Sevgili okuyucularım, Türkiye’nin bir yerlerinde çok sayıda dinci vakıflar ve Kuran kursları var.
Haberlerden izliyoruz...
Küçük çocuklar buralarda bazı görevliler tarafından cinsel yönden taciz ediliyor, tecavüze uğruyor.
Bu vakıflar ve kurslar hükümetin koruması altında.
“Bir kereden bir şey olmaz ama biz yine de soruşturma başlattık” diyorlar!
Dinci vakıfların bazı öğretmenleri...
Kuran kurslarının bazı yöneticileri...
Ve her gün din iman, Allah peygamber diyen bu sapık heriflere emanet edilmiş olan kızlı erkekli küçük yavrular...
Kuzuları kurtlara emanet etmişsiniz, sonucuna katlanacaksınız!
Tacizci ve tecavüzcülerde durum böyle!

*  *  *

Aynı Türkiye’nin başka kesimlerinde ise kelle koltukta vuruşan, kurşun yiyen, yaralanıp sakat kalan, ya da şehit cenazesi olarak tabutlar içerisinde memleketlerine gönderilen asker ve polislerimiz...
Onların yaşadığına, çektiği çilelere, sorunlarına, sıkıntılarına bakan ve gören yok.
Kahramanların sorunları medyaya yansımıyor.
Güneydoğu’ya ülkenin dört bir yanından asker ve polis takviyesi yapıldı.
Taa Trakya, Ege, İstanbul ve daha yakın illerden bile, binlerce kişiden oluşan destek birlikleri gönderildi.

*  *  *

Gönderiyorsunuz, doğru dürüst kalacak yerleri yok.
Asker kışlalarda bazen yerde yatırılıyor.
Polislerin durumu ise daha da kötü. Yatıp kalkmak için okullar, öğrenci yurtları gösteriliyor ama doğal olarak yetmiyor.
Günlerce açık alanda operasyon yapan bu kahramanların yorgunluktan anası ağlıyor. Belli bir mesai saati yok. Gün geliyor 48 saat vuruşuyorlar.
Hem de kelle koltukta, o inanılmaz gerilim ve can korkusu içinde...
Leş gibi ter kokmaya başlıyorlar, kirleniyorlar, çoğunun kaldığı yerde duş yok, sıcak su derseniz hiç yok!

*  *  *

Varsayalım Güneydoğu’da değil de Ankara’da veya başka yerlerde polis olarak görev yapıyorsunuz. Ülkenin her yerinde polis haftalardan beri 12-12 çalışıyor. Anlamını söyleyeyim:
12 saat nöbettesin, 12 saat güya dinleniyorsun.
Polis 12 saat çalışıp nöbetten çıkacak. Evine gitmesi en az bir buçuk iki saatini alacak. Sonra yatıp güya dinlenecek, sabahın karanlığında yine kalkıp aynı yolu kat edecek ve görev yerine gidecek. Bu söylediğim gündüz nöbetleri için.
Bir de bunu gececiler için düşünün. Sabah 8’de nöbeti bırak, evine git, akşam aynı saatte göreve dön. Olacak şey midir! Hangi insan bu maddi ve manevi yükü kaldırabilir?

*  *  *

İlgili kurumlar şimdi diyecektir ki “Terör var, böyle çalıştırmaktan başka çaremiz yok!..”
İyi de, bu güvenlik güçlerine hiç değilse fazla çalışma ücreti verilmesi gerekmez mi?
Gerekir ama bunu yapmak kimsenin aklına gelmez. Dinci vakıflara, Kuran kurslarına, arazi rantlarına, vurgunculara para vardır ama iş özellikle polise gelince bütçede kaynak yoktur!

*  *  *

Anayasa ve yasaların açık hükmü: Angarya yasaktır.
Şu anda on binlerce güvenlik görevlisi insanlık ve yasa dışı bir biçimde fazladan çalıştırılıyor.
Terör vardır eyvallah ama bir kuruş fazla çalışma ücreti ödenmeden...
Korku dağları bürümüş, o yüzden bu angarya konusunda kimse sesini çıkaramıyor.
Yolda tanıyınca bize anlatıyorlar.
Bu söylediklerim özellikle polisler için geçerlidir. Ne zaman beklenmeyen olaylar olsa çalışma saatleri hemen 12-12’ye döndürülür ve karşılığında hiçbir ödeme yapılmaz.
Sömürü çarkı özellikle polisin üzerinde bütün ağırlığı ile çalışır durur.

Mustafa Balbay’ın soru önergesi

Sevgili okuyucularım, TCK’nın cumhurbaşkanına hakaret maddesi (299. madde) sadece Türkiye’nin değil, dış dünyanın da güncel sorunlarından biri oldu. 

Bu madde Recep Tayyip’in o makama seçilmesinden sonra bol kepçe kullanılmaya başlandı, iki bin dolaylarında dava açıldı.
Madde cumhurbaşkanına hakaret edenlere dört yıla kadar hapis cezası öngörüyor.
Ancak aynı maddede şöyle bir hüküm var:
“Bu suçtan dolayı kovuşturma yapılması Adalet Bakanlığı’nın iznine bağlıdır.”
Adalet Bakanlığı derseniz, önüne gelen her dosyada, hakaret içersin veya içermesin, savcılıklara “Dava açılması gerekmektedir” diye görüş bildiriyor. Hiç ilgisiz söz ve yazılarımıza bile sürekli davalar açılıyor.

*  *  *

CHP İzmir Milletvekili Mustafa Balbay, Adalet Bakanı Bekir Bozdağ tarafından yanıtlanması istemiyle Meclis Başkanlığı’na bir soru önergesi verdi. Özetliyorum:
“- Adalet Bakanlığı tarafından bu konuda kovuşturma izni verilmiş kaç dosya vardır? Sanık/suçlu listesi nasıldır?
- Cumhurbaşkanına hakaret suçu işlendiği iddia edilen ve Adalet Bakanlığı tarafından kovuşturma izni VERİLMEYEN dava/dosya var mıdır? Sayısı kaçtır?
- Cumhurbaşkanına hakaret suçlaması ile izin istenen dosyalar bakımından Adalet Bakanlığı izin vermek ya da vermemek hususunda hangi kriterleri esas almaktadır?
- Yargılanan dosyalardan beraat eden ve ceza alanların ayrı ayrı sayısı nedir?..
- Dünyada bu ve benzeri bir uygulama başka hangi ülkelerde vardır?

*  *  *

Balbay’ın hiç kuşkusu olmasın, bu önergeye yanıt ya hiç verilmeyecek, ya da baştan savma bir şey gelecektir...
Çünkü bu yasa maddesi, AKP iktidarının topluma, vatandaşa, ama özellikle de siyasetçi ve gazetecilere karşı elinde tuttuğu en önemli korkutma ve sindirme silahlarından biridir.
Başka bir deyişle, herkesin başı üzerinde tehdit unsuru olarak sallandırılan Demokles’in kılıcıdır.
Verilecek yanıtı -eğer verilirse- bekleyelim bakalım!