle ne ilgisi var?
Bunu düzenleyip takıma giydiren acaba hangi geri zekalılardır?
Oysa bizim muhteşem ve geleneksel bir formamız vardır, taaa Cumhuriyet’in ilk yıllarından beri oyuncularımız onurla taşır:
Düz beyaz, göğüste kırmızı bir şerit ve ortasında ay yıldız.
Belli ki bu renk saçmalığını düzenleyen ahbap modacılara da iyi paralar ödenmiş.

*  *  *

Federasyonun başında Yıldırım Demirören isimli yandaş... Tayyip’in bir numaralı adamı. Geçmişte Beşiktaş’ın başındaydı, kulübü borç batağına sokup resmen batırdı.
İmparator adıyla bilinen Türkiye futbol direktörüne ayda 300 bin Euro maaş ödeyen işte bu Yıldırım Demirören!
Milli takım düzeyinde hezimetler birbirini kovalarken sayın direktörümüz işi pişkinliğe vuruyor, gereğini yapacağını söylüyor ama ne yapacağını gizli tutup herkesi merakta bırakıyor!
Acaba aklından istifa etmeyi mi geçiriyor, yoksa kamu parasından oluşan ayda 300 bin Euro’luk taksimetreyi sonsuza kadar çalıştırıp cebine para pompalamayı bir süre daha sürdürmeyi mi!..
Maç öncesinde ve sonrasında sergilediği artistik mimikleri, gösterileri, yüz ifadeleri falan çok anlamlı!
Aynen reklam filmlerinde sergilediği gibi!
Ama gelin görün ki bunlar maçların sonucunu değiştirmeye yetmiyor.

*  *  *

Bizim meslekte hangi düzeyde olursa olsun bir gazeteci üst üste birkaç hata yapsa haklı olarak işten atılır.
Şirketini zor duruma düşüren bir yönetici veya çalışan ya istifa eder ya kovulur.
Ligde takımını başarısız kılan her teknik direktörün başına da aynı şey gelir.
Ama görüyoruz ki adına istifa denilen kavram bizim imparator için geçerli değil...Zira taksimetre iyi çalışıyor, para pompalamayı sürdürüyor.
Bu durumda kim takar milli takımın uğradığı hezimetleri, sapır sapır dökülmesini...
Yeter ki hem futbol direktörümüz, hem de oyuncular için hayırlı kazançlar olsun.
Önemli olan maçlarda değil, reklam filmlerinde rol keserken başarılı olmaları!

*  *  *

Müsabakadır, yarışmadır... Yenmek de var yenilmek de...
Ancak Türk Milleti bunlara böylesine büyük paralar ödüyorsa, karşılığını biraz olsun bekler.
Şımarıklık istemiyoruz...
“Biz bitti demeden bitmez” gibi haddini aşan sözlerle toplumu kandırmaya kalkıştılar ama sonuç ortada...
Bittiğini biz değil, kalemize iki maçta dört gol bırakan başkaları söyleyince dünyanın kaç bucak olduğunu anladık.
Allah bizi hiç değilse üçüncü maçımızda, Çek Cumhuriyeti maçında rezil olmaktan korusun.

*  *  *

Sevgili okuyucularım, şimdi Futbol Federasyonu mutlaka bir açıklama yapıp Fransa’ya götürülen beleşçilerin ve AKP hükümetinden torpilli yandaşların isim listesini ve bunlar için harcanan para miktarını açıklamakla yükümlüdür.
Bu para Yıldırım Demirören’in babasının değil kamunun parası...
Fransa’da ağırlanan beleşçi sayısının 500’den fazla olduğunu spor yazarı arkadaşlarımız vurguluyor.
Federasyon’un bu sessizliği neyin nesidir, bu ne biçim bir vurgun düzenidir, nasıl bir iştir?..
Kim olursa olsun bir tek şahsa ayda 300 bin Euro maaş ödeniyor olmasının gerekçesi nedir, karşılığında Türk Futbolu’nda hangi başarılar elde edilmiştir?
Şu işe bakın ki nereye el atsak karşımıza bir kara mizah çıkıyor, Türk Milleti’ni utandırıyor.