Sevgili okuyucularım, Lozan Antlaşması 24 Temmuz 1923 günü imzalandı. Müzakereler ve pazarlıklar çok çetin geçmişti.
Türk heyetinin başkanlığını, zaferle sonuçlanan Milli Mücadele’nin Garp Cephesi Komutanı, Lozan günlerinde Dışişleri Bakanı olan İsmet Paşa yapıyordu.
İsmet Paşa ülkemizin haklarını yedi düvele karşı kahramanca savundu.
Görüşmeler aylar boyunca sürdü, anlaşma bir türlü sağlanamıyordu. Heyetimiz bir ara Atatürk’ün de onayını alıp İsviçre’den Türkiye’ye dönüş yaptı. İkinci tur sonrasında anlaşma imzalandı.

* * *

Dünya liderimiz, her konuda derin bilgi sahibi olan sayın ve muhterem cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan, bu tarihi günün yıldönümü için geçtiğimiz 24 Temmuz günü bir mesaj yayınlamıştı.
Lütfen çok dikkatle okuyunuz:
“Bugün, Cumhuriyetimizin kurucu belgesi olan Lozan Barış Antlaşması’nın 93. Yıldönümü’dür.
Aziz milletimizin inanç, cesaret ve fedakârlıkla elde ettiği zafer, Lozan Antlaşması ile diplomasi ve uluslararası hukuk alanına taşınarak tescil edilmiştir. (Kabul edilmiştir.)
Bu anlaşma yeni kurulan devletimizin TAPUSU niteliğindedir…
Lozan Barış Antlaşması’nın 93. Yıldönümü’nde, Cumhuriyetimizin banisi (kurucusu) Gazi Mustafa Kemal başta olmak üzere, anlaşmanın mimarı olan tüm devlet adamlarımızı rahmetle anıyorum.”
Anlaşmanın ikinci mimarı İsmet İnönü’dür ve bunu bütün dünya bilir.
Demek ki onu da kutluyor!
Böylece bu “İki ayyaş (!)” sayın ve muhterem dünya liderimizin övgüsünü almış oluyor ki, onlar için en büyük ödül ve onur olduğu kesindir!

* * *

Sayın büyüğümüz dün sarayında yine muhtarlara hitap etti ve Lozan’la ilgili görüşlerini bu kez onlara açıkladı.
Son derece yerinde bir iş yaptı çünkü muhtarlar Lozan’ı çok merak ediyordu!
24 Temmuz 2016 tarihli mesajında Lozan’a övgüler düzen ve “Yeni kurulan devletimizin tapusudur” diyen büyüğümüz, aradan geçen iki ay içerisinde 180 derece çark etmişti.
Dün karşısına getirilen muhtarlara bakınız neler diyordu:
“1920’de bize Sevr’i (Türkiye’yi yok edip sıfırlayan Sevr Antlaşması’nı) gösterdiler, 1923’te Lozan’a razı ettiler.
Birileri bize Lozan’ı zafer diye YUTTURMAYA çalıştılar.
Şöyle bağırsan sesinin duyulacağı adaları biz Lozan’la verdik… O masaya (Lozan’daki müzakere masasına) oturanlar bunun hakkını veremediler…”

* * *

Beyefendi koskoca cumhurbaşkanı…
Üstelik vurduğu yerden ses getiren, 72 millete posta koyan korkusuz dünya liderimiz!
Şimdi sen temmuz ayında “Lozan Antlaşması yeni kurulan devletimizin tapusudur” diye övgü düzeceksin…
Ve iki ay sonra “Birileri bize Lozan’ı zafer diye yutturmaya çalıştılar” diye nutuk atacaksın.
Şu çelişkiye bakar mısınız!
Hangi söylediğine inanalım.
Bir devlet adamının böylesine çelişkilere düşmesine, üstelik doğru olmayan sözler söylemesine ne demeli!

* * *

İşin daha da vahim bir boyutu var…
Ege Denizi’ndeki adaları Lozan Antlaşması’yla verdiğimizi iddia ediyor.
Hiç ilgisi yok çünkü böyle bir durum yok.
Ege’de şimdi Yunanistan’a ait olan adaların hiçbiri bizim egemenliğimizde değildi. Say sayabildiğin kadar…
Midilli, Sisam, Sakız, Rodos, Meis ve diğerleri…
Adalar zaten 1912 Balkan Harbi’nde Osmanlı’nın elinden çıkıp gitmişti. Hem de bir kurşun bile atmadan.

* * *

Sayın ve muhterem Recep beyefendi eğer sözünün eri ise, iddialarının arkasında duruyorsa, Lozan imzalandığı zaman hangi adaların bizde olduğunu ve kimlere nasıl verildiğini Türk Milleti’ne açıklamakla yükümlüdür.
Açıklayamaz.
Burada kendisini uyarmayı bir görev bilirim:
Bırakın adaları da bir yana, Lozan’da yabancı devletlere, yabancı ülkelere bir karış toprak bile verilmedi.
Verildiğini iddia ediyorsa nereler olduğunu açıkça söylesin ama söyleyemez.

* * *

Anlaşma öncesinde çok büyük tartışmalara ve müzakerelerin uzamasına neden olan bir yer vardı:
Eskiden Osmanlı sınırları içinde yer alan petrol yatağı Musul.
Biz ısrarla istedik, İngiltere başta olmak üzere karşı taraf ısrarla vermedi.
Sonuçta bu iş anlaşma kapsamının dışında bırakıldı ve adı o zaman Milletler Cemiyeti olan Birleşmiş Milletler’ in kararına bırakıldı…
ABD, İngiltere, Fransa gibi ülkelerin baskısıyla, yapılan oylamayı kaybettik ve zaten bizim olmayan Musul’u Türkiye Cumhuriyeti sınırlarına katamadık.
Tarihi gerçekler ortadadır, olay bu kadar basittir.

* * *

Lozan Antlaşması “İki ayyaş!” tarafından silahla kazanılan zafer sonrasında masa başında kazanılan en büyük zaferdir. Japonya dahil bütün dünyaya karşı verilmiş olan bir mücadeledir.
Yüz yıllar boyunca Osmanlı’nın başına bela olan kapitülasyonlar Lozan’da kaldırıldı.
Egemenliğimiz ve bağımsız bir devlet oluşumuz Lozan’da perçinlendi.
Nitekim Lozan’ın hemen ardından 13 Ekim günü Ankara başkent oldu, 29 Ekim 1923’te Cumhuriyet ilan edildi.
Yeni Türk Devleti artık kuruluyordu.
Bu kuruluş için Lozan Anlaşması beklenmişti.

* * *

Şimdi sen kalk, “Ege Denizi adalarını Lozan’da verdiğimizi” iddia et!
Hem de çok değil iki ay önce Lozan Antlaşması’na övgüler düzdükten hemen sonra!
Tarihin gerçeklerini bu kadar saptırmak olmaz.
İç siyaset uğruna bile olsa bir cumhurbaşkanı böylesine çelişkilere düşmez, düşemez.
Ayıptır, yazıktır, günahtır.