Sevgili okuyucularım, yarın MHP kongresi toplanacak ama bazılarının zannettiği gibi genel başkan seçimi falan olmayacak.
Ayrıntılarına girmiyorum, yeterli delege sayısı bulunduğu takdirde sadece bir tüzük değişikliği yapılacak ve genel başkan seçimi önümüzdeki haftalarda gerçekleşecek.
Şu anda MHP’de adaylığını açıklamış olan partililerden hiçbirini tanımıyorum.
Herhangi biriyle bir el sıkışmam, telefonda konuşmuşluğum bile yok.
Ama Devlet Bahçeli’nin artık gitmesi gerektiğine bütün kalbimle inanıyorum.
Bence son kullanma tarihi dolmuştur.

*  *  *

Bir parti genel başkanı düşünün ki, 7 Haziran 2015 seçimi sonrasında önüne altın tepside sunulan hükümet ortaklığını daha o gece elinin tersiyle itip reddetmiş, meydanı yine AKP’ye bırakmayı içine sindirmiştir.
Sonrasını biliyoruz.
Türkiye onun yüzünden 1 Kasım 2015 seçimine gitti ve iktidar yine Tayyipgiller’e altın tepsi içinde sunuldu!
Ancak işin MHP açısından çok acı bir boyutu vardı.
7 Haziran’da 80 milletvekili çıkarmayı başaran MHP, beş ay sonra yapılan seçimde sadece 40 milletvekili çıkarabildi.
Parti adına korkunç bir hezimetti...
Ve Devlet Bahçeli bunun siyasi hesabını bugün bile verebilmiş değil.
Partisini ve ülkücü tabanını bu duruma düşüren bir genel başkanın o partinin başında bir dakika bile durmaması gerektiğine inanıyorum.

*  *  *

Ayıpları ve yanlışları ne yazık ki bu kadarla da kalmadı.
AKP iktidarının her adımına Meclis’te ve kamuoyu önünde destek verdi.
Sanki iktidarın ortağı imiş gibi davrandı...
Baston, stepne, kurtarıcı melek oldu!
7 Haziran’da çuvallayan, tek parti iktidarını ilk kez yitiren AKP’nin 1 Kasım’da tek başına iktidar olmasını sağlayan yine Devlet Bahçeli idi.
Tam 19 yıldan bu yana partisinin başında.
Bana akıllarda kalan bir tek başarısını söyler misiniz!

*  *  *

Yarın toplanacak kongrede ne olur? Bunu şimdiden bilmek elbette mümkün değil.
Yeniler kazandığı takdirde onlar da gelecekte Bahçeli’nin bugün oynamakta olduğu aynı role mi soyunur?..
Ya da aralarında kapışıp oyları böler ve Bahçeli’nin önünü yine açarlar mı?
Kongre filminin sonu karakolda mı biter?
Bu soruların yanıtını önümüzdeki haftalarda öğreneceğiz.
Sonuç ne olursa olsun, Bahçeli’nin bu olanlardan ders çıkarmış olmasını diliyorum.
Hiç değilse bundan sonra artık “Cici muhalefet” olmaktan vazgeçip adam gibi muhalefet olmayı başarırsa Türkiye’ye hizmet eder...
Yoksa siyasetin dipsiz kuyularında o da kaybolup gider.

Çömelik iftar şovları


Geçmiş yüzyıllarda Müslüman toplumlar masa nedir bilmezdi. Dolayısıyla yemekler masada değil, yerde yenirdi.
Hatta bu sofralarda, örneğin padişah sofralarında bile çatal, bıçak, kaşık, tabak da fazla kullanılmaz, insanlar yemeği genelde elleriyle yerdi. Güzel bir manzara oluşurdu!..
Pilavı elle yiyenleri düşünün!
Herkesin tabağı da olmazdı. Sofradakiler yemeğini ortaya getirilen tencereden elleriyle alırdı.
Benzer durum yataklar için geçerliydi. İslam ülkelerinde adına karyola denilen nesne kullanılmaz, yataklar her gece yere serilir, yerde yatılırdı.
Ne zaman ki uygarlık gelişti, Müslüman dindaşlarımız yemekleri masaya oturup yemeyi, çatal bıçak ve tabak kullanmayı ve karyolada yatmayı öğrendi.

*  *  *

Türkiye’de kendilerini sağ ve muhafazakâr olarak tanımlayan nice devlet adamları ve nice iktidarlar geldi geçti.
Menderes’ten Özal’a ve Demirel’e kadar.
Hiçbiri bunlar düzeyinde iftar şovları yapmaya kalkışmadı.
Hiçbiri yemeklerini yere çökerek yemedi...
Hepsi de oruç tutardı, hatta vatandaşın din duygularını arada sırada gıdıklamayı başarırdı ama devletin ve milletin parasıyla böyle iftar atraksiyonları yapmayı akıl etmemişlerdi...
Ve hiçbiri orucunu medyanın, o günlerdeki deyişiyle basının önünde açmadı.
Hiçbiri, Necmettin Erbakan dahil normal masayı bırakıp yer sofrasına çökme uyanıklığını sergilemedi.

*  *  *

Dün medyada yine fotoğrafları vardı. Eminanım ve Binali’den sonra Gençlik Bakanı, Tayyip’in damadı olan Enerji Bakanı, Dışişleri Bakanı falan bir yerlerde iftar sofrası kurdurmuşlar, hepsi de yere çömelik durumda!
Hele Dışişleri Bakanı!.. Uzakdoğu’da adına Arakanlar denilen Müslüman bir toplum varmış, üşenmeyip taa oralara gidip yere çökmüş.
Ancak ayakları çorba kâsesine iki santim mesafede.
Neredeyse içine girecek. Belki de girmiştir!

*  *  *

Peki bu atraksiyonların amacı nedir?
Anlamak mümkün değil.
Çölde yaşayan ilkel Bedevilere özenip yerde yemek neyin nesi?
İşin ilginç yanı, bunlar günlük yemeklerini iftar dahil normal masalarda yiyorlar.
Ancak kameraların önünde iftar şov yapacakları zaman topluca yere çöküyorlar!
Acaba Türk Milleti’ne “Siz de bizim gibi yapıp yerde yiyin” demek mi istiyorlar?
Bu yolla oy avcılığı mı yapıyorlar?
Türk Milleti bunları yutacak kadar saf mı?

*  *  *

İster misiniz bir süre sonra ortaya çıkıp “Masada yemek günahtır, yere çökün” demeye başlasınlar!
Ya da “Biz Osmanlı’yı diriltmeye çalışıyoruz, padişahlarımız yerde yerdi, onların izinden gidiyoruz” desinler!
Nasıl olsa Diyanet ellerinde, iki satırlık bir fetva alırlar, bunlara oy vermeye hazır olan iyi niyetli saf vatandaşları bu yalanlarla kandırırlar, olur biter!
Sonra hep birlikte yere çökeriz, çömeliriz, gerekirse kaşığı çatalı da bırakıp aynı tepsiden elle yemeye başlarız.
Emir yüksek yerden gelince bize uygulamak düşer!
Türkiye’de 21. yüzyılda din ticareti, din sömürüsü, ilkellik ve görgüsüzlük çığırından çıktı, bakalım işin sonu nereye varacak.