Başkanlık sisteminde Türk tipi neymiş, sonunda anlaşıldı:
“Kuvvetler uyumu”
“Kuvvetler” denilen, yürütme, yargı, yasama...
Demokrasinin olmazsa olmaz şartı kuvvetler ayrılığı prensibidir...
Bizde ise tersi, kuvvetler uyumu olacak...
Yani aşağı yukarı bugünkü gibi...
Yürütme AKP’de...
Yasamanın çoğunluğu AKP’de...
Yargı?.. (Onu siz daha iyi bilirsiniz)

* * *

Tayyip Bey’in “Sistem fiilen değişmiştir” dediği de bu!..
Şimdi oturacaklar, anayasayı bu sisteme uyduracaklar...
Böylece demokrasiyi ortadan kaldıran sistem anayasal (!) hale gelmiş olacak...
Meclis yine olacak ama hikaye... Üstelik milletvekilleri, bu anayasaya göre yemin edecekler...
Başkan, partinin de başkanı olacak; vekilleri o seçecek, millet onaylayacak!..

* * *

Bunlar “Yeni anayasa yapalım” deyip duruyorlar...
Duyan da zanneder ki darbe anayasasını değiştirip demokratik anayasa yapacaklar...
Getirecekleri demokrasi şu olacak:
“Kuvvetler uyumu”
Herkes gider Mersin’e bunlar gider tersine...
Kuvvetler ayrılığını keskinleştirip demokrasiyi güçlendireceklerine, kuvvetler uyum içinde olacak ve iktidara çalışacak!..

* * *

Peki bugün Cumhurbaşkanı’nın isteyip de yapamadığı ne var?..
MİT Müsteşarı milletvekili olmaya kalkıştı, istifa edip AKP’ye üye oldu, adaylık için parasını da yatırdı, yaptığına yapacağına pişman oldu...
Tayyip Bey “Ben doğru bulmuyorum” dedi, Müsteşar kös kös eski görevine döndü...
Onu milletvekili yapmak isteyen Başbakan sesini çıkarabildi mi?..

* * *

Bu Hükümetin Başbakan Yardımcısı, İçişleri Bakanı ve bu devletin Kamu Güvenliği Müsteşarı, Dolmabahçe’de HDP’lilerle oturup “Mutabakat metni” açıkladı, terörist başının “yol haritasını” kabul etti...
Fotoğraflar çekildi, gazetelerde manşet oldu, ertesi gün Cumhurbaşkanı “Ben o fotoğrafı doğru bulmuyorum... O metni kabul etmiyorum” dedi, iş bitti...
Ülkenin Başbakanı ağzını açıp tek kelime edebildi mi?..
Orada el sıkışıp poz veren Başbakan Yardımcısı, İçişleri Bakanı azar işitmiş ilk mektep çocukları gibi ortada kaldı...
Önceki gece, beş ay öncesine kadar Başbakan Yardımcısı ve Hükümet Sözcüsü olan Bülent Arınç, bir TV kanalında Tayyip Bey’in “Dolmabahçe mutabakatını” bildiğini açıkladı...
Yani o toplantı, Tayyip Bey’den habersiz sürpriz toplantı değilmiş...
Demek Cumhurbaşkanı fikir değiştirirse Türkiye’nin mukadderatını ilgilendiren mutabakat da bir gün içinde ortadan kalkabiliyormuş!..

* * *

Bütün bunları ve benzerlerini gördükten sonra “yeni anayasa”, “yerli anayasa”, “demokratik anayasa” masallarına karnımız tok!..
Amaç, varsa da yoksa da başkanlık!..
Tipi kuvvetler uyumu, daha doğrusu kuvvetler birliği...
Yani, yasamanın da, yürütmenin de, yargının da tek elde toplanması...
Böylece, yarım yamalak demokrasinin bile ruhuna Fatiha okunması!..

Basın özgürlüğü!..


Dışişleri Bakanı konuşuyor:
“Başarıları, gösterişli sözleri ne olursa olsun, halkın öğrenme ve hayatlarını etkileyecek konularda haber alma, bilgi edinme haklarını engelleyen hiçbir hükümet kendisine büyük diyemez. Bir kez daha altını çizeyim. Basını özgür olmayan hiçbir ülkenin övünecek, öğretecek hiçbir şeyi olamaz.
Kamu görevi ve hizmeti yapan gazetecileri sindirmeye, hapisle tehdit etmeye çalışan kişilere karşı ayağa kalkıp yüksek sesle gazeteciliğin, gerçekleri bildirmenin suç olmadığını yüzlerine haykıralım”
Bunları söyleyen elbette ki bizim Dışişleri Bakanı değil, ABD Dışişleri Bakanı John Kerry...
O bu sözleri ünlü Washington Post Gazetesi’nin yeni binasının açılışında söyledi...
Ama konuşmasının son paragrafında söylediği “yüzlerine haykırılacak kişiler” orada değil, Türkiye’de bulunuyordu!..