Sevgili okuyucularım, hükümet terörü ve şehitlerimizi bahane ederek her yıl Meclis çatısı altında yapılmakta olan 23 Nisan resepsiyonunu iptal etti.
Böyle bir iptal gerekçesi olamaz.
Amaçları elbette Mustafa Kemal Paşa tarafından kurulan ilk Meclis’i bir bahane daha bulup unutturmak.
Geçmiş yıllarda o resepsiyonlara katılmışlığım vardır.
Eğlence yapılmaz, hatta müzik bile yoktur.
Dans edilmez, göbek atılmaz.
Geçen yıla kadar konuklara içki servisi yapılırdı.
İptalin en önemli gerekçelerinden biri de mutlaka bu içki servisi konusudur. Yaptırsan bir türlü, yaptırmasan başka türlü.

*  *  *

AKP ve alkol!..
Tövbe estağfurullah, hiç olur mu!
Çoğu gizli içer, herkesin de böyle yapmasını ister.
Burada bu hükümete çeşitli zamanlarda ricacı olduk:
“Bakın, terör olaylarında her gün bunca şehit veriyoruz. Bir gün olsun Türkiye düzeyinde ulusal yas ilan edin, eğlence yerlerini kapayın. İçinizden gelmese bile doğru olan budur.”
Hayır, ısrarla yapmadılar ve yapmayacaklar.
Eğlence, göbek atma vesaire yılın 365 günü serbest.
Ama işin içinde 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı olunca bahane hazır. Gelsin iptal!

*  *  *

Bu yıl nisan ayında bunların iki ayrı kutlaması var. İlki kutlu doğum haftası. Peygamberimizin belli olmayan, bilinmeyen doğum tarihini getirdiler, nisan ayının ikinci yarısına sabitlediler.
O yıllarda, o dönemde kimin doğum tarihi belliydi, hangi kayıtlara geçmişti?
Peygamberimizi bile bu oyuna alet edip kafadan doğum tarihi uydurdular ki, 23 Nisan gölgede kalsın!

*  *  *

Şimdi gündeme ikinci bir olayı taşıma niyetindeler... Yine 23 Nisan gölgesi altına sığınarak!
Kut’ül Amare zaferi... Komutanlardan biri sakallı Nurettin Paşa...
Ve zaferin 100. yıldönümü.
Gerçekten de bir zaferdir. Birinci Dünya Savaşı’nda Irak’ta savaşan ordularımız 1916 yılında İngiliz ordusunun belli bir bölümünü kuşatmış, komutanları ile birlikte yaklaşık 15 bin İngiliz askerini esir almıştır.
Ancak bu kuşatma sırasında Osmanlı ordusu da 12 bin şehit vermiştir.
Birinci Dünya Savaşı’nda Çanakkale’den sonra kazandığımız tek zaferdir. Ancak İngiliz ordusu bir süre sonra toparlanmış, Bağdat dahil bütün Irak’ı ele geçirmiştir.
Esir alınan İngiliz ordusunun komutanı general Tawhshend kaçmayacağı konusunda namus sözü vermiş, savaşın sonuna kadar İstanbul’da, Büyükada’da bir Türk dostu olarak yaşamıştır.

*  *  *

Şimdi gelelim esas hikayeye, hükümetin esas amacına!.. Bu kez 23 Nisan’ın üzerine sakallı Nurettin Paşa’yı çıkarmak istiyorlar. Kimdir bu Nurettin Paşa?
Irak cephesinde vuruşan ordularımızın komutanlarından biridir. Asıl komutan ise Enver Paşa’nın kendisinden bir yaş küçük olan amcası Halil Paşa’dır. Nitekim soyadı kanunu çıkınca Kut soyadını almıştır.
Nurettin Paşa “Sakallı” diye anılır çünkü Milli Mücadele döneminde, öncesinde ve sonrasında sakallı olan ilk ve tek komutandır ve ilginç biridir.

*  *  *

Mustafa Kemal Paşa kendisini 1920 yılında merkezi Amasya’da olan Merkez Ordusu Komutanlı’ğına getirmiştir. Çıkan Koçgiri isyanını gaddarca bastırdığı için Meclis’te büyük tartışmalar çıkmış, ancak Mustafa Kemal, bir generalini yedirmeyip savunmak zorunda kalmıştır.
Sakallı Nurettin’i daha sonra Garp Cephesi Komutanı İsmet Paşa emrinde ordu komutanı olarak görüyoruz. 9 Eylül 1922’de İzmir’i aldığımızda İzmir valisi ve kumandanı oluyor.
Yaptığı ilk iş, Ege bölgesi metropoliti, İzmir ve yörenin en büyük din adamı olan Hrisostomos’la yakından ilgilenmek!
Bu adam Yunan ordusu İzmir’e girdiğinde kutsayan, komutanlarına Yunan bayrağı armağan eden biri.
Onu makamına çağırıyor, elleri bağlı olarak gözaltına aldırıyor ve hapishaneye doğru yaya olarak yola çıkarıyor.
Kalabalık onu yolda linç ediyor.
Mustafa Kemal Paşa çok kızıyor.

*  *  *

Yıl 1922... Zafer kazanılmış... Sakallı Nurettin şimdi görev gereği İzmit’te. Milli Mücadele’ye yazılarıyla yıllarca ihanet edip yerin dibine batıran, hatta söven gazeteci Ali Kemal İstanbul’da Türk gizli servisi tarafından kaçırılıp küçük bir tekneyle İzmit’e getiriliyor. Sonrasında Ankara’ya götürülüp yargılanacak.
Nurettin Paşa, makamına getirilen Ali Kemal’e soruyor:
- “Artin Kemal sen misin?”
- “Hayır paşa hazretleri, benim adım Ali Kemal’dir.”
“Götürün bunu” emrini veriyor...
Ve Ali Kemal birkaç askerin yanında bir yere götürülmek üzere yola çıkarılıyor...
Ve yolda ahali tarafından üzerine hücum ediliyor, taş ve sopalarla linç ediliyor.
Sakallı Nurettin onun cesedini istasyonda bir ağaca astırıyor.
Gerek Hrisostomos ve gerekse Ali Kemal’in sakallı Nurettin Paşa tarafından linç ettirildiği biliniyor.
Her ikisinin de yargılanıp hesaba çekilmesi bu yolla suya düşüyor!

*  *  *

Sakallı Nurettin’i daha sonra Meclis’te milletvekili olarak görüyoruz. Ara seçimde Bursa’da Mustafa Kemal Paşa’nın adayını yenip Meclis’e girmeye hak kazanıyor.
Seçim çalışmasında dağıttığı broşürlerde kendisinden “Kut’ül Amare fatihi” diye söz etmesi Atatürk’ü kızdırıyor.
Nurettin Paşa, Atatürk’ün kalıplarında biri değil.
Gerici, dinci, şeriatçı.
Nitekim Atatürk 1927’de okuduğu büyük nutkunda onun için kızgınlığını belli ediyor, eleştiriyor ve ağır sözler söylüyor
Bugün yaşıyor olsaydı AKP’de yer bulmuş olacaktı.

*  *  *

Evet, terör ve şehitlerimiz bahane edilerek Meclis’teki 23 Nisan resepsiyonu iptal edildi.
Bu fırsattan yararlanıp şimdi önümüze yeni kavramlar getirildi:
Kut’ül Amare ve sakallı Nurettin!
Maksat her dümeni çevirip Atatürk ve ulusal bayramlarımızı belleklerden sildirmek, kuyunun dibinden yeni kahramanlar çıkarmak...
Bunlara da bu yakışır yani!.. Güle güle kullansınlar.