AKP iktidarının Suriye politikasındaki kırmızı çizgileri birer birer delinip yeşile dönüşürken...
Psikolojik sınırlar da berhava oldu!..
Esad’ı devirme takıntısıyla Suriye’nin içişlerine burnumuzu sokmanın ağır bedelini, Suriyeli sığınmacıları kucağımızda bularak ödedik, ödemeye devam ediyoruz...
Türkmenleri bile koruyamadık, onlar da akın akın Türkiye’ye gelirken, bu defa Halep’ten büyük göç dalgası başladı!..

* * *

Suriyeliler ilk gelmeye başladığında psikolojik sınır 100 bin sığınmacıydı...
100 bin kişi girdi, psikolojik sınır 200 bine çıktı ve sonra tutabilene aşk olsun!.
Şimdi 3 milyona yakın Suriyeli Türkiye’nin ekonomisini ve sosyal hayatını zorluyor...
Ülkeyi yönettiklerini zannedenler de, fukara halkın cebinden çıkan 8 milyar doları sığınmacılara harcamanın fiyakasını yapıyorlar...
Ama bitmedi...
Rejim güçlerinin Halep’i kuşatmasından sonraki iki gün içinde 100 bini aşkın Suriyeli daha sınırımıza dayandı...
200 bine yakın Halepli de Türkiye’ye doğru yola çıktı veya çıkmak üzere...
Türkiye, Ankara’daki hazretlerin sayesinde sığınmacı deposu oldu!..

* * *

Sığınmacıların büyük bir kısmının Türkiye’deki yaşamı içler acısı...
Sokaklarda, otoyol kenarlarında dilenen çocuklar, fuhuşa sürüklenen kadınlar, yaşlı erkeklere satılan genç kızlar, üç kuruşa çalıştırılan, parası verilmeden kovulan sığınmacılar...
Ve Türkiye’de gelecek görmediği için Hıristiyanlara kaçmaya çalışan Müslüman Suriyeliler...
Kaçmaya çalışırken de Ege Denizi’nde boğularak can veren kadınlar, erkekler, çocuklar...
Aylan bebek bir simgeydi...
Oysa onlarcası daha o sularda hayatını kaybetti...

* * *

Türkiye’ye sığınmak için Halep’ten gelen ve gelmeye çalışanları da aynı akıbet bekliyor!..
Onların da bir kısmı satıp savıp biriktirdikleri dolarlarını, altınlarını insan kaçakçılarına vererek Yunan adalarına kaçmak isteyecekler...
10 kişilik şişme bota 50 kişi bindirilecekler, alabora olduklarında sahte can yelekleriyle Ege’nin soğuk sularına gömülecekler...
Sahillerimizden Yunan adalarına gitmek üzere ayrılıp boğulanların tam sayısı bilinmiyor, binlerle ifade ediliyor!..
Son dönemde Sahil Güvenlik ekipleri 5 bin 541 kişiyi boğulmaktan kurtardı...
Sadece ocak ayında 8 bin sığınmacı denize açılmak üzereyken yakalandı, ama sonradan bunlardan kaçının yine denize açıldığı bilinmiyor...

* * *

Bu akın devam ettiği sürece Ege Denizi’ndeki facialar da bitmeyecek...
Avrupa ülkeleri uzakta ve duyarsız...
Belki de “Türkiye elini Suriye iç savaşına soktu, onun eli yansın” diyorlar...
Türkiye’yi yöneten veya yönettiğini zannedenler, kendi aymazlıkları sonucu Türkiye’yi tam bir terör çukuruna düşürdü ve aslan gibi vatan evlatları üçer beşer şehit olurken...
PKK’nın Suriye kolu PYD Fırat’ın batısına geçip Türkiye’nin önemli bir kırmızı çizgisini (!) daha delik deşik etti...
Sınırımıza dayanan Halepli sığınmacılar yeni facialara kapıları açarken, biz de RTE ve Davutoğlu Ahmet’ten sabah akşam bol bol nutuk dinliyoruz...
Başımız belada...
Her geçen gün belaya daha çok gömülüyoruz!..

KİTAPLAR

Çok kitap birikti... Kitaplar gazeteye gönderiliyor; gazetedeki arkadaşlarım da eksik olmasınlar onları kargoyla bana ulaştırıyorlar...

Tabii bu gecikmeye neden oluyor; bir kitap bana gelene kadar aradan bir, bir buçuk ay geçiyor...
Son olarak elime geçen imzalı kitapları için Bekir Coşkun’a, Uğur Dündar’a teşekkürler...
Yine son elime geçen “Tarihimizle Yüzleşmek” adlı kitabını gönderen kadim dost Emre Kongar’a; yakın zamanda kaybettiğimiz eşi Prof. Aysel Ekşi’yi anlatan “Ufkun Ötesini Gören Kadın Prof. Aysel Ekşi” adlı kitabı gönderen Oktay Ekşi abimize teşekkürler...
Kitap gönderen herkese sonsuz teşekkürler...