Sevgili okuyucularım, önümüzdeki cumartesi günü Cumhuriyet Bayramı’nı milletçe kutlayacağız.
Bu etkinlikleri gündemden düşürmek ve dikkatleri başka taraflara çekmek için şimdi yeni girişimlere tanık oluyoruz.
Hükümet 22-29 Ekim arasındaki günlerde farklı bazı gösteriler düzenliyor.
Takvimde başka hiçbir gün kalmamış gibi Ankara Devlet Opera ve Balesi tarafından bu tarihler arasında düzenlenen etkinliğin adı şöyle:
“15 Temmuz demokrasi zaferi ve şehitlerimize saygı etkinliği.”
(Giriş ücretsizdir.)
Bir hafta boyunca söz konusu salonda konser verilecek, opera sanatçıları aryalar söyleyerek o gecenin şehitlerini anacak...

*  *  *

Darbe olayında şehit düşenlere saygımız sonsuzdur, Allah’tan rahmet dileriz.
Ancak bu etkinliğin 29 Ekim’i de içine alacak bir biçimde düzenlenmiş olması düşündürücüdür.
Amaç bellidir...
Cumhuriyet Bayramı kutlamalarını şu veya bu biçimde gölgelemek.
İktidar partisinin üst düzey mensupları bu hafta boyunca Ankara’daki Opera-Bale salonuna gidip (ayıp olmasın diye) konserlere katılacak.
İyi de, onları bugüne kadar oralarda gören hiç olmamıştı!..
Aryalar dinlemekle, bale izlemekle uzaktan yakından ilgileri yoktur.
Bir de ayrıca giriş ücretsiz olunca, salon boş kalmasın diye ahaliyi beleş tarafından oraya yönlendirecekler.
Aynen mitinglerinde olduğu gibi belediye otobüsleri beleş falan filan!
Belki gelenlere kumanya da verirler!

*  *  *

Bu iktidar döneminde ülkenin çeşitli yerlerindeki terör olaylarında bin’den fazla insanımız can verdi.
Siviller şehit sayılmıyor diyelim, onları es geçelim...
Zaten onları anmaya kalkışanların sonu bellidir, polisten yedikleri gaz yanlarına kâr kalır.
Ancak iş bununla bitmiyor... 2002 yılından bu yana AKP iktidarı döneminde Güneydoğu’daki terör olaylarında (sivilleri hiç saymıyorum) ana baba kuzusu binlerce askerimiz ve polisimiz şehit oldu.
Kentlerde, karakollarda, dağlarda, sınır ötesi operasyonlarda...
Kesin sayı bilinmiyor.
Geride acılı aileleri kaldı.
Onlar için bir gün olsun devlet tarafından böyle kapsamlı bir anma etkinliği düzenlendiğini hiç duymadık, görmedik, tanık olmadık.
Binlerce Güneydoğu şehidimiz unutuldu gitti, belleklerden silindi.
Şimdi sadece 15 Temmuz şehitleri var.

Ciddiyetsizliğin sonu!


Sevgili okuyucularım, sarı basın kartı her gazetecinin kimliğidir. Yayın kuruluşunda belli bir süre çalışan, gerekli koşulları da yerine getiren gazeteci, sarı basın kartı almaya hak kazanır.
Basın kartı nüfus kağıdından sonra biz gazetecilerin ikinci resmi kimliğimizdir. Devlet tarafından verilir. Meslekte kesintisiz 18 yılı doldurduğumuz takdirde sürekli basın kartına hak kazanırız.
7 Eylül tarihli yazımda ilginç bir olaya değinmiştim. Basın Yayın Genel Müdürlüğü geçtiğimiz haziran ayında toplanmış ve 115 gazetecinin sarı basın kartını durup dururken iptal edivermişti!
İçlerinde bizim gazetenin Ankara bürosunda ekonomi muhabiri olarak görev yapan Erdoğan Süzer de vardı... Ve bu sırada 15 Temmuz darbe girişimi henüz olmamıştı.
Kendisine gönderilen resmi tebligat aynen şöyle idi:
“...numaralı basın kartınız Basın Kartları Yönetmeliği’nin 25. madde 1/a bendi uyarınca iptal edilmiştir. İptal edilen kartınızı iade ediniz.”

*  *  *

O maddeyi açıp baktık ki, aynen şöyle:
“(Gazeteci) Basın meslek onurunu zedeleyici işler yaptığı, davranışlarda bulunduğu veya alışkanlık edindiği hallerde sürekli basın kartı, Genel Müdürlüğün teklifi üzerine Komisyon tarafından iptal edilir ve iptal kararı Genel Müdür’ün onayı ile kesinleşir.”
Bu çok ağır ve gerçek dışı bir suçlama idi. Ne yapmıştı Erdoğan ve diğer gazeteciler, suçları neydi?
Meslek onurunu nasıl zedelemişler, bunu nasıl alışkanlık haline getirmişlerdi? Gizli olsa gerek ki açıklanmıyordu!
Bu soruları 7 Eylül tarihli yazımda sormuştum.
Aynı soruyu tebligatı alan Erdoğan Süzer’e de sorduğumda şöyle demişti:
“26 yıllık gazeteciyim. Bu süre içerisinde edindiğim bir tek
alışkanlık vardır, o da haber yazmaktır!”
Ancak öğrendik ki, perde arkasındaki iptal nedeni “Cemaatçilik” imiş!
Kurunun yanından yaş da yakılmış, cemaatle uzaktan yakından ilgisi olmayan gazetecilere bile devlet tarafından bu iftira atılmıştı.

*  *  *

Dün önemli bir gelişme oldu... Basın Yayın’dan Erdoğan’ı aradılar:
“Hakkınızda alınan karar iptal edilmiştir. Sürekli basın kartınız yine sizindir!..”
Madem iptal edeceksiniz öyle bir kararı niçin alırsınız mübarekler!
Eldeki bilgilere göre haziran ayında 115 gazetecinin basın kartı iptal edilmiş, dün ise 12 kişiye iade kararı verilmiş. Diğerlerinin durumunu bilemiyorum çünkü her şey gizli!
Neyse, epey bir mücadele sonrasında bizim Erdoğan Süzer’in cemaatle uzaktan yakından bir ilgisi olmadığı anlaşıldı ve sürekli basın kartına kavuştu.
Devletin bir ciddiyetsizliği daha böylece son bulmuş oldu!