Sevgili okuyucularım, Türkiye’de bugüne kadar eşi menendi görülmemiş bir cadı kazanı kaynatıldığını artık hepimiz biliyor ve görüyoruz.
On binlerce insan açığa alındı, gözaltına alındı.
Şanslı (!) olanlar tutuklanmadı.
Ama binlerce kişi de bu furyada tutuklandı.
Kurulan cadı kazanları çok büyük. İçlerine on binlerce insan sığıyor. Kazanlar fokur fokur kaynıyor, içine atılan mahvoluyor.
İşin kötü tarafı, bu kazanlara kimlerin nasıl ve ne zaman atılacağı belli değil.
Kurunun yanında yaş da yanıyor.
Suç işlediği iddia edilenlerle birlikte on binlerce masum ve suçsuz insan da bu dev kazanların içerisinde eritilip yok ediliyor.

*  *  *

Erdoğan Süzer bizim gazetenin Ankara bürosunda ekonomi muhabiri. Yazdığı haberleri SÖZCÜ’de hemen her gün okumakta olduğunuz 26 yıllık deneyimli bir gazeteci.
Sağlam, güvenilir, yazdığı haberler tartışma götürmeyen bir arkadaşımız.
Erdoğan’ın cep telefonuna dün sabah bir mesaj geldi.
Gönderen, devletin resmi bir kuruluşu olan Basın Yayın Enformasyon Genel Müdürlüğü.
Sizlere aynen iletiyorum:
“...numaralı basın kartınız, Basın Kartı Yönetmeliği’nin 25. madde 1/a bendi uyarınca iptal edilmiştir. Lütfen iptal edilen kartınızı Ankara İl Müdürlüğü’ne iade ediniz.”

*  *  *

Sözü edilen madde aynen şöyle:
“(Gazeteci) Basın meslek onurunu zedeleyecek işler yaptığı, davranışlarda bulunduğu veya alışkanlık edindiği hallerde sürekli basın kartı, Genel Müdürlüğün teklifi üzerine Komisyonca iptal edilir ve iptal kararı Genel Müdürün onayı ile kesinleşir.”
Vay anasını sayın seyirciler, bizim Erdoğan Süzer ne haltlar etmiş ki sürekli basın kartı iptal edilmiş!..
Mesleğimizin onurunu çiğnemiş, üstelik bunu alışkanlık haline getirmiş!

*  *  *

Sarı basın kartı her gazetecinin kimliğidir. Devlet tarafından ve belli koşullar yerine getirildikten sonra verilir.
Yukarıda sözü edilen sürekli basın kartı ise gazetecilik mesleğinde hiç aksatmadan 18 yılı dolduran, bu süre içerisinde sarı basın kartı taşımış olan gazetecilere yine devlet tarafından verilir.

*  *  *

Erdoğan Süzer 26 yıl boyunca çok sayıda gazete, dergi, televizyon ve ajansta sadece gazetecilik yapmış, ekonomi dalında binlerce haberi yayınlanmış, ödüller almış, adı bir kez olsun herhangi bir pisliğe ve şaibeye bulaşmamış bir gazeteci.
Onun yılların çabası ve emeği ile hak kazandığı sürekli basın kartı işte bu gibi soyut ifadelerle elinden alınıyor.
Ne yapmış Erdoğan, meslek onurunu nasıl zedelemiş!
Açıklayan yok!
Hangi davranışlarda bulunmuş, bunları nasıl alışkanlık (!) haline getirmiş!
Yine açıklanmıyor, gizli olsa gerek!
Erdoğan diyor ki “Benim bu 26 yıl boyunca edinmiş olduğum bir tek alışkanlık vardır, o da haber yazmaktır.”
Anladığım kadarıyla dün yapılan bu tebligat sadece Erdoğan Süzer’e gönderilmemiş.
Gelen duyumlar, 100’den fazla gazetecinin basın kartlarının iptal edildiğini gösteriyor ama isimler henüz bize ulaşmış değil.

*  *  *

Sevgili okuyucularım, SÖZCÜ üzerinde kurulan baskı mekanizmaları sadece bu kadar değil.
Gazeteci arkadaşlarımıza doğrudan yapılan baskı dışında bir de onların yakınları, eşleri üzerinde kurulan baskılar var.
Şimdi burada onların isimlerini vermiyorum.
- Bir arkadaşımızın (SÖZCÜ muhabirinin) eşi kamu kurumunda devlet memuru idi. Alevi kökenli bir hanım.
Açığa alındı.
- Bir başka muhabir arkadaşımızın avukat eşi önce açığa alındı, sonra memuriyetten atıldı.
- İstanbul’da bir arkadaşımızın eşinin başına aynı şeyler geldi.
Bu üç hanımın da Fethullah’la, cemaatle uzaktan yakından ilgisi ve ilişkisi yoktu.
“Eş durumu” nedeniyle şutlandılar!..
Çünkü eşleri SÖZCÜ’de çalışıyor.

*  *  *

Adına cadı kazanı denilen nesne işte budur.
Her türlü diktatörlükte, her türlü faşist düzende bunlar olur.
Birileri alır palayı eline, masum insanları doğramaya başlar.
Üstelik bu olayın en babası 1950’li yıllarda ABD’de bile uygulanmıştır. Mc Carty isimli senatör ve adamları kamuoyunda komünizme karşı korkunç bir kampanya başlatmış, binlerce masum Amerikalı “Komünist” oldukları gerekçesiyle kamu kurumlarından temizlenmiş, çok kişi tutuklanıp içeri atılmıştır.
Bazıları elektrikli sandalyede can vermiştir.
Hitler döneminde Almanya’da, Stalin döneminde Rusya’da aynı olaylar olmuş, nice insanlar haksız yere işten atılmış, sürgün edilmiş, hatta ölmüş ve öldürülmüştür.

*  *  *

Şimdi benzer olaylara ne yazık ki Türkiye’de tanık oluyoruz.
Adam senin basın kartını iptal ediyor, eşini, çoluk çocuğunu işinden ediyor...
Bırakın hak ve hukuku bir yana, bunlarda insanlık bile kalmamış.
Birisi eğer suçluysa gerekeni yapar ve yaptırırsın.
Ama hiçbir suçu olmayan masum insanları “Kendisi (veya eşi) falanca gazetede çalışıyor” diye mağdur etmeye hiç kimsenin hakkı yoktur.

*  *  *

Açığa alınanların, atılanların, gözaltına alınıp tutuklananların toplam sayısı şimdi yüz binli rakamlara ulaştı.
Bu nasıl iştir?
21. yüzyıl Türkiye’sinde bu nasıl bir düzendir?