Sevgili okuyucularım, elime dün ulaşan e-posta mesajlarından bir bölümünü yine sizlere iletiyorum.
Bir okuyucum ilginç bir konuya değinmiş, önce onu okuyalım:
“Çok önemli ve tartışılması gereken bir konu Yüksek Seçim Kurulu. FETÖ her yere uğramış da, sadece oraya mı uğramamış! Aslında Meclis’teki darbe komisyonuna çağrılması gereken onlar. Orası HSYK’dan kat kat önemli...”
Yanlış biliyorsam özür dilerim ama kamudan on binlerce suçsuz insan kovulur ve tutuklanırken, YSK’da bu konuda bir soruşturma olduğunu hiç duymadık.
Kimseyi suçlamıyorum ama YSK’nın bugüne kadar bütün seçimlerde iktidar partisini koruyup kolladığı biliniyor...
Ama ötesi bilinmiyor!

*  *  *

Şimdi dün gelen diğer mektuplara insancıl açıdan bakalım:
“Sayın Çölaşan, itirafçı olanlar tahliye ediliyor ama itiraf edecek bir suçu olmayanların tutukluluğu devam ediyor.
Abim (...) üniversitesinde görevli idi. Siyasetle tek bağlantısı oy sandığı. Savcı, abime “Bana birkaç isim ver, bu geceyi çocuklarının yanında geçir” diyor. Ama abimin verebileceği bir isim yok ki. O nedenle cezaevinde yatmaya devam ediyor. Ben derdimi kime anlatayım, kime ulaşayım? Ne suç var ortada, ne delil, ne de adalet. Adaletin olmadığı yerde demokrasi olur mu?.. Lütfen bana cevap verin, lütfen...”

*  *  *

Yazanların kimliğini elbette açıklamıyorum. İşte birkaç mektup daha:
“Sayın Emin Bey, ben Tokat’tan öğretmen (...) 17 yıllık öğretmenken meslekten atılarak haksızlığa uğradım. FETÖ ile kesinlikle alakam olmamıştır. Suç olarak gösterilen Aktif Eğitim Sendikası üyeliği ve Bank Asya’da hesabımın bulunması yasaldır. Bunlar devletimizin gözetimi altında çalışmış kurumlardır ve atılmaya sebep gösterilemez.
Çok sıkıntılı günler geçiriyoruz. Bir kızım ve iki oğlum, üç çocuğum var.
Kızım 3.5 yaşında ve yüzde 98 engelli. Hiçbir yeri tutmuyor. Tay Sachs, astım ve epilepsi hastası. Bakıma muhtaç. Diğer iki çocuğumdan biri üniversite, öteki TEOG sınavına girecek. Artık okul ihtiyaçlarını karşılayamaz oldum...
FETÖ ile hain darbe ile uzaktan yakından ilgim yoktur. Hepsinin Allah belasını versin. Hakkımda bu kadar yıl içinde bir tek soruşturma bile açılmamıştır. Akıllı telefonum bile yok, tuşlu telefon kullanıyorum.
Bu mağduriyetimin sonlanmasını ve mesleğime geri dönmeyi istiyorum.”

*  *  *

“Merhaba Emin Bey, ben 672 sayılı Kanun Hükmünde Kararname ile mesleğinden sorgusuz sualsiz ihraç edilen bir öğretmenim.
Bugünkü 19 Kasım tarihli yazınızı okuduktan sonra sizden özür dilemem gerektiğinin farkına vardım.
Ben muhafazakar bir kişilik olarak yıllarca size hakaret ettim ve aşağıladım. Çünkü okuduğum şeyler hep solcuları hedef gösteren dinci ve radikal gazetelerdi.
Şu an ise mağduriyetimizi dile getiren, haksızlığa bıçak gibi keskin yazılarınızla dur demeye çalışan sizlersiniz. Yandaş medya ise bizi çoktan terör örgütü üyesi ilan etti bile.
Meğer siz yıllardır gerçekleri yazıyormuşsunuz da bizim gözlerimiz körmüş.
Bundan dolayı sizden hem özür diliyor, hem de teşekkür ediyorum. Bir fırsat bulduğumda size ulaşıp özrümü ve teşekkürümü yüzünüze de söylemek isterim...”

*  *  *

“Kıymetli ağabeyciğim selamlar. Valla ne yalan söyleyeyim bizleri çok utandırdınız. Herkes bize sırt çevirirken siz destek oldunuz. Sağ olun var olun. Bunları size Kocaeli’nden yazıyorum.
Babam ve en büyük abim vefat etti. Abimin yetim iki çocuğunu biz okutuyorduk. Yengemin hiçbir geliri ve güvencesi yok. İki yetim üniversitede. Onlara biz bakıyoruz ve hiçbir gelirleri yok.
Abim dershanede (cemaat dershanesinde) idareci idi. Hiçbir suçu yokken niye burada yöneticilik yapıyorsun deyip tutukladılar. Tek suçu çocuklarına ekmek götürecek bir iş kapısında çalışıyor olmasıydı.
Abim şu anda Tokat/Zile Cezaevi’nde tutuklu. Üç çocuğundan ikisi okuyor.
Yengem de aynı dershanede çalışıyordu. Şimdi işsiz kaldı ve lisansı iptal edildi. Çalışamıyor ve tüm masrafları bize kaldı...
Maalesef 15 Temmuz hain darbe girişimi sonrasında hayatımız altüst oldu.
İki yetim çocuğun üniversite masrafı, hapse atılan abimin iki çocuğu ve benim üç çocuğum. Ortada kaldım, kimse iş vermiyor...”

*  *  *

“Ben kanun hükmünde kararname ile görevine son verilen rehber öğretmen (...)
19 Kasım tarihli yazınızı çalışmakta olduğum çorbacıda bulaşıkları yıkadıktan sonra okudum ve duygulandım. Bu süreçte insanların ne kadar omurgasız olduğunu acı bir tecrübe ile öğrendim.
Sizler bizim hakkımızı savunuyorsunuz.
Bir zamanlar hakkınızda suizanda bulunduk. (Kötüledik.) Lütfen hakkınızı helal ediniz.”

*  *  *

“Bir hastanede diş doktoru idim. İki ay önce hiçbir sebep gösterilmeden ihraç edildim. İhraç sebebim yüzünden başka bir yerde işe alınmıyorum. Hukuki yönden hakkımı arayamadığım için
kamuoyunu bilgilendirmenizi rica ederim.”

*  *  *

“Sayın Emin Çölaşan, kamudan sebepsiz ihraç edilenlerle ilgili olarak gösterdiğiniz duyarlılığa çok teşekkür ederim. Bu süreçte bir solcunun bin sağcı ettiğini gördüm ve öğrendim.
18 yıllık vergi dairesi müdürü idim, ihraç edildim. Çalışmayan eşim ve dört çocuğumuzla ortada kaldık. Sesimiz olduğunuz için teşekkür ederim.”
Yaşananları işin siyasi ve hukuki boyutlarına girmeden, sadece insancıl açıdan gündeme getirmeye çalışıyorum.
Çok haksızlık yapılıyor, çok!