Sevgili okuyucularım, 15 Temmuz darbe girişimi sonrasında ilan edilen OHAL ile birlikte Türkiye’de çok önemli işler gerçekleşti.
Askeriyeye ilişkin kurumlar, çıkarılan kararnamelerle birer birer kapatıldı veya kimlik değiştirdi.
Harp okulları, Harp akademileri, askeri okulların tümü ve en az onlar kadar önemli GATA...
Türk Ordusu her yönden budandı.
Hükümet bu işlemleri normal yoldan yapmaya kalkışsa Meclis’te haftalarca görüşülmesi gerekir, kamuoyunda büyük tartışmalar olur ve kıyamet kopardı... Zaten normal koşullarda hiçbir iktidar buna cesaret edemezdi...
Her şey bir gecede, kanun hükmünde kararnamelerle gerçekleşti. Üzerlerinde hiçbir tartışma olmadı.

*  *  *

GATA... Gülhane Askeri Tıp Akademisi...
Ordumuz için uzman hekim, hemşire ve sağlık personeli yetiştiren tek kuruluş.
Tıp Fakültesi’yle birlikte o da bir gecede yok edildi ve Milli Savunma Bakanlığı’na, yani günlük siyasetin emrine verildi.
Bir gecede kağıt üzerinde kurulan Milli Savunma Üniversitesi askeriyenin bütün sağlık kurumlarını devraldı.
GATA’nın 26 ilde sivillere de bakan 32 asker hastanesi ve 5.700 askeri sağlık personeli vardı. Ülkenin en ileri düzeydeki sağlık kuruluşlarından biri idi.

*  *  *

Sadece bir örnek vereyim. Güneydoğu’daki terör olaylarında bugüne kadar binlerce şehidimizle birlikte binlerce gazimiz oldu.
Elleri, kolları, ayakları, bacakları kopan, vücutları mermi ve bombalarla sakatlanan binlerce ana baba kuzusu.
GATA yıllar önce bu gazilerimiz için Ankara’da çok kapsamlı bir rehabilitasyon merkezi kurdu ve çoğunun sorununa çözüm buldu. Dünyadaki en ileri merkezlerden biriydi.
Güneydoğu olayları nedeniyle Türkiye’de “Terör hekimliği” oluştu. GATA doktorları bu konuda uzmanlaştı.

*  *  *

Doktorsuz askeri birlik olamaz. Askeri doktorlar birliklerin çok önemli güvencesidir. Onların görevini sivillere devredemezsiniz çünkü asker doktorlar bu iş için özellikle eğitildiler.
Bazıları Güneydoğu ve Kuzey Irak dağlarında hem sağlık hizmeti verdi, hem de gerektiğinde ellerinde silahla resmen savaştı.
Askeri hastaneler özellikle savaş durumu için kurulup örgütlenmiştir ve emir komuta zincirinde çalışır. Bu hizmeti sivil doktorlardan alamazsınız.
GATA doktorlarından bir bölümü şimdi FETÖ’cü oldukları iddiasıyla tasfiye edildi. Bazıları istifa etmek zorunda kaldı.
İşin ilginç yanı, OHAL kararnamesi ile GATA Haydarpaşa Hastanesi’nin ismi de “Sultan Abdülhamit Hastanesi” olarak değiştirildi!

*  *  *

GATA, Türkiye’nin gururu olan bir sağlık kuruluşu idi. Öğretim üyesi hocaları, doktorları, diş hekimleri, eczacıları, askeri hemşireleri, sağlık astsubayları, binlerce yatağı ve bütün birikimleriyle birlikte, bir kanun hükmünde kararname ile bir gecede kapatıldı.
Nedeni, niçini, gerekçesi bilinmiyor.
Bundan sonra ne olacak, askeri hekimler olmadan Türk Ordusu’nun sağlık güvencesi nasıl sağlanacak, o da bilinmiyor.

*  *  *

Hükümet bu inanılmaz kararı alırken beklerdik ki Genelkurmay Başkanı Hulusi Bey birkaç cümleyle olsun konuşsun, bu uygulamaya karşı çıksın, ya da destek versin!..
Her nedense ağzını bile açmadı, açamadı.
Her konuya olduğu gibi GATA’nın kapatılmasına da sessiz kalarak onay verdi.
Askeri okullar ve akademiler kapatılırken de aynı şeyi yaptı.
Diyelim ki o konuşamadı... Ya eski Genelkurmay Başkanları, hiç değilse onların bu konuda birkaç söz söylemesi gerekmez miydi!
Demek ki yüz yıllık bilim yuvalarının birkaç satırlık OHAL kararnamesiyle kapatılması bu kadar basit ve kolaymış.

*  *  *

Şimdi hükümetimizden son bir kıyak daha istirham ediyorum!
Haydarpaşa Hastanesi’nin adı Sultan Abdülhamit oldu...
Yakıştı yani!
Ankara’daki merkez hastanenin adının “Sultan Vahdettin Han Hastanesi” yapılması uygun düşecektir.
O da yakışır!..
Vatan haini herif 1922 yılında İstanbul’da işgalci İngiliz ordusuna sığınıp palas pandıras yurtdışına tüymüştü. Hem de emrine verilen İngiliz zırhlısı Malaya ile.
Abdülhamit olur da Vahdettin olmaz mı, onun neyi eksik!