Sevgili okuyucularım, ne talihsiz ülkeyiz biz, ne kadar şanssız bir Türkiye’yiz!..
İşler ne güzel gidiyordu, ülkemiz dört dörtlük yönetiliyor, her yerden refah fışkırıyordu. Toplumun yarısı bu gidişten memnundu...
Hırsızlık yolsuzluk bitmiş, dünyanın en namuslu adamları geminin dümenine geçmişti.
Arada ufak tefek hırsızlık mırsızlık olduğunda, birileri “Ulan siz bu kadar vurguna nasıl göz yumuyorsunuz, nasıl oluyor da bunlara oy veriyorsunuz” dediğinde ise halkımızın yarısı hemen yanıt veriyordu.
“Sana ne kardeşim, soyuyorlarsa beni soyuyorlar. Seni ilgilendirmez.”

* * *

Hepsi “Dindarlığa (!)” soyunmuştu. Bir elleri kumar masalarında, gemi filolarında, malı götüren vakıflarda, arsa rantlarında, öbür elleri ise Kuran’daydı.
Allah peygamber, din iman diye diye tam kadro köşeyi dönmeyi başarmışlardı.
Sorduğunuzda yanıt hep aynı idi:
“Tamam abicim soymasına soyuyorlar ama bunlar Müslüman!”
Doğrudur, bunlar Müslüman!..
Onlardan yana olmayan, dönen büyük dümenleri gören, milletimizin nasıl soyulduğunu açıklayıp belgeleyenlerin tamamı ise Allahsız kitapsız takımından!

* * *

Neyse yani, böyle bir ortamda Türkiye’yi dikensiz gül bahçesi gibi yönetiyorlardı. Karşılarında adam gibi bir muhalefet yoktu.
Hele adına MHP denilen muhalefet partisi tümüyle onların esiri olmuş, AKP’nin arka bahçesine dönüşmüştü.
Başımızda iki değerli, büyük devlet adamı vardı...
Çok sayın ve muhterem dünya liderimiz Recep Tayyip ve dünya çapında bilim adamımız Davutoğlu Ahmet!
El ele vermişler, kol kola girmişlerdi.
Yok efendim her gün şehit veriyormuşuz, vay efendim kentlerimiz IŞİD ve PKK tarafından bombalanıyormuş, hiç dert değildi.
İkisi birbirine adeta zamkla yapışmıştı.
Gökten ilahlar bile inse onları ayıracak herhangi bir güç yoktu.

* * *

Fakat günün birinde ikisi de nazara geldi... O güzelim ilişkiler bitti gitti...
Biz her ne kadar “Elemterefiş kem gözlere şiş” dediysek de kader ağlarını örmeye başladı.
Şimdi Tayyip Ahmet’e bozuk atıyor, Tayyip’in mührünü cüppesinin cebinde saklayan sadrazam Ahmet ise savunmada!..
Aslında o da çok bozuk atıyor ama korkusundan konuşamıyor.
Saray’dan gelen talimat doğrultusunda Ahmet’in parti içerisindeki yetkilerini tırpanlamaya başladılar.

* * *

Ahmet en sonunda patlamak zorunda kaldı:
“Nefsimi ayaklar altına alırım, bir faninin terk etmeyeceği düşünülen her makamı elimin tersiyle iterim.”
Helal olsun, Başbakan dediğin işte böyle olur!
Sonra kendisine sordular:
“Bu sözleriniz istifa edeceksiniz diye yorumlandı... Var mı böyle bir durum?”
Yanıt kısa oldu:
“Henüz kararımı vermedim!”

* * *

Bu kapışmayı izlerken doğrusu hüsrana uğradım!
Bu durumda aklıma bu iki seçkin devlet adamımıza kısa bir mektup yazmak geldi. Ben onları nasıl sevip sayıyorsam, onların da benim için aynı duyguları paylaştığına adım gibi eminim. Sözlerimi elbette dikkate alıp gereğini yapacaklardır!
“Değerli arkadaşlarım Sayın ve Muhterem Recep Tayyip ve Davutoğlu Ahmet!..
Şu olanları izledikçe, size umut bağlayan milyonlarca insanımız gibi ben de çok üzülmüş durumdayım.
Rica ederim, ikinizden de istirham ederim, bu kavgaya artık son verin.
Biriniz koskoca dünya lideri, öbürünüz koskoca başbakan.
Değil sadece Türkiye, dünya bile sizin elinize bakıyor!
Tayyip’ciğim sen Ahmet’le uğraşmaktan vazgeç. Ondan iyisini mi bulacaksın yani. Ne desen sineye çekiyor, eyvallah diyor, ağzını bile açmıyor. Yok efendim onu harcayıp damadını başbakan yapacakmışsın da!..
Aman haa, sakın bu işlere soyunma.
Ahmet’le başladın, Ahmet’le devam et. Yedek dünya liderimiz odur.

* * *

Eyy değerli kardeşim Ahmet sen sen ol, Recep Tayyip’in kumandasından ayrılma. O senin velinimetindir. Seni her yere getiren ta kendisidir. Tayyip olmasaydı bırak Dışişleri Bakanı veya Başbakan falan olmayı bir yana, şimdi partide en fazla danışman olurdun.
İsterse senin yetkilerine tırpan atar, isterse seni bile tırpanlar.
Onun bir dünya lideri olduğunu, karşısında beş kıtanın esas duruşta beklediğini sakın ola ki unutma.
Şimdi senin ona yapman gereken bir jest var...
Saray’da topladığı Bakanlar Kuruluna başkanlık yapıp senin tepenin tasını attırıyor. Haklısın ama hiç umursama...
Hatta bundan sonra Salı günleri yapılan AKP Grup toplantılarında kendi yerine onu konuştur. Ne bileyim, belki de senden bunu bekliyor.
Zaten medyada şimdilik görünmediği tek yer bu Grup toplantıları. Allah’ın izniyle onu da yapacaktır seni şutladıktan sonra!
Sen de karşılık olarak onun neredeyse her gün düzenlediği muhtarlar toplantısı şovlarına git, inadına orada boy göster. İzin verirse çık kürsüye, konuş eyyy Ahmet!

* * *

Sevgili arkadaşlarım, şimdi ikinize de bir tavsiyem olacak... Sakın birbirinizden kopmayın, fitnecilerin dediğine kanmayın. Ülkemizi kardeş kardeş yönetmeye devam edin. Zararın neresinden dönseniz kârdır.
Yasama, yürütme, yargı, hepsi emrinizde. Daha ne istiyorsunuz...
Siz Allah’ın bu ülkenin başına kondurduğu iki adet devlet kuşusunuz.
Aman abiler...Sonra hepimiz zararlı çıkarız haaa!..
Türkiye elden çıkar, din elden gider!
Barışın, öpüşün...
Gözlerinizden muhabbetle öpüyorum canlarım benim!”