Sevgili okuyucularım dokuz günlük bayram tatili başladı. Herkese öncelikle iyi tatiller, sonra iyi bayramlar diliyorum.
Bütün bayramlarımız artık tatil günü sayısına endeksli.
Dokuz günlük tatil varsa iyi bayram, iki gün varsa kötü bayram!
Geçmişte hem ulusal hem de dini bayramların toplumda büyük önemi vardı.
Bu iktidar ulusal bayramları sıfırlamaya kalkıştı.
Unutulsun diye kutlama törenlerini bile iptal etti ama belleklerden silmesi yine de mümkün olmadı.
Onlar milletimizin gönlünde, beyninde ve yüreğinde yaşıyor ve sonsuza kadar da yaşayacak.

*  *  *

Eski yıllarda dini bayramların da bir önemi, belli gelenekleri vardı.
İnsanlar büyüklerini ziyaret edip el öperdi.
Şimdi o uygulama da büyük ölçüde kalktı.
Herkes tatil hesabı peşinde...
Takvimler bir yıl öncesinden açılıp bakılıyor...
Bayramlar nasıl, tatil kaç gün!..
Bu üç günlük bayramda tatil dokuz gün!
Önümüzdeki eylül ayında kurban bayramı var, idari izinle o da dokuz gün olacak.
Acaba dünyanın hangi ülkesinde böyle bol kepçe tatiller vardır, doğrusu bilemiyorum.

*  *  *

Kafamda bazı sorular var, yanıtını gerçekten bilemiyorum. Gerek Kurban ve gerekse adı şimdi Ramazan Bayramı olarak değiştirilmiş olan Şeker Bayramı’nın tatil süreleri nereden kaynaklanıyor?
Kuran’da böyle bir hüküm olmadığı kesin. O halde bu uygulamanın kaynağı nedir?
Diyanet dahil bilen birileri açıklarsa burada aynen yayınlar ve toplumun bilgilenmesine küçük de olsa bir katkıda bulunmuş olurum.

*  *  *

Evet, kafamda bazı sorular var...
Ramazan ayında din ticareti ve din sömürüsü yapmak günah mıdır, değil midir? Bunu niçin sorduğumu anlatmaya çalışayım...
Ülkeyi yöneten sayın ve muhterem büyüklerimiz bir ay boyunca her gün iftar sofraları düzenlediler. Bu sofralara on binlerce kişi oturtuldu.
Belediyelerin kurduğu mütevazı ama yine din sömürüsüne ve oy avcılığına yönelik iftar çadırlarından değil bizzat büyüklerimiz tarafından düzenlenen iftarlardan söz ediyorum.
Bu şahıslar 30 gün boyunca her gün iftar verdi...
Saraylarda, köprülerde, maden ocaklarında, askeri birliklerde, polis birimlerinde, Suriyelilerin yaşadığı kamplarda, yabancı büyükelçilere, muhtarlara, taksi ve minibüs şoförlerine, aklınıza gelen ve gelmeyen herkese ve her yerde.
Her iftar kameraların önünde gerçekleşti ve şov düzenlendi.
Yapılan çekimler medyaya servis edilip yayınlanması sağlandı.
Bu şahıslar her iftarda siyasi nutuklar attılar.
O sofraların harcamaları kendi ceplerinden değil devlet parasıyla karşılandı.
Değerli arkadaşım Necati Doğru dünkü yazısında bu olanları çok güzel özetlemişti:
“Devlet adamı iftar sofraları, kirlenmiş, çürümüş, bencilliğe batmışları gizleyen örtü yapıldı... Rahmet, bereket, sabır ayı ramazan, baskı kurma ayına dönüştü. İlahiyat profesörü TRT ekranında ‘Namaz kılmayanlar hayvandır’ dedikten sonra iftar masasına kuruldu... Yazık oldu ramazana...Bir koca ramazan ayı daha iftar sofrası gösterileri altında iktidarın siyasi propaganda malzemesi oldu.”

*  *  *

Şimdi Diyanet’e soruyorum. Bu kuruluşun baştan sona AKP’nin arka bahçesi olduğunu bile bile, yine de soruyorum:
Ramazan ayı boyunca her gün din ticareti ve din sömürüsü yapmak, kutsal dinimizi siyasete ve oy avcılığına alet etmek acaba günah mıdır, değil midir?
Bu iftarları kameraların önünde gerçekleştirip siyasi nutuklar atmak, yapılan çekimleri medyaya servis edip kendi siyasi çıkarları doğrultusunda kullanmak günah mıdır, değil midir?
Devlet parasıyla iftarlar düzenleyip şov yapmak günah mıdır, değil midir? Yani devlet parasıyla iftar sofraları düzenlendiği takdirde Allah bunu kabul mü eder, yoksa günah mı yazar?
Bakalım Diyanet ne diyecek!..
Kuşkunuz olmasın, hiçbir şey demeyecek.

*  *  *

Oysa istese diyebilir ki “Arkadaş bu sorduğun sorular çok doğrudur ve haklıdır. Aslında yapılanın günah olduğunu Diyanet olarak çok iyi biliyoruz ama lütfen bizi bu işe karıştırma... Zira biz paramızı bu günahları işleyenlerden alıyoruz. Sonra paramızı kısarlar, Mercedes makam araçlarımızı altımızdan alıp bizi zora sokarlar...”
Ya da diyebilir ki “Günah olduğunu nereden çıkarıyorsun efendi?.. Haddini aşıp o cahil kafanla bize ve büyüklerimize sorular sormaya utanmıyor musun? Elbette ki günah değildir! Madem ki milletimiz seçim sandığında bu iktidarı tercih etmiştir, onlar ve yakınları ne yapsa yeridir, dibine kadar helaldir!..”
Helal olsun!