Sevgili okuyucularım, rahmetli Mustafa Kemal Atatürk’e yönelen inanılmaz sevgi seline dün bir kez daha tanık olduk.
Bir yanda Atatürk’ü unutturmak, belleklerden silmek için çırpınan bir iktidar!..
Öbür yanda ise onu içtenlikle anan, “Unutmadık” diye haykıran bir millet...
Dün Anıtkabir’i gördünüz.
Protokol ziyaretlerini kastetmiyorum. O benim ilgi alanımın dışındadır.
Ama bir Anıtkabir düşünün ki dün yine on binlerce insanımız tarafından doldurulmuş ve ziyaret edilmiştir.
Çiçeklerle, bayraklarla ve dualarla...
Kadın, erkek, çocuk, yaşlı, genç, her kesimden on binler.
İnanılmaz bir olaydır.

*  *  *

Her 10 Kasım günü saat 9’u 5 geçe sirenler çalar... Sirenlere araç kornaları eşlik eder...
Araçlar durur...
İçindekiler iner ve yolların orta yerinde on binlerce insan saygı duruşunda bulunur.
Kaldırımlarda yürüyenler de durup eşlik eder.
Ölümünün üzerinden bunca yıl geçmiş olan bir insan anılıyor.
Böyle bir sevginin ikinci bir örneği dünyada yok...

*  *  *

Bu sevgi boşuna değil. Bunun kökleri çok derinlerde yatıyor.
Ölümünün ardından bunca yıllar geçmiş ve unutulmamış...
Dünyada böyle ikinci bir lider, ikinci bir devlet adamı yok.

*  *  *

Bu köşede daha önce bir örnek vermiştim...
Gazeteci yazar Refik Halit Karay (1888-1965) Milli Mücadele döneminde hain padişah Vahdettin’in önde gelen adamlarından biriydi.
İşgale uğrayan Anadolu için kan akıtan kadroların ve doğal olarak Mustafa Kemal Paşa’nın büyük düşmanıydı.
Adına mütareke basını dediğimiz, işgal altındaki satılık İstanbul gazetelerinde Milli Mücadele’ye veryansın eder, hakaretler savururdu.
Savaş kazanılınca, Refik Halit yurt dışına sürgün edildi, yıllarca Suriye ve Lübnan’da yaşadı.

*  *  *

Dönüşte, yıllar sonra yazdığı “Bir Ömür Boyunca” isimli anılarından oluşan kitabında Atatürk için aynen şöyle diyordu:
“Siyaset, yalancı pehlivanlar üreten bir fideliktir. Ya da mermer ve tunç yerine mukavvadan heykeller yapılan bir atölye, balmumundan garip ve biçimsiz kuklalar yetiştiren bir imalathanedir.
Arada, büyük bir adam da karışır içlerine.
Bir teki, Atatürk hariç, çoktandır memleketimizde büyük adam yetişmemiştir.
Benim veya başkalarının anılarını okuyanlar ne devlerin cüce haline geldiğini, nasıl mum gibi eridiklerini, kardan yapılmış aslanlar gibi bir kucak çamurdan ibaret kaldıklarını görmüşlerdir.
Dev kalan kaç kişi var içlerinde?
Ömrüm boyunca tanıdıklarım arasında Atatürk’ten başka cüceleşmeyen dev yok.
Hayatta dev olmak pek güç değil.
Ama tarihte dev kalmak zor...”
Hainler listesinde yer alıp yıllarca sürgünde yaşayan amansız düşmanı Refik Halit, kitabında Atatürk’ü anlatmayı sürdürüyor:
“Şimdi düşünüyorum, bir Mustafa Kemal çıkıp milli şuur ve şerefimizi tazelemiştir.
Atatürk ömrümüz boyunca bizi kan ağlamaktan kurtarmıştır.”

*  *  *

İşte, günümüzde AKP iktidarı ve din tüccarları tarafından yok edilmek ve belleklerden kazınmak istenen Atatürk bu.
Size bir örnek daha vereyim. Atatürk hayatta iken ona yazıları ve söylemleriyle muhalefet eden, sol’un temsilcisi, ünlü gazeteci yazar Zekeriya Sertel... (1890-1980)
İşte Sertel’in 1977 yılında yayınlanan “Hatırladıklarım” isimli kitabından kısa bir alıntı:
“Atatürk, Hitler ve Mussolini biçiminde bir diktatörlüğe gitmedi. Bütün koşullar onun Doğulu bir diktatör olmasına elverişliydi. Fakat asker olmasına rağmen yumuşak, sevimli ve akıllı bir otorite kurdu.
Bu otorite korkuya değil sevgiye dayanıyordu. Ona bu kuvveti veren, halkın kendisine sevgiyle bağlı olmasıydı.
Onun için, bizim istediğimiz kadar değilse de, yine de günün koşullarının elverdiği ölçüde hür bir rejim kurdu. Biz eleştirilerimizi özgürce yapabildik. Nazım Hikmet en devrimci şiirlerini onun döneminde yazdı.
Zaten büyük adamlar ancak ölümlerinden sonra anlaşılır. Atatürk de bütün ölçüleriyle şimdi anlaşılmaya
başlanmıştır.
Onun için, Atatürk dün de büyüktü, bugün de büyüktür, yarın da büyük kalacaktır.”

*  *  *

Günümüzün şımarık siyasi cüceleri, iki paralık madrabazlar, sahtekarlar ve soytarılar, Türk ve dünya tarihindeki “Cüceleşmeyen Dev’i” yok etmeye, tarihimizden ve gönlümüzden silip atmaya yelteniyor.
Olacak iş midir, güçleri yeter mi!
Yetmez, hafif gelirler.