Biz mi AB’ye gireceğiz, AB mi bize girecek anlamadık!..
Recep Bey’in öfkesine bakarsak, AB bize girmek istiyor!..
Fakat hem girmek istiyor, hem bizim kriterlerimize uymuyor!..
Üstelik, giremezse “yaptırım uygulayacağını” açıklıyor!..
Terbiyesize bak!..

*  *  *

Asrın Lideri Recep Bey de bu Avrupa Parlamentosu Başkanı Schulz’un ağzının payını gayet diplomatik bir dille çok güzel verdi:
“Kimsin sen yaa kimsin?.. Şu terbiyesize bak yaa... Yaptırım uygularız diyor... Yaa senin her yerin yaptırım olsa ne yazar”
Schulz korkudan altına kaçırmıştır!..

*  *  *

Avrupa Parlamentosu Başkanı “Türkiye idam cezasını uygulamaya koyarsa AB ile müzakere süreci bitmiş olur” diyor...
İktidarın da çok umurundaydı!..
Biz gerçeğe dönelim...
AB, bu iktidarın 14 yıllık numarasıydı...
AB’nin ikiyüzlülüğünü, Türkiye’yi birliğe asla almak istemediğini anlamamak için ahmak olmak gerekir, o ayrı mesele...
Ama yıllar önce de çok yazdık, AKP iktidarının “Avrupalı olmak, Avrupa değerlerini benimsemek” gibi bir derdi hiç olmadı...
İktidar, “menziline” ulaşmak, bunun için de askeri etkisizleştirmek için AB ipine sarıldı...
Çünkü iktidara darbe paranoyasıyla gelmişlerdi...
(FETÖ’nün ordumuza yaptığı kumpası da onun için desteklediler... Sonra FETÖ’nün darbe teşebbüsüyle karşılaştılar)

*  *  *

Türkiye AB’ye girerse veya müzakere tarihi alırsa asker korkusu kalmayacak, dinci zihniyet ülkeye egemen olacaktı...
Onun için de AB’den müzakere tarihi aldıkları gün, AB’ye girmiş gibi Ankara’da miting düzenlemişler, gündüz vakti havai fişekleri patlatma görgüsüzlüğüyle bunu güya kutlamışlardı...
AB’ye girmek için Kıbrıs’ı vermeye bile razıydılar!..

*  *  *

Sonra, AB bunlara ayak bağı olmaya başladı...
Demokrasi...
İnsan hakları...
İfade ve basın özgürlüğü...
Yargı bağımsızlığı...
Kuvvetler ayrılığı...
Hepsinden uzaktılar..
Avrupa Birliği değerlerinden koptular...
Sonunda iş, “Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi hak ihlalinden tazminat kararı verirse, parasını öder devam ederiz” noktasına kadar geldi...
Yani “insan hakları”, “özgürlükler” parayla satın alınacak değerler oldu...

*  *  *

Şimdi Avrupa Parlamentosu’nun hak ihlalleri, ifade ve basın özgürlüğü, adil yargılama gibi konularda Türkiye’yi uyarması AKP iktidarını sinirlendiriyor...
Aldıkları cevap şu oluyor:
“Kimsin sen yaa kimsin?”
“Şu terbiyesize bak yaa!”
“Senin her yerin yaptırım olsa ne yazar?!”
Karşılarında Dünya Lideri var, fakında değiller!..

O çoban, biz koyun!..


Recep Bey, Tarım Projesi toplantısında çiftçilere “Ben de çobanım” demiş ve Peygamberimizin bir hadisinde “Hepiniz çobansınız güttüklerinizden sorumlusunuz” dediğini anlatmış...
Bu söz, son Padişah Vahdettin’in ülkeden kaçmadan önce halkı bir sürüye benzeterek, “Bu sürüye bir çoban lazımdı, o çoban da benim” demesini hatırlattı...
Ve Recep Bey, iktidara geldikten tam 14 yıl sonra, domates ve biber fiyatlarından dolayı enflasyon yaşanmasının ağrına gittiğini, plansız programsız iş yapılması yüzünden et ve gıda ithalatı yapıldığından şikayetçi olmuş...
Az bile söylemiş...
Türkiye bugün ot ve saman ithal eden bir ülke!..
İyi de Türkiye bu duruma düşerken, plansız programsız iş yapılırken iktidarda kim varmış?..
Hadi biz koyunuz da...
Bu sürünün çobanı kimmiş?!.