Sevgili okuyucularım, toplumda kanayan yaralar var ve bu yaraların kapanması bu saatten sonra artık mümkün değil.
Güce tapan bir toplum olduk.
Yapılan başarısız darbe girişimi sonrasında bu durum iyice açığa çıktı.
Akıl ve mantık dışı işler yapılıyor.
Medyanın yayınları ortada.
Güce tapanların yağcılığı ve yalakalığı gözlerimizin önünde gerçekleşiyor.
Şu televizyon yayınlarına bir bakınız...…
Gazetelerde her gün çarşaf gibi yayınlanan irili ufaklı paralı ilanlara bakınız!.. Önüne gelen ilan veriyor...…
“İğrenç darbeyi sağlam duruşlarıyla engelleyen sayın cumhurbaşkanımıza, başbakanımıza, hükümetimize, asker ve sivil bütün yetkililere sonsuz teşekkürlerimizi arz ederiz!...
Devamında bir sürü cafcaflı laflar ve bol kepçe edebiyat...
Altında ya bir kişinin, ya da belli özel kuruluşların isimleri yer alıyor. Hepsinin hükümetten beklentileri var.

* * *

Hiç kuşkunuz olmasın, darbe başarılı olsaydı güce tapanlar ekibi bu kez farklı ilanlar verecekti:
“Ülkemizi uçurumun kenarına sürükleyen, Türkiye Cumhuriyetini icraatıyla mahveden, kardeş kavgasına neden olan, yarattığı gerilimden beslenen ve yolsuzluklara boğulmuş olan bir iktidardan kurtulmamızı sağlayan kahraman ordumuza ve onun komutanlarına şükranlarımızı sunarız!..”
Bu ilanları veren insanların, hele de paralı kesimlerin önemli bir bölümünün utanma arlanma duygularının epeyce törpülenmiş olduğu bir kez daha ortaya çıktı.

* * *

Darbe gecesi hep birlikte sütre gerisine çekilmiş bekliyorlardı. Acaba işin sonu nereye varacaktı, kim kazanacaktı...
Yine hiç kuşkum yok, kaybedeni kınamak ve kazanana yalakalık yapmak için hemen her birinin kafasında, verecekleri ilan taslakları daha o saatlerde oluşmaya başlamıştı...…
Darbeciler kazanırsa şöyle bir ilan, hükümet kazanırsa böyle bir ilan...…
Ortalık netleşsin diye ertesi gün öğle saatlerini beklediler…
Ve hükümete teşekkür ilanlarını acele yazıp gazetelere gönderdiler.

* * *

Gelelim cıvıtma olayının başka boyutlarına...… İstanbul Büyükşehir Belediyesi bir vatan hainleri mezarlığı kurdu.
“Bu millete saygı duymayanlar kabirlerinde bile rahat edemez” diyen Kadir Topbaş’ın söylediğine göre ilk ceset oraya iki gün önce gömülmüş.
O kişi bir darbeci imiş.
Mezarlık Pendik yakınlarında bir köyde imiş. Oraya kimin gömüldüğünü bilmiyorum ve öğrenmek de istemiyorum.
Zaten kendisi de isim vermiyor.
Yapmayın etmeyin, dinimizde böyle bir şey yoktur... Ölülerle uğraşmayın.

* * *

Birkaç gün önce de Mehmet Görmez’in başında olduğu Diyanet İşleri Başkanlığı da yazılı bir açıklama yapmış ve imamlara çağrıda bulunmuştu:
“Darbe girişiminde bulunanların cenaze namazı kılınmaz, onlara din hizmeti verilemez...”
Oysa aynı Diyanet’in memuru olan imamlar bugüne kadar nice cenaze namazları kıldırmıştı…
Askerimizi, polisimizi, sivil halkı acımasızca şehit eden PKK, IŞİD vesaire gibi örgütlere mensup yüzlerce acımasız teröristin cenaze namazları kılınırken Diyanet’ten tık yoktu.
Dahasını söyleyeyim!..
Darbeciler kazanmış olsaydı güçlülerin ve iktidarların nabzına göre şerbet vermenin ustası olan bizim Diyanet o darbecileri büyük olasılıkla şehit ilan edecek, Ankara’da olanların cenaze namazlarını belki de kurumun başındaki Mehmet Görmez bizzat kıldıracaktı!

* * *

Bakanlar Kurulu karar aldı, Boğaz köprüsünün adı 15 Temmuz şehitler köprüsü olarak değiştirildi.
Hemen belirteyim, halkın dilindeki isimleri kanunla, kararnamelerle değiştirmek tutmaz.
İnsanlar o isimlere yıllarca alışmıştır.
Yasal işlemlerde belki yeni isim geçerli olur ama hiç kimse Boğaz köprüsünden o yeni ismiyle söz etmez.

* * *

Ankara Büyükşehir Belediyesi karar aldı, Ankara’nın simgesi ve merkezi olan Kızılay meydanının ismini 15 Temmuz Kızılay demokrasi meydanı olarak değiştirdi.
Orada 1929 yılında yapılan, şimdi olmayan Kızılay binası vardı… Yani Kızılay devletin değil halkın koyduğu isimdir.
Çok iyi anımsıyorum, 27 Mayıs 1960 darbesi sonrasında Ankara’da Kızılay ve İstanbul’da Beyazıt meydanlarının ismi Hürriyet meydanı yapılmıştı.
Gülünç bir olaydı.
Taa o zamandan günümüze kadar bir kişinin bile oralardan Hürriyet meydanı diye söz ettiğini bir kez olsun duymadım.
İsimler vardır, o kentlerin tarihi ile özdeşleşmiştir.
Paris’te Eyfel kulesinin, Londra’da Trafalgar meydanının isimlerini istediğiniz kadar değiştirmeye kalkışın, hiç kimse takmaz ve umursamaz.
Adama sadece gülerler.
Yazımın başlığında “İyice cıvıttık” demiştim, gerçekten de cıvıttık!