Sevgili okuyucularım, İranlı Reza’nın ABD’de tutuklanması geçmiş defterleri önümüze bir kez daha sürdü. Burada o sayfalardan bazılarını defalarca ve ısrarla yazdım, adı geçenlerin konuşmasını istedim...
Aradan iki yılı aşkın bir süre geçti ama hiçbirinden tık yok.
Şimdi Reza Amerika’da tutuklanınca kamuoyunda yeniden kuşkular oluştu:
Acaba cezası düşürülsün diye öter mi, Türkiye’de dağıttığı rüşvetleri anlatır mı, itirafçı olur mu?
Bu tutuklama olayı sonrasında üç bakanın isimleri ister istemez yine gündeme geldi:
Muammer Güler, Zafer Çağlayan ve Egemen Bağış.
Zafer Çağlayan’da 700 bin liralık İsviçre’nin özel yapımı hediye kol saati, Egemen Bağış’ta çikolata kutuları içinde gönderilen 100 bin dolarlık rüşvetler...
Ve Muammer Güler’de oğlunun evine yapılan polis baskınında ele geçirilen milyonlarca dolar, çelik kasalar, para sayma makineleri ve Muammer Bey’in Reza ile yaptığı, dinlemeye takılan konuşmalar...
Bugüne kadar birkaç kez yazdığım bir olayı şimdi yine yazıyorum. Amacım balık hafızalı topluma yeniden anımsatmaktır.
Bu kez Muammer Güler’den yanıt bekliyorum!

*  *  *

17-25 Aralık 2013 rüşvet ve yolsuzluk olayları öncesinde Halkbank’ın İstanbul Kapalıçarşı şubesinde ilginç bir olay gerçekleşti. Şube müdürü olan bankacı hanım ve ekibi, bazı müşterilerin hesaplarını sahte belgeler düzenleyerek boşaltıp zimmetlerine geçirdiler.
Savcılık olaya el koydu ve durum incelendi. Olay doğruydu.
İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı Kaçakçılık Bürosu tarafından bu konuda iddianame düzenlendi.
Halkbank ile şube müdürü S.Ö. ve öteki şube çalışanları hakkında dolandırıcılık, özel belgede sahtecilik iddiasıyla İstanbul 8. Ağır Ceza Mahkemesi’nde dava açıldı.
(Esas No. 2011/ 7294. İddianame No. 2011/ 664.)
Hesapları sahte imzalar ve düzmece belgelerle boşaltılan banka müşterilerinin tamamı şikayet dilekçesi verip davacı oldular.
Şikayetçiler, yani dolandırılanlar arasında Türk sanat müziği sanatçısı Samime Sanay’da vardı.

*  *  *

Hesapları buharlaşan ve yok edilen bütün şikayetçilerin isimleri savcılık iddianamesinde tek tek veriliyor.
Ancak bir isim var ki, onun adı “M.G.” olarak geçiyor. Yani açık ismi ve soyadı -her nedense- gizleniyor. İlgili bölüm şöyle:
“...Banka müşterilerinden M. G. rumuzlu hesap sahibinin kendisi ve aile fertleri adına açılan hesaplardan yapılan usulsüz işlemlerle ilgili talimatları, bilgi ve rızaları olmadan yapılan işlemlerle 663 bin TL ile 170 bin ABD doları olmak üzere toplam 908 bin TL’nin şüphelilerce (Halkbank görevlileri tarafından) çekilerek zimmetlerine geçirdikleri anlaşılmış olmakla...”
Şimdi bundan sonrasına dikkat ediniz:
Bankadan sahte imzalar ve çeşitli numaralarla 908 bin lirası çekilen M.G. isimli bu şahıs bankayı öteki şikayetçilerle birlikte savcılığa şikayet etmiyor, hesap sormuyor.
Çok ilginç!..Bu nasıl bir iştir?
Üstelik iddianamede herkesin adı açık seçik yazılırken, bu şahsın adı sadece M.G. olarak geçiyor.
Peki kim olabilir bu M.G. isimli şahıs?
O günlerin İçişleri Bakanı Muammer Güler olabilir mi?

*  *  *

Basında bu konuda haberler çıktı. Bu olay Meclis’te Maliye Bakanı Mehmet Şimşek’e sorulduğunda “Benim haberim yok, bir baktırayım” demekle yetindi!
Bir yanıt vermediğine göre, halen de baktırdığı anlaşılıyor!
CHP milletvekili Umut Oran dönemin Başbakan Yardımcısı Ali Babacan’ın yanıtlaması istemiyle Meclis Başkanlığı’na soru önergesi verdi. Önerge hasıraltı edildi, yanıt verilmedi!

*  *  *

Şimdi, o sırada İçişleri Bakanı olan Muammer Güler’e bir kez daha soruyorum. Aşağıdaki sorulara hiç kıvırtmadan açık ve net yanıtlar vermesini istirham ediyorum:
- Halkbank’ta tam 908 bin lirası buharlaşan ve iddianamede M.G. olarak geçen şahıs
zat-ı aliniz misiniz? Evet mi, hayır mı?
- Yanıtınız hayır ise, niçin bu konuda açıklama yapmadınız?
- Evet ise, paranızı dolandırdığı iddia edilen Halkbank’tan niçin şikayetçi olmadınız?
Bu para büyük para!
Yani Rahmi Koç olsa, Sabancı ailesinin bireyleri bile olsa, vallahi bu parayı dolandırıcılara yedirmez, her vatandaş gibi onlar da hesap sorardı.
Dönemin İçişleri Bakanı olan, 17-25 Aralık operasyonlarında oğlunun evinde çelik para kasaları, milyonlarca lira ve dövizle birlikte para sayma makineleri çıkan bir şahıs bu sorulara derhal yanıt vermekle yükümlüdür.

*  *  *

Şimdi iki olasılık var:
- Hayır, Halkbank’ın o şubesinde benim param yoktu, dolayısıyla dolandırılmış değilim. Ben Muammer Güler, iddianamede sözü edilen M.G. değilim.”
Ya da:
“Evet, o M.G. benim. 908 bin liram buharlaştı ama şikayet etmedim çünkü....” Eski Bakan Bey bu “Çünkü” sözcüğünün devamını getirmek zorundadır.
Aksi takdirde insanların aklına yine çok kötü şeyler gelecektir...
Tek parti zihniyetinin devamı olan bu alçak ve namussuz muhalefet bir süre sonra bayramlık ağzını açıp “Acaba rüşvet parası mıydı?” diye bar bar bağıracak, hem muhterem Muammer Bey’e, hem de ülkemizi yönetmekte olan seçkin ve temiz kadrolara yine leke sürmeye yeltenecektir.
Aman Muammer Bey, konuşunuz lütfen.
Geçmişte sorduk, konuşamadınız!..
O mübarek ağzınızı hiç değilse şimdi açınız, bize bilgi veriniz!
Varsayalım siz konuşmadınız ama İranlı Reza, Amerikan yargısı önünde itirafçı olup öttü ve her şeyi anlattı...
Allah korusun yani, düşünmek bile istemiyorum!