Bunun hesabını kim verecek?

Sevgili okuyucularım, adına Ergenekon silahlı terör örgütü davası denilen hukuk rezaleti 2007 yılında AKP iktidarı tarafından sergilenmeye başlandı.
Ülkemizin yüzlerce değerli insanı tutuklandı, Silivri cezaevine tıkıldı.
Komutan, asker, sivil, gazeteci, siyasetçi, hukukçu, iktidara karşı olan herkes teröristti!
Yüzlerce masum insan yıllarını Silivri’nin dört duvarı arasında geçirdi.
Dışarıda ise telefonlar dinleniyor, uydurma deliller toplanıyor, kurulan tezgah tıkır tıkır çalışıyordu.
Bütün Türkiye’ye bu yolla korku salındı. Hiç kimse konuşamıyor ve yazamıyordu.
Bu dava için seçilen özel hakim ve savcılar o günlerde iktidarın en gözde kadrosunu oluşturmuştu.
Örneğin Recep Tayyip o davanın savcısı olduğunu söylüyor, Mercedes marka zırhlı makam aracını Zekeriya Öz isimli savcının emrine veriyordu.
Ergenekon davası baştan sona bir hukuk rezilliği idi...
O kadar ki, Danıştay saldırısını gerçekleştiren Alparslan Aslan isimli meczup ve ruh hastası katili bile Ergenekon’a yamamaktan utanmadılar.
Ve o davaya gaz verip sonuçlarından yararlanan, bugün bile tepemizde durmakta olan AKP iktidarı idi!
Amaç bu yolla, estirilen fırtına ile toplumu ezmek, sindirmek ve korkutmaktı... Ve itiraf edelim, bunu başardılar!

*  *  *

Şimdi burada bir parantez açmak gerekiyor. Kamuoyunda özellikle iktidarın dili ile yayılmak istenen bir masal var:
“Efendim o hakim ve savcılar cemaatçi idi. Biz Fethullahçı terör örgütünü ortaya çıkarıp inlerine girdik, hakim ve savcıların bazılarını görevden aldık, bazıları yurtdışına kaçtı. Ergenekon davası FETÖ’nün marifetidir. Cemaat tarafından yaratılmıştır.”
Üstesinden gelemediler, batağa saplandılar, şimdi suçu cemaate yıkma çabasındalar.
Evet, cemaat vardır ve sadece Ergenekon davasında değil her konuda aktif olmuştur. Ama bunu AKP iktidarının verdiği gazla yapmıştır.
Ne zaman ki parasal çıkarlar nedeniyle araları bozuldu, işte o zaman cemaat tu kaka ilan edildi.
Ondan öncesi tamamen AKP-cemaat ikilisinin işbirliği içerisinde gerçekleşmiştir. Bunu herkesin iyi bilmesi gerekir.

*  *  *

Yargıtay dün bu utanç davasını hem usulden, hem de esastan bozdu. Başka bir deyişle, dava sürecinde figüranlık ve militanlık yapmış olan bütün hakim ve savcılara “Siz ne biçim hukukçu imişsiniz!” dedi ama kim anlayacak!
Yıllarca hapis yatırılan masum insanların ve onların ailelerinin hesabını şimdi kim verecektir?
O dava sürecinde hapishanede ölenlerin hesabı ne olacaktır?
İktidar kendi elleriyle yarattığı canavarın altında ezildi.
Sadece Ergenekon davasında figüranlık yapan hakim ve savcılardan değil, bu siyasi iktidardan da mutlaka hesap sorulması gerekir.

Bu nasıl karardır?

Türk yargısı ilginç bir karara daha imza attı... Karaman’da çeşitli dinci vakıflara sığınmış olan küçük erkek çocuklarına tecavüz edilmişti.
Kamuoyunda kıyamet koptu...
Ve bu şeriatçı vakıflarla yakın ilişkisi belgelenen ve tecavüzcü kimliği ile yargı önüne çıkarılan bir öğretmen Karaman Ağır Ceza Mahkemesi’nde yargılandı...
Sadece tek celselik bir yargılama...
Ve öğretmen 508 yıl hapis cezası aldı!

*  *  *

Duruşmada öğretmenin avukatları yoktu. Avukatlar onu savunmak istememişti.
Öğretmen doğru dürüst bir savunma yapamadı.
Tecavüze uğrayan çocukların avukatlarına duruşmaya katılma hakkı verilmedi.
Tanıklar dinlenmedi.
Şeriatçı vakıfların içyüzü araştırılmadı.
Mağdur avukatların soruşturmanın genişletilmesi talebi reddedildi.
Bunları o iğrenç herifi, tecavüzcü öğretmeni savunmak için söylemiyorum.

*  *  *

Mahkemenin apar topar verdiği bu kararın temelinde ne yatıyor bilir misiniz? Bu kararla şeriatçı vakıflar güzelce aklanmış oldu.
Koskoca bir bataklık orada dururken mahkeme bir tek sivrisineği öldürmekle yetindi.
O vakıflar şöyle diyordu:
“Bizim bu tecavüzlerle ne ilgimiz olabilir ki? O çocuklar bizim evlerimizde ve yurtlarımızda kalıyordu ama öğretmenin yaptığı bizi bağlamaz!”
Aynen AKP’li siyasetçilerin “Olmuştur ama bir kereden bir şey çıkmaz” dediği gibi!
Böylesine önemli, bütün Türkiye’ye örnek olması gereken davada bir celsede ve jet hızıyla 508 yıl hapis cezası verilmesi, hukukta şimdiye kadar görülmüş duyulmuş bir şey değildir.
Ensar ve KAİMDER isimli iki dinci vakıf bundan sonra hava atacaktır:
Gördünüz mü, bizim bu işle ilgimiz yok. Suçlu öğretmendir ve cezasını almıştır! Biz aklanmış durumdayız.”
Küçük erkek çocukların tecavüze uğramasının nedeni artık belli:
Bir adet sapık öğretmen!
İsimleri olaya karıştırılan dinci vakıflar ise bu işin mağdurları! Vah vah!..
Madem ki koskoca Ağır Ceza Mahkemesi bu doğrultuda karar verdi, bize de susmak düşer!

Pazar günü ADD etkinliği

 

Sevgili okuyucularım, Atatürkçü Düşünce Derneği (ADD) önümüzdeki 24 Nisan Pazar günü Ankara’da yine önemli etkinliklere imzasını atacak.
İlkinde, saat 11.30’da Atatürk Kültür Merkezi’nde (eski hipodrom) toplanarak bölücü teröre karşı ulusal birlik için Tandoğan Meydanı’na yürüyüş yapılacak. Sonrasında Anıtkabir ziyaret edilecek.
İkincisi, saat 15.30’da Yenimahalle Nazım Hikmet Kültür Merkezi’nde anayasa tuzağı, terör ve Türkiye gündemi konulu, çok değerli konuşmacıların bulunacağı bir büyük buluşma düzenlenecek.
ADD herkesi bu etkinliklere katılmaya çağırıyor.
Lütfen biraz ses verelim.