Ergenekon, Balyoz, Poyrazköy, Askeri Casusluk davaları Türk Silahlı Kuvvetleri’ne (TSK) yapılmış birer darbeydi...
Daha çok Deniz Kuvvetleri olmak üzere bütün kuvvetler bu darbelerin yaralarını taşıyor...
Hem TSK’nın itibarı yara almış, hem cezaevlerine atılan komutanlar “hain” damgası yemişlerdi...
Sonunda hepsi beraat etti, ama TSK komuta kademesi zafiyetten kurtarılamadı...
Düşünün, TSK mensuplarına yapılan o zamanki hukuksuzluklar yüzünden bu ülkenin Genelkurmay Başkanı, Kara Kuvvetleri Komutanı, Hava Kuvvetleri Komutanı ve Deniz Kuvvetleri Komutanı aynı gün istifa ettiler...
İktidarın umurunda oldu mu?..
Belki halkımız da unuttu!..

*  *  *

Bu iktidar ve onun beslemeleri TSK’nın itibarını yerlerde süründürmek için her yolu denediler...
O zamanlar bu iktidarla ortak olan ve şimdi adına “FETÖ” dedikleri Fethullahçılar TSK’nın her kademesine adamlarını yerleştirmeyi gerçekleştirdiler...
Bunlar AKP iktidarıyla birlikte yapıldı!..
Bütün bunları şimdi itiraf edip özür dilemiyorlar da, demokrasi numaralarına yatıyorlar?..

*  *  *

TSK’nın birçok kademesinin Fethullahçılar tarafından ele geçirilmesi iktidarla yaptıkları ortaklık sayesindeydi...
Atatürkçü subay ve generaller TSK’dan çoğunlukla tasfiye edilmiş, ordu şimdi darbe yapmaya kalkışanların eline teslim edilmişti...
Sonuç ortada!..
Şimdi de Fethullahçıları tasfiye etmeye çalışıyorlar...
Edemezler!..
Tasfiye ettiklerini zannederler, söküp atamazlar!..

*  *  *

Bu kadar general, amiral...
Bu kadar subay...
Bunlar tutuklandıktan sonra geriye kalan ve birbirine şüpheyle bakan TSK mensupları...
Bu durum hafızalardan kolay kolay silinmez!..
Ayrıca bazı fotoğraflar var....
Dayak yiyen, sopalarla, kemerlerle hunharca dövülen Mehmetçikler...
Onlar, emir verildiğinde ölüme giden askerler...
PKK ile kim çarpışıyor dağlarda, şehirlerde eli sopalı güruh mu?..
Diyarbakır, Cizre, Nusaybin, Yüksekova’da kim şehit düşüyor, kim yaralanıyor?..
Onların cenazelerini “Şehitler ölmez vatan bölünmez” diye kaldırıyorsunuz, İstanbul veya Ankara’da sopalarla dövüyorsunuz!..

*  *  *

Bu fotoğraflar hafızalardan silinmez!..
Örneğin soyulup donla bırakılarak asfalta yatırılan Mehmetçikler...
Er veya onbaşı, onlara sopaları indiren mahlukat, siz askerlik yapmadınız mı?..
Komutan ne emir verdiyse “Emredersiniz” demediniz mi?..
Bu fotoğraflar hafızalarda kalacaktır...
Ayrıca, bir yıl öncesine kadar Hava Kuvvetleri Komutanı olan şimdiki Yüksek Askeri Şura üyesi bir Orgeneralin ne hale getirildiğini gördünüz mü?..
Ne olursa olsun, Türk Ordusu’nun bir orgeneralinin (Akın Öztürk) muhtemelen darp edilmiş halde, kulağı sargılı, yüzü gözü kanlı, yara bere içinde teşhir edilmesi unutulur mu?.. Burası Afganistan mı, Suriye mi?!.
Bu fotoğrafların hafızalardan silinmesi kolay olmayacaktır!..

*  *  *

Darbeciler TSK’ya büyük zarar vermişlerdir...
Ama bu yıkımın sorumluluğu sonuç itibarıyla iktidara aittir...
Vatandaş oyunu TSK’ya vermedi, bu iktidara verdi; onun basiretsizliğinin, ülkeyi karpuz gibi ikiye bölmesinin günahı başkalarına yüklenemez!..
Hesap vermesi gereken iktidardır!..
Konuştukları demokrasi ise masaldır!..

Silahlandırma!..


Saray’ın danışmanlarından Şeref Malkoç, halkı silahlandırmadan yana...
Bu gibi darbe teşebbüslerinde filan “meşru müdafaa” hali varmış, silah ruhsatı verilmesi kolaylaştırılmalıymış...
Yani, “Halk kendi işini kendi görsün” demeye getiriyor... Polis ve asker yerine halk kendi kendini korusun... Önceki gün olduğu gibi sopalarla Mehmetçik döveceğine, silahıyla öldürsün...
Eleştirilerin hedefi olunca da “Ben hukukçuyum ne dediğimi bilirim” diyor...
Malkoç’un hukukçuluğu, Türkiye’deki hukuk anlayışı gibi!..