Bunlar İstanbul’u tiyatro sahnesinde havai fişeklerle fethederken, dört şehit daha geldi...
Dün bir şehit daha eklenince, son 48 saatte beş şehit oldu!..
Arkadaşlarım yazıyor işte, seçimlerin yapıldığı 7 Haziran’dan bu yana teröre verdiğimiz şehit sayısı, Kıbrıs Çıkarması ve iki harekatta verdiğimiz şehit sayısını geçti!..
Peki gencecik fidanlar, anaların kınalı kuzuları şehit düşüyor da ne oluyor?..
İktidara bol bol hamaset yapma fırsatı çıkıyor!..
Onlar şehit oluyor, bunlar şehitler
üzerinden hamaset yapıyor!..

*  *  *

Şehitlerle, hamasetle prim yapma peşinde koşarlarken, ateş düştüğü yeri
yakıyor, bugün yüzlerce evdeki feryatlar devam ediyor...
İktidardakilerin ise bir eli yağda, bir eli balda...
Rize’de çay keserken, Fetih tiyatrosunda havai fişekler patlarken, bir yandan da şehitler üzerinden kahramanlık nutukları atılıyor, destanlar (!) yazılıyor!..
Gün başlıyor iki şehit haberi Van’dan, bir şehit haberi Yüksekova’dan, üç şehit haberi Nusaybin’den, dört şehit haberi Cizre’den...
Her gün her yerden gelen al bayrağa sarılı şehit tabutları!..

*  *  *

Diyarbakır Sur’da bu kadar asker polis şehit verdik...
Netice?..
Sur yok oldu!..
Yüksekova’da 80 gün süren sokağa çıkma yasağı önceki gün kaldırıldı...
Başka ilçelere, köylere, yakınlarına göç eden vatandaşlar yasağın kalkmasıyla Yüksekova’ya döndüler ve baktılar ki...
Yüksekova yok!..
Yüksekova harabe haline gelmiş...
Cizre öyle, Sur öyle, Nusaybin öyle,
insanlar kendi ülkelerinde sığınmacı oldular...

*  *  *

Recep Bey ve Sadrazam Binali nutuk atıyor:
“Terör üzerine kararlılıkla gidilecek”
Güzel de, tam üç buçuk yıl kim başıboş bıraktı terörü?..
Bu ağır yıkımın asıl sorumlusu elbette hain bölücü terör örgütü...
Peki ülkeyi yönettiğini zannedenlerin hiç mi suçu yok?..

*  *  *

Şehirler silah ve patlayıcı deposu haline gelirken...
Hendekler, tüneller kazılır, barikatlar yapılırken...
El yapımı bombalar karayollarına yerleştirilirken...
Bu ülkeyi kim yönetiyordu; bugünün nutukçuları, hamasetçileri uyuyor muydu?..
Oralar terk mi edilmişti?..
Oraların valisi, kaymakamı, emniyet müdürü, jandarma komutanı, istihbaratçıları yok muydu?..
Bir sorumlunun bile yargılandığını görmedik!..

*  *  *

Onlar şehit oldular;
Bunlar şehitlerin üzerinden hamaset yaptılar...
Türkiye’de hiçbir şey değişmedi...
Ölen öldüğüyle...
Ağlayan ağladığıyla kaldı!..
Zaten Saray’daki zat söylemişti:
“Askerlik yan gelip yatma yeri değildir”
Peki nedir?..
Ülkeyi idare edenlerin kefaretini ödeme yeridir!..

Yargıyı Saray’a bağladı!..


Ya cehalet veya bir temenninin ağzından kaçması...
Prof. unvanlı Hükümet Sözcüsü Numan Kurtulmuş, yüksek yargı başkanlarının Recep Bey’le dolaşmasını gayet normal buluyor ve son durumu açıklıyor:
“Yargı kurum ve kuruluşları nihayetinde Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin en üst makamı olan Cumhurbaşkanlığı makamına bağlıdır”
Hükümet Sözcüsü yargıyı Saray’a bağladı, işi bitirdi...
Kuvvetler ayrılığı filan boş laf oldu, anayasa rafa kalktı!..
Bunlar başkanlığı getirirse Türkiye’nin daha ne hale geleceğini tahmin edebiliyor musunuz?..