Sevgili okuyucularım, sayın ve çok muhterem büyüğümüz Recep Tayyip Beyefendi’nin değerli eşi Eminanım da yavaş yavaş piyasaya çıkıp konuşmaya ve inciler saçmaya başladı.
Mutlaka çok değerli, bilgi sahibi, yetenekli bir hanımefendidir!
Araştırmadım ama belki üniversite bitirmiş, belki üzerine bir de tarih doktorası yapmış olabilir...
Zira bu incileri saçmak her babayiğidin harcı değildir.
Geçenlerde bir yerde nutuk atmak için kürsüye çıktığında ilginç bir laf etti:
“Artık yeni bir kavşaktayız. Türkiye’nin 90 yıllık (Cumhuriyet döneminin) enkazını kaldırdık!”
Helal olsun!
Hiç kimse kendisine “Sen kimsin hanımefendi, hangi enkazı kimin adına kaldırdın” diye sormadı.

*  *  *

Sonra geri adım attı:
“Yanlış anlaşıldım. Ben darbe dönemlerini kastetmiştim!”
Madem darbe dönemlerini kastetmiştin, o halde bunu niye açıkça vurgulamadın, niye 90 yıllık enkaz dedin hanımefendi!
Olayın içyüzü sanırım şöyledir:
Bunlar sayın ve çok muhterem büyüğümüz, değerli dünya devimiz Recep Tayyip Beyefendi dahil, kürsüye çıktıkları zaman irticalen konuşmazlar...
Zira o takdirde gaf yapma, pot kırma, yanlış söyleme olasılığı yüksektir.

*  *  *

O halde ne yaparlar?
Cumhurbaşkanlığı danışmanları tarafından hazırlanan yazılı metinleri okurlar.
Adına prompter denilen bir elektronik aygıt vardır. Okunacak metin bu aygıta yüklenir.
Somut örnek vereyim. Televizyon sunucuları da bunu kullanır. Aygıta yüklenen konuşma metni önlerinden belli bir hızla akar ve onlar aynen okur.
Eğer okurken yanlış yapan, çuvallayan olursa ayarı çok basittir. O cümle aygıtta birazcık geriye alınır ve okuma süreci aynen devam eder.
Bu alet kürsüdeki konuşmacının sağında solunda ve önünde duran ince bir cam levhadır. Bilmeyen ne olduğunu anlamaz.
Yani Eminanım o 90 yıllık enkaz edebiyatını kendisi yapmadı.
O konuşma metnini hazırlayan danışmanların cahilliği, topluma yutturma isteği, ya da kasıtlı bir ürünüdür.

*  *  *

Sayın ve değerli hanımefendi anladığım kadarıyla bu nutuk atma işini pek sevdi. Eskiden Semranım da aynen böyle yapardı.
Medyatik olmak, ismini sık sık duyurmak zevkli iştir!
Eminanım son olarak başka inciler saçtı.
Bu incilerin saçıldığı ortam, Türkiye’yi 21. yüzyılda hangi kafaların yönettiğini de gösteriyor.
Çevre ve Şehircilik Bakanlığı bir toplantı düzenledi... Konusu “Tarihimizde iz bırakan valide sultanlar.” Yani padişah anneleri.
Çevre Bakanlığı ile valide sultanlar arasında nasıl bir ilişki olduğunu sakın ola ki sormayın, zira yok. Önemli olan “Osmanlı dönemini, sarayı” ilgisiz zamanlarda gündeme taşımak.

*  *  *

Hanımefendi yine önündeki aygıttan okudu:
“Harem bir okuldur. Kadınların hayata hazırlandığı, hayır faaliyetlerini örgütlediği bir eğitim yuvasıdır. Bu yuvanın başında da valide sultanlar yer alır.”
Harem konusunda bile ahkâm kesmeye başladığına göre, Eminanım mutlaka iyi tarih bilmektedir! Bu konuda çok okumuş, okuduğunu anlayıp hazmetmeyi başarmıştır!
Oysa harem pek öyle anlatmaya çalıştığı gibi değildir.
Adına harem denilen yer karanlık, dünyaya kapalı ama her türlü dalavere ve entrikaya açık bir yerdir.

*  *  *

Osmanlı belli yerleri kılıç zoruyla ele geçirirken, o yerlerden genç kızlar ailelerinden koparılıp İstanbul’a getirilir, padişahlara sunulurdu.
Hristiyan olanlar güya Müslüman yapılır, bazıları esir pazarlarında satılır, eli yüzü düzgün olanlar sarayda padişahın yatak zevkine sunulurdu.
Kızlar artık ömür boyu köledir. Bırakın karanlık haremden dışarı çıkmayı, güneşi bile ölünceye kadar göremezlerdi.
Padişah bunlardan gözüne kestirdiği ile yatağa girer, bazılarını karısı yapardı.
Eğer cariyenin oğlu günün birinde padişah olursa anası valide sultan olur ve hayatı kurtulurdu.
Bu zavallı cariyelerin hayatı korkunçtur.

*  *  *

İşin daha da ilginç yanı, Eminanım’ın övgüyle söz ettiği valide sultanların tamamına yakını dönmedir, devşirmedir.
Rus, Bulgar, Sırp, Rum, Çerkez, Boşnak vesaire!
İsimleri “Gavurca (!)” olduğu için onlara Türkçe ve Farsça isimler verilirdi...
Ve pek çoğu Türkçeyi ya hiç bilmez, ya da doğru dürüst konuşamazdı.
Aynen Osmanlı’nın bir sürü dönme ve devşirme sadrazamları, vezirleri ve paşaları gibi.

*  *  *

Saygıdeğer büyüğümüz Eminanım, o engin tarih bilgisiyle bunları mutlaka bilir!
Bilmesine bilir de, o halde niçin kürsülere çıkıp “Harem okuldur” diye nutuk atar!
Aklıma şu geldi...
Acaba onun bu konuşmasını da cumhurbaşkanlığı danışmanları mı hazırladı!
Ve bizim Eminanım’a bunları da prompter aygıtından aynen okumak mı düştü!
İster misiniz hanımefendi şimdi yeni bir açıklama yapsın:
“Ben harem okuldur demedim. Sözlerim yanlış anlaşıldı... Harem aslında Osmanlı döneminde padişahların, vezirlerin yatağına sürüklenen binlerce cariyeye çile çektiren bir işkencehane idi.”

Panele çağrı

 

Yarın Ankara’da çok ilginç bir panel düzenlenecek. Konusu:
Yeni anayasa tuzağı.
Konuşmacılar TBMM eski Başkanı Hüsamettin Cindoruk, Türk Hukuk Kurumu Başkanı, Yargıtay Onursal Başsavcısı Sabih Kanadoğlu ve YÖK eski Başkanı, anayasa hukukçusu Prof. Dr. Erdoğan Teziç.
Yöneten Atatürkçü Düşünce Derneği Genel Başkanı Tansel Çölaşan.
Bu panelde çok ilginç konular gündeme gelecek. İzlemenizi önenirim.
12 Mart Cumartesi saat 15.00
Yer: Cermodern Sanatlar Merkezi. Altınsoy Cad. No. 3, Sıhhiye Ankara.