Sevgili okuyucularım, bu güzelim ülkeyi cehenneme dönüştürmeyi başardılar. Toplum kızgın, insanlar gergin...
Milletin psikolojisi bozuldu, herkes en ufak bir olayla patlamaya hazır.
Birbirimize ne yazık ki düşman olduk.
Başımızda sorumsuz bir iktidar var.
Tek adamcılık, faşizm özentiliği almış başını gidiyor.
Hak, hukuk ve adalet rafa kaldırıldı. Yargı hükümetin baskısı altında.
İktidardan yana olmayanlara hayat hakkı yok.
İnsanlar korkutuluyor, daha da beter sindirilmek isteniyor.

*  *  *

Her sabah uyandığımızda kafalarda soru işaretleri...
Bugün acaba kaç kişi öldürüldü?..
Bombalar nerelerde patladı, kaç şehit var?
PKK mı, IŞİD mi?
Aynı soruları gazeteye geldiğimiz zaman biz de birbirimize soruyoruz.
Sıkı korunan, yüzlerce polisin çemberi altında yaşayan birkaç kişi dışında artık hiç kimsenin can güvenliği yok. Polis, evleri ve gazeteleri basıyor, insanları şu veya bu gerekçeyle alıp götürüyor. Tutuklanıyorsunuz, suçunuz bile size söylenmiyor.
Döviz aldı başını gidiyor. Dün tarihi rekorlar kırıldı.
Türkiye laçka oldu.

*  *  *

Darbe olayını araştırmak üzere kurulan Meclis Komisyonu bile göstermelik çalışıyor... Somut hiçbir yetkisi yok. Birilerini ifadeye çağırıyor, gelen geliyor, gelmeyen gelmiyor. Herhangi bir yaptırımı yok. Sadece ifadeleri basından izliyoruz...
Türkiye’nin nerelere nasıl geldiğini düşünün ki, Genelkurmay eski Başkanları bile birbirini suçluyor.

*  *  *

Fetullah tayfasını devlete sokup palazlanmasını sağlayanlar, devleti tümüyle cemaate teslim edenler şimdi onların en büyük düşmanı pozlarında!..
Marifetlerini, geçmişte yaptıklarını unutturmaya çalışıyorlar.
Yolsuzluklar derseniz, almış başını gidiyor.
Türkiye iktidar yandaşları tarafından resmen yağmalanıyor. Kim dur diyecek, ne söyleseniz kimseyi ırgalamıyor.

*  *  *

Yasalar falan bir yana bırakıldı, memleket OHAL gerekçesiyle çıkarılan kanun hükmünde kararnamelerle yönetiliyor.
Yasama, yürütme ve yargının bütün yetkileri bir tek şahsın emrine verilmiş durumda.
Gazeteler basılıyor, gazeteciler götürülüyor.
Medyanın neredeyse tamamı iktidarın eline teslim edilmiş. O medya her şeyi güllük gülistanlık gösterip alkış tutuyor!
Recep Tayyip-Binali ikilisi her gün bir bahane icat edip nutuk atıyorlar. Her dakika televizyonlarda canlı yayındalar.
Muhtarlar toplantısı, kuş sevenler derneği genel kurulu, göstermelik toplu açılış törenleri...
Televizyon kanallarının biri veya ikisi dışında hepsi zaten yandaş. Aynen gazetelerde olduğu gibi!
Sıkıysa bu nutukları canlı yayın yapıp vermesinler...
Türk Milleti her dakika bunları izlemekten artık yoruldu, bıktı, gerildi...
Evinizde aynı suratlar, iş yerinizde onlar...
Aynı laflar, aynı bıktırıcı söylemler, illaki birilerine posta koymalar!
Ey Suriye, seni mahvederiz haa!
Ey Irak, haddini bil!
Ey AB, sen teröre çanak tutuyorsun. Bizi almazsan alma!
Ey ABD, sen kimsin yaaa!
Dış politikada rezil olduk. Attıkları her adımın yanlış olduğu ortaya
çıktı.
Çevremizde ve uzaklarda neredeyse hiçbir dost ülke kalmadı.
Kendi acizliklerini bağırıp çağırarak, başkalarını tehdit ederek, gündemi saptırarak unutturmaya çalışıyorlar.

*  *  *

Tutturdular “Başkanlık sistemi” diye... Sanki bugünküler yetmiyormuş gibi bütün yetkileri Recep Tayyip’in eline verecekler.
Aldılar yanlarına Devlet Bahçeli’yi, küçük dağları biz yarattık havasına girdiler.
Bir kez daha vurguluyorum, Devlet Bey bu iktidarın başına kondurulmuş olan bir devlet kuşudur, değerini bilsinler!
(Zaten biliyorlar!)

*  *  *

Sevgili okuyucularım, kim ve hangi meslekten olursanız olun... Sabah kalktığınız zaman güne mutlu başlıyor musunuz?
Akşam yatarken “Ne güzel, bugün şöyle güzel olaylar yaşadık” diyebiliyor musunuz?
Yoksa her gün sinirli, gergin, umutsuz musunuz?

*  *  *

Bu iktidar ülkemizin başına çok ciddi işler açtı ve daha da fazlasını açacak.
Hukuk, adalet, insana saygı...
Bütün kavramlar yok edildi.
Terör yanı başımızda.
Ekonomi ha çöktü ha çökecek.
Adamın biri yıllar önce rahmetli Ecevit’in önüne yazar kasasını atmıştı da, ekonomik kriz patlamıştı. Şimdi böyle sudan bir gerekçeyle yeniden patlayacak.

*  *  *

Kimin yazdığını bilemediğim kısa bir şiir vardır, tam da onu yaşıyoruz:
Hasan dağı arpalıktır eğer saban yürürse
Her dereye bir değirmen eğer suyu gelirse
Her kümesten bir tavuk eğer köylü verirse
Güzel gidiş bu gidiş eğer sonu gelirse!