Sevgili okuyucularım, adamlar bar bar bağırıyor... “Ulusal kavramlardan bize ne, önemli olan ümmetçiliktir! Biz ulusal bayram tanımayız, unutturmaya çalışırız, fırsat bulursak yok ederiz...”
Şimdi onlara kısaca anlatmaya çalışsanız ve deseniz ki “O günler olmasaydı babanız kim olurdu bilinmez. Ege’yi işgal altına alan Yunan askeri Yorgi mi, Kafkas cephesinde binlerce Mehmetçiği şehit eden Ermeni militanı Agop mu!..”
Bir düşünün, vatanınız ele geçirilmiş. Başkentiniz İstanbul düşman asker ile donanmasının işgali altında. 15 Mayıs 1919’da Yunan ordusu İzmir’i işgal etmiş, mavi gözlü bir kahraman bundan dört gün sonra, 19 Mayıs 1919 günü Samsun’a çıkıp Milli Mücadele direnişini başlatmış ve başarmış.

* * *

Günümüz iktidarının kutlamayı reddettiği ulusal bayramlarımızın sırası şöyle:
19 Mayıs 1919 Atatürk’ün Samsun’a çıkışı.
23 Nisan 1920 Ankara’da Meclis’in açılışı.
30 Ağustos 1922 Yunan ordusuna karşı kazanılan zafer ve birkaç gün sonra İzmir ve Ege’nin yeniden Türk toprağı olması.
29 Ekim 1923 Cumhuriyet’in ilanı.
Bizi yöneten aymazlar acaba bu bayramların nesine karşı çıkar da milletçe kutlanmasını reddeder,
ya da engellemeye kalkışır, anlayan var mı!
Biz ulusal bayramlarımızı unutmuyoruz, milyonlarca insanımız da unutmuyor.
Onlar isterse kutlasın isterse kutlamasın.
19 Mayıs Atatürk’ü Anma, Gençlik ve Spor Bayramı Türk Milletine kutlu olsun.

Kral öldü yaşasın yeni kral

Sevgili okuyucularım, eski sadrazam Davutoğlu Ahmet’in düştüğü içler acısı durumu herhalde izliyorsunuz.
Bir fiskeyle devrildi, makamından alındı.
Şimdi ortalıkta yalnız başına dolanıyor.
Önceki gün Meclis’teki hallerini gördüm ve insan olarak gerçekten üzüldüm.
Hem üzüldüm, hem de utandım.
Tek başına!
Partili milletvekilleri yanına gelemiyor. Elini sıkan yok. Herkes ondan kaçıyor.
Düşenin dostu olmaz...
Bu atasözü ne yazık ki Türkiye’nin acı bir gerçeğidir.

* * *

Eski sadrazamın ağzını bıçak açmıyor. Başına gelenleri hazmedemiyor ama konuşması da mümkün olmuyor.
Ama hiç merak etmesin Recep Tayyip büyüğü onu her zaman koruyacak, sadrazamlık makamında sağlanan sonsuz olanakları elinden almayacaktır.
Zırhlı makam araçları ve emrindeki yüzlerce koruma geri alınmayacak, olsa olsa sayı biraz azalacaktır.
O artık yalnızlığa mahkûmdur.
Çevresindeki yağcılar ve yalakalar artık olmayacak. Onların hepsi zaten toz olup uzaklaştı.
Yandaş basının yağcı mensupları onu ve makamını arayıp herhangi bir şey sormayacak, demeç istemeyecek, yukarıdan gelen istek doğrultusunda övgü dolu yayınlar yapmayacaktır.

* * *

Kral öldü yaşasın yeni kral!
Eskisine çizik atıldı, Bülent Arınç gibi tasfiye edildi.
Yeni kral Binali Yıldırım!..
Bundan sonra bütün yağcılar ve yalakalar onun çevresinde yer kapma, ona yakınlaşma yarışına girecek.
Ahmet ekibi yetkilerini Binali ekibine devredecek.
İktidarın nimetlerinden artık onlar yararlanacak!

* * *

Burada benim çok merak ettiğim bir husus var:
Acaba yeni Ulaştırma Bakanı kim olacak?
Bu iktidar döneminde Ulaştırma Bakanlığı neredeyse Başbakanlık kadar önemli.
Büyük projelerin çoğu ve para gücü orada.
Milyarlarca dolarlık işleri Ulaştırma karara bağlıyor. Bir kalemde istediği yandaşları daha da zengin ediyor, istemediğini zora sokuyor.
Türkiye’nin en önemli yatırımcı ve parası bol kurumları Ulaştırma’nın emrinde.
Büyük özel sektör de öyle...
Milletin a’sına koyanlar vesaire dahil.
O makama en yakın ve sadık elemanlardan biri getirilmeli emme basma tulumba hiç aksamadan çalışmayı sürdürsün.
Ulaştırma’ya sıradan bir milletvekilini getirmek söz konusu değil.
O halde o ismi kim belirleyecek?
Binali Yıldırım değil Recep Tayyip belirleyecek.
İsim onun cebinde.
O sadık eleman kim olabilir?
Ne dersiniz, Recep Tayyip’in damadı, şu anda Enerji Bakanı olarak görev yapmakta olan Berat Albayrak olabilir mi?
Bence hem olabilir, hem de çok yakışır!