Sevgili okuyucularım, kurban bayramı ve dokuz günlük tatil!.. İnanılmaz bir ikram... Türkiye tatilde.
Bayram falan işin hikayesi, bahanesi.
Varsa yoksa tatil... Daha yılın ilk gününde takvimler açılıyor, hangi bayramın kaç gün tatil olacağına bakılıyor.
Kutlanması yasaklanan ulusal bayramların günü belli ama ya dini bayramlar?

*  *  *

Benim bilmediğim, anlamadığım bir husus var. Örneğin Şeker
Bayramı üç, Kurban Bayramı dört gün tatil.
Ne kadar tatil, o kadar bayram!
Ne kadar bayram, o kadar tatil!
Bu bayram günlerinin sayısı acaba neye göre belirlenmiş? Kuran’da böyle bir hüküm yok. Konuyla ilgili bir yasa da bildiğim kadarıyla yok.
O halde kim çıkarmış bu uygulamayı, neye göre yapılıyor?
Diğer İslam ülkelerinde uygulama nasıl?
Sadece merak ettiğim ve öğrenmek istediğim için soruyorum.
Bunları Diyanet’e geçtiğimiz Şeker Bayramı öncesinde de sormuştum ama yanıt vermeye değer
bulmadılar.
İşlerine gelen konuda konuşurlar, gelmeyince suspus olup
otururlar.

*  *  *

Neyse, bayramlar işin bahanesi!..
Önemli olan tatilin uzun olması.
Eskiden bayram ziyaretlerine gidip el öper, birbirimize bayramınız kutlu olsun derdik. O söz şimdi tamamen ağız alışkanlığına dönüştü.
Büyükleri ziyaret artık yok.
Tatiliniz hayırlı olsun demek daha gerçekçi oluyor!

*  *  *

Benim gibiler bayram boyunca da çalışacak. Dün gazeteye
gelirken Ankara’da sokaklar bomboştu. Ortalıkta inanılmaz bir sessizlik vardı.
Trafik neredeyse sıfırlanmıştı.
Ankara’da yaşayanların çoğu bayram vesilesiyle iki üç gün önceden tatile sıvışmıştı.

*  *  *

Şimdi tatil boyunca şu haberleri izleyeceğiz:
- Trafik kazalarında ölen yüzlerce insan...
- Kurban keseyim derken kendini kesip hastanelik olan yaklaşık üç bin acemi kasap...
- Ana caddelerde sahibinin elinden kaçan,
atılan kementlerle veya üzerlerine kahramanca (!) atlayan tiplerin çabasıyla yakalanan zavallı kurbanlık hayvanların kovalanması sahneleri...
- Kesilen ve kesilecek hayvanlara yapılan işkenceler...
- Parklarda, kamu
alanlarında, ana cadde kıyılarında ve apartman bahçelerinde küçük
çocukların gözleri önünde ilkelce yapılan kesimler ve oralara bırakılan kanlı atıklar...
- Kurban eti ve derisi satışlarından dinci kuruluşların elde edeceği büyük kazançlar...
- Siyasetçilerin artık gına getiren, bıktıran ve her zamanki klasik laflarından oluşan bayram mesajları...
- Parti yetkililerinin birbirlerine yaptığı göstermelik bayram ziyaretleri...
- Önceden kameraları çağırmak suretiyle yine siyasetçiler tarafından yapılan mezar ziyaretleri, namaz kılma ve dua etme gösterileri... (Bunları asla Allah’ın huzurunda tek başlarına ve reklamsız yapmazlar. Onlar için önemli olan sadece medyaya poz vermektir!)
Allah kabul etsin. Amiiin!
Hayırlı bayramlar, iyi tatiller dilerim!

Ergün Poyraz’ın yeni kitabı

Sevgili okuyucularım, Ergün Poyraz bu ülkenin yetiştirdiği en yürekli ve donanımlı yazarlarından biridir.
Ortaya hemen hiç çıkmaz.
Aydın’daki köyünde mütevazi bir yaşamı vardır.
Ergenekon davasında ilk tutuklanan sanıklardan biri oldu ve Silivri’de yıllarca hapis yattı. Mahkemeyi protesto etmek
amacıyla duruşmalara hemen hiç çıkmadı.

*  *  *

Ergün hapishanede bile kitaplar yazmayı sürdürdü. AKP’nin üst düzey kimseleri, özellikle Tayyip Erdoğan, Abdullah Gül ve aileleri hakkında çıkan her belgeli kitabı ses getirdi.
Şimdi Ergün Poyraz’ın yeni çıkan son kitabı elimde ve hemen okumaya başladım:
“İhanet ve Darbe. Emperyalizmle El Ele.” (Bilgi Yayınevi.)

*  *  *

Bu kitapta cemaat, Fetullah Gülen ve AKP ile ilişkileri anlatılıyor.
İçinde çok ilginç belgeler, bilmediğimiz hususlar var.
Arka kapağındaki ifade şöyle:
“FETÖ sadece emperyalizmin hizmetinde, ihanet içinde bölücü ve yıkıcı bir örgüt değil. Aynı zamanda uluslararası bir dolandırıcılık şebekesidir.
Bu kitapta kuzu postuna girmiş bir çakalın, dün devlet memurları, milletvekilleri, bakanlar, başbakanlar ve cumhurbaşkanları tarafından övgüler yağdırılırken, bugün doğduğu evin umumi tuvalet yapılmasına giden serüvenini okuyacak ve hayretler içinde kalacaksınız.”

*  *  *

Ergün Poyraz ve Ergenekon sanıklarını yargılayan özel yetkili mahkemenin hakimi Sedat Sami Haşıloğlu meğer cemaatçi imiş. Ergün bu olayı belgeleyip mahkemeye sunmuş ve iki kez hakim için ret dilekçesi vermiş...
Mahkeme dilekçeyi işleme koymaya gerek görmeden bu istemleri reddetmiş!
Ergün Poyraz şimdi onuruyla yaşıyor, yakın geçmişte gücünü AKP-cemaat ikilisinden alan hakim Sedat Sami ise firarda!
İlginç bir kitap...
Mutlaka okumanızı öneririm.