Sevgili okuyucularım, AKP hükümetleri yıllardan beri aynı sakızı çiğniyor, gerçekleri göz göre göre saptırıp Türk Milleti’ne yutturmaya çalışıyordu:
“AB artık bizim önemimizi anladı. Vizeler en kısa zamanda kaldırılacak!”
Burada defalarca yazdım:
“Nah kaldırılacak!”
Böyle bir şey akla, mantığa, dünyanın ve Avrupa’nın gerçeklerine aykırı olurdu. Vizelerin kaldırılmayacağı kesindi.
Son olarak bu tencereyi ısıtıp yeniden önümüze sürdüler:
“Müjdeler olsun eyy vatandaşlarımız, hükümetimiz bastırdıkça bastırdı ve haziran ayında vizeler kalkıyor.”

*  *  *

Hükümet bu açıklamaları yaptıkça bana AKP yandaşlarından çoğu yine küfürlü tepkiler yağıyordu:
“Şiştin mi, rezil oldun mu alçak adam?”
“Dünyadan haberin olmadan yazılar yazıyorsun. Yine rezil oldun, şimdi özür dile.”
“Sayın cumhurbaşkanımızın sayesinde bu konu da
çözüldü. Sana da eşek gibi anırmak düştü. Anırmanı bekliyoruz!”

*  *  *

Bizimkiler adeta zafer kazanmış havalara girmişti ama AB ülkeleri başka telden çalıyordu.
Vizelerin kalkması için onların ölçülerine göre 72 kriterin yerine getirilmesi gerekti. Bunu yapamamıştık.
Yapmaya da niyetimiz yoktu zira içlerinde çok kritik hususlar vardı.
Ayrıntıya girmeyeyim, kısaca şöyle idi:
Fikir ve ifade özgürlüğünü, temel özgürlükleri sağlayacak yasal düzenlemelerin hemen yapılması.
Bir yanda sen çıkıp posta koyacaksın “Biz yolumuza siz yolunuza, istediğinizi yapmazsanız namertsiniz” gibi laflar edeceksin, ertesi gün ise heriflere yine yalvar yakar olacaksın!
Avrupa bu çelişkileri yemedi, yemesi de zaten mümkün değildi.

*  *  *

Bir an için kendinizi örneğin Almanya’nın yerine koyun. Varsayalım vizeler kaldırıldı. En azından bir milyon, belki daha da fazla Türk vatandaşı pasaportunu cebine koyacak, bavulunu hazırlayıp uçak biletini alacak, Almanya kapılarına dayanıp iş aramaya başlayacak.
Cahili okumuşu, suçlusu suçsuzu, örtülüsü örtüsüzü, maceracısı, işsizi güçsüzü her kesimden insan...
Bazıları oralarda sığınmacı olacak.
Bunların bir bölümü gittikleri ülkede suça karışacak, bir bölümü yolunu şaşırıp parasız kalacak falan filan.
Avrupa’nın başı Suriyeli sığınmacılarla zaten yeterince derde girmiş, bir de bizden gidenlerle uğraşacak!
Siz herhangi bir AB ülkesi olsanız, saygınlığı olmayan,
AB ilkeleri ile böylesine ters düşen, koyu bir diktatörlük rejimine doğru pupa yelken yol alan bir ülkenin en az bir milyon vatandaşını
Tayyip’in kara kaşı kara gözü uğruna ülkenize buyur eder misiniz?
Şimdi hükümete hemen düşen görev, Türk Milleti’nden özür dilemektir:
“Eyy vatandaşlarımız, sizi yine hayal kırıklığına uğrattık. Ne dediysek tersi çıktı. Vizelerin kaldırılması inşallah maşallah bir başka bahara kaldı, o zaman kaldıracağız!”

Soma’nın yıldönümü


Sevgili okuyucularım Türkiye iki yıl önce bugün tarihinin en büyük facialarından birini yaşamış, Soma’da 301 fakir fukara, gariban madencimiz linyit madeninde can vermişti.
O günü ve sonrasını biraz olsun anımsayalım.
Başbakan Recep Tayyip ekibiyle birlikte Soma’ya gitti... Halk doğal olarak tepkiliydi.
Danışmanlarından biri aracından inip kameraların önünde bir maden işçisini tekme tokat dövdü... Ve hakkında hiçbir işlem yapılmadı.
Tayyip yuhalandı...
Bir markete girdiğinde yumruklar ve küfürler havada uçuştu...
Türkiye büyük bir facia yaşamıştı.
301 insanını yitiren Soma kaynıyordu.

*  *  *

13 Mayıs 2014 günü gerçekleşen bu acı olaydan sonra iki seçim yaşadık...
7 Haziran 2015 ve 1 Kasım 2015 seçimleri...
Ölen madencilerin tazminatı ödenmemişti, aileler perişan durumda idi. Soma’nın tümü aldatılmıştı.
Sadece mezarları yapılmıştı!..
Ve bu iki seçimde AKP Soma’da sırasıyla yüzde 40 ve yüzde 49 oy alıp birinci parti çıktı.
Hayret verici bir olaydı.
Öldüler, dayak yediler, horlandılar, aşağılandılar ama yine de iktidar partisine oy verdiler. Bu durumda kime ne diyeceksiniz ki!..
Her iki seçim sonrasında da Soma sonuçlarına özellikle bakıp “Vay anasını sayın seyirciler, demek ki Soma halkı bu felaketten memnunmuş ki oylarını AKP’ye yağdırmış. İnşallah başka bir felaket yaşamasınlar” demiştim.

Onur Öymen’in kitabı


Bugün size ilginç bir kitabı daha kısaca tanıtayım. Emekli büyükelçi, Dışişleri Bakanlığı eski Müsteşarı Onur Öymen’in kitabı “Arka Plan. Teröre Yön Verenler.” (Remzi Kitabevi.)
Kitap geçmişten günümüze, Roma İmparatorluğu’ndan bu yana bazı devletlerin terörü nasıl desteklediğini anlatıyor. Şiddet ve terör her zaman iktidara geçmenin veya iktidarda kalmanın bir aracı. Bundan en çok etkilenen de biz Türkler.
Birinci Dünya Savaşı’nda büyük devletler Arap ve Ermenileri bize karşı isyan ettiriyor. Cumhuriyet dönemindeki isyanlarda yabancı parmağı var. Batı dünyası zulme uğradığımız zamanlarda bile hep bizi suçluyor.
Türkiye’ye yönelik örgütlü terör eylemleri 1974 Kıbrıs harekatı sonrasında, Rum-Kürt ve Ermeni örgütlerinin işbirliği ile başlıyor. Yunan Parlamento heyeti Suriye’de Apo’yu ziyaret ediyor, müttefik ülkeler Türkiye’nin terörle mücadelesine destek değil köstek oluyor. Verdiği silahları PKK’ya karşı kullandığımız için Almanya bize silah ambargosu uyguluyor. ABD, PKK’nın Kuzey Irak’tan tasfiyesi için hava harekatı yapmamızı yasaklıyor. Bugün de Türkiye’yi terörle masaya oturmaya ve yeni bir anayasa yapmaya zorluyorlar.
Onur Öymen kitabında çok ilginç olaylar anlatıyor, tarihten ve günümüzden ilginç örnekler veriyor ve çözüm yollarını gösteriyor. Ellerine sağlık.