Sevgili okuyucularım, ülkemizin nerelere sürüklendiğini hep birlikte görüyoruz. Anayasa ve yasa değişiklikleri dahil her şey bir tek şahsın çıkarlarına ve Meclis’teki kelle çoğunluğuna endekslenmiş durumda.
Bizler de hep birlikte bu saçmalıkların peşine ister istemez takılıyoruz.
Koskoca Türkiye Cumhuriyeti bu iktidar ve başındaki şahıs yüzünden dış dünyada bütün saygınlığını yitirdi.
İçeride tanık olduklarımız ise bir ilk!..
Böylesini bugüne kadar duymadık, görmedik.
Kendi adıma söylüyorum, gazeteci olarak ben de bu kargaşanın içinde yuvarlanıp gidiyorum. Her gün siyaset yazacaksın, şehitlerden söz edeceksin, pislikleri gündeme taşıyacaksın, olacak şey değildir ama yolumuz böyle çizilmiş durumda.
Biz bu kirli siyaseti her gün yazmaktan bıkıyoruz, sizler de belki okumaktan bıkıyorsunuz...
Bugün günlerden pazar...
İçimden siyasetsiz bir yazı yazmak geldi... Aslında şu yazacağım konu da en az Türk siyaseti kadar pislik ve kandırmaca dolu.

*  *  *

Belli kanallarda akşam saatlerinde yayınlanan evlendirme programlarını dikkatle izliyorum. Toplumun nasıl kandırıldığını, ahlak ve terbiye kuralları ve milletimizin gelenekleri dışında nasıl pervasızca yayınlar yaptığını gördükçe utanıyorum.
Bu programları yapanlar korkunç paralar kazanıyor. Onların kazancını en büyük işadamları bile bugüne kadar elde edemedi. Bu yüzden birbirleriyle mahkemelik olmuş durumdalar.
İşte size medyaya yansıyan ve bugüne kadar yalanlanmayan günlük gelirleri:
Esra Erol 150 bin (eski parayla 150 milyar) lira, Zuhal Topal 60 bin, Seda Sayan 80 bin lira!
Ancak vergi listelerinde hiçbirinin adı yok!

*  *  *

Programlarda ne olacağı önceden belli. Başrol oyuncuları güzel kızlardan ve yakışıklı erkeklerden seçiliyor, tiyatronun senaryosu önceden yazılıyor...
“Sen şimdi falancaya aşık olacaksın tamam mı, bir hafta boyunca sizin aşkınızı gündemde tutacağız!”
Sonrasında bazıları aylar boyu devam eden bıktırıcı, sonu gelmeyen tartışmalar, kavgalar, hakaretler... Zaten programlar kavga, suçlama ve hakaret üzerine kurulu.
Başrol oyunculuğu görevi verilenlerin amacı şarkıcı olmak, bir dizide figüran rolü kapmak ya da evlendirme programında durup dururken ünlü (!) olmak.
Bir de zavallı figüranlar var, onlar stüdyoda sessiz sedasız beklemekle yetiniyor.
Onlar bu yutturmacaya ve ahlak dışı sürece katılmıyor, sessizce izlemekle yetiniyor.

*  *  *

- 21 yaşında öğrenci genç güya evlenmeye geliyor. Talip olduğu kadın kendisinden dört yaş büyük, üstelik dul ve çocuğu var. Aralarında aşk (!) başlatılıyor. Programı yapanlar bunları deniz kıyısına tatile gönderiyor, orada çekimler yapılıyor... Ve çıplak sevişme sahneleri internete düşüyor.
- Onursuz kadınları izliyorum. Erkeklerin arkasından yalvararak koşuyor, askıntı oluyorlar. Evlerinde çocukları var. Aile bireylerinden bile utanmadıkları anlaşılıyor.
- Hele bazı örtülü kadınlar var ki, onların yatacak yeri yok! Bol makyaj, fingirdeme muhteşem... O halde niye örtündün hanımefendi?
- Sonuçta her aşk (!) bir sürü kavga dövüş arasında olumsuz bitiyor. Bazıları stüdyoyu terk edip gidiyor ama bakıyorsunuz ki ertesi gün yine gelmiş. Bizim insanlarımız bu kadar mı onursuz oldu diye düşünüyorum.
- Programlara katılanlar genelde zavallı tipler. Bazıları programcılar tarafından maaşa bağlanıyor. Otel ve yemek paralarını yayın kuruluşu ödüyor. Orada aylardan, hatta iki yıldan beri güya evlenmeyi bekleyen kadınlı erkekli tipler var. Tamamı yutturmaca! Onlar kanalın paralı askerleri olarak görev yapıyor.
- Geçen gün zavallı bir meczup geldi, programın sunucusu kadın tarafından resmen alaya alındı. En acar kadınlardan biri ise ona derhal talip oldu, önemli olan ekranda rol kapıp kendisini göstermekti.
- İşin acı tarafı, bütün bunlar olurken yayıncıların yapma bebekleri andıran psikologları da orada! Onlar da meslek onurunu bırakmış bir yana, tiyatroya alet olma yarışında.
- Her şey danışıklı dövüş... Ve izleyicileri kandırıp uyutma karşılığında cebe atılan korkunç paralar.
- Dökülen sahte gözyaşları!.. Üzülüp güya ağlayanlar ama gözyaşı dökmeden, rol icabı!..
- Ve ortalığı kızıştıran, bitmez tükenmez kavga ve hakaretlere çanak tutup bunları parasal kazanca tahvil eden sunucu kadınlar!
- Bir kanaldan diğerine transfer olan tipler.
- Geçen gün bir olay yaşandı... Genç çocuk paravan arkasındaki kadına onu hiç görmeden aşık oldu! Paravan açılınca kendini mutluluktan yerlere attı, hemen orada evlenmek istedi falan filan! Şimdi haftalarca o ikisinin aşkını (!) yaşayacağız.

*  *  *

Bu düzmece evlilik programlarını burada daha önce de yazdım ama RTÜK’ten ses çıkmadı.
Zira bu programlardan ikisini yandaş kanallar (atv ve star) yapıyor. Onlarla ilgili yaptırım kararı almak, ceza kesmek, uyarıda bulunmak biraz zor.
Şimdi belki soracaksınız “Evlenen oluyor mu?” diye!
Kimsenin evlendiği falan yok. Zaten yapımcıların amacı da evlendirmek değil, kavga dövüş yaratıp bıktırıcı tartışmalarla programın izlenmesini sağlamak. Böylesi daha kolay oluyor.
Bir kişi evlendi, adam üç ay sonra karısını öldürdü. Şimdi cezaevinde...

*  *  *

Bu programlara iyi niyetle katılan saf ve dürüst insanları tenzih ediyorum... Ama bir başka bölümü ne yazık ki bu yüz kızartıcı sürecin piyonları. Kendilerine verilen rolü oynayan ve ünlü (!) olma hayalleriyle oyuna alet edilmeyi içlerine sindiren tipler.
İyi niyetliler dışında katılanlar birkaç bölümden oluşuyor:
Çıkarcılar, ağzı iyi laf yapan uyanıklar, sahtekarlar, yalancılar, üçkağıtçılar, salaklar, orada kadınlarla tanışıp zamparalık yapanlar, zavallılar, cazgırlar, meczuplar...
Daha da ağır yazmak istiyorum ama elim gitmiyor.

*  *  *

Bakın bakalım çevrenize, en büyük işadamları dahil Türkiye’de günde 80 bin, 150 bin lira gibi paralar kazanan kaç kişi var.
Reza Zarrab bile belki bu kadarını kazanamadı!
Ama katılanlar mutlu zira eskiden onları komşuları ve mahalle bakkalı dışında kimse tanımazken şimdi ekranda görünüyorlar, ağlayıp zırlıyorlar, aşık oluyorlar, posta koyuyorlar falan filan! Hem de gerektiğinde “Kişilik” sergiliyorlar:
“Benim evleneceğim kadın parfüm değil çamaşır suyu kokmalı!”
Fırsat bulunca izleyin bu ‘Evlendirmeme’ programlarını. İzleyin de hem gülün, hem utanın.