Ülkemizde her şey giderek ilginç olmaya başladı. Halk arasında “gelen gideni aratır” derler ama bizim siyasilerin gitme adetleri yoktur. Göreve gelenler yıllarca gitmek istemezler. Görevdeyken her şey güllük gülistanlık olup, görevden ayrılınca her şey tu kaka olur...
Bir parti kurultayı yapılır, seçilen genel başkan duygusal bir teşekkür konuşması yapar, bitirirken de şöyle der; değerli arkadaşlarım sizlere şunun da sözünü veriyorum “BAŞARAMAZSAM GİDERİM”! Hiç gideni gördünüz mü?
Değerli okurlar; siyasilerin günahını almamak lazım, zira oturdukları koltuklarda “JAPON YAPIŞTIRICI” var. Bir türlü kalkamıyorlar. Ülke genelinde en çok Japon yapıştırıcı nerede satılıyor diye sorarsanız “ANKARA” çıkar.
Uzun süre yatalak hastalarda, kalça ve sırtta yaralar açılmaması için “HAVALI” yataklar kullanılır. Koltuklarından kalkmayan siyasilere de “HAVALI KOLTUK” lar yapılamaz mı? Allah korusun ülke için üstün hizmetler verirken kalçalarda çok oturmaya bağlı sıkıntılar olmasın! Ülkemizdeki bu denli, olumsuzluklar yaşanmasına karşın istifa eden bir sorumlu gördünüz mü? Hayır... Halkımız diyor ki, bizimkiler “AŞILI”.

BİR DE UYGAR DÜNYAYA BAKIN...

Uygar dünyaya baktığımızda ise, bazı politikacıların; uçak biletlerini devletin parasıyla aldıkları ortaya çıkınca istifa ettikleri görülür. Japon mühendisin, Körfez Köprüsü inşaatında tel koptuğunda intihar ettiği görülür.
Avrupa’da bir ülkede terör can alır. Başbakan ve bakanların istifa ettiği görülür. Bir ülke düşünün, tüm kötü gidişe rağmen birçok seçimde iktidar oyları yükseliyor. Buna karşın muhalefetin oyları düşüyor. Demokratik hiçbir ülkede böyle bir örnek var mı? Soruyorum; bunu başaran muhalefet partileri “NOBEL“i hak etmiyorlar mı? Son zamanlarda, Türkiye’nin geleceğini çok yakından ilgilendiren siyasi partide sıkıntılı bir tablo yaşanıyor.
Adı Milliyetçi Hareket Partisi...
Sayın Bahçeli, rahmetli Türkeş’ten sonra aldığınız genel başkanlık bayrağını 7 Haziran seçimlerine kadar başarısızlıklar olsa da büyük bir olgunlukla taşıdınız. Göreve gelir gelmez kısa sürede parti tabanını sokaktan aldınız. Bu, hem ülke hem de parti için çok önemliydi. Yıllardır ciddi, istikrarlı bir görev insanı olarak hizmet ettiniz. Adınız gibi, “DEVLET ADAMI” oldunuz. Türk halkına ve bulunduğunuz makama saygınızdan dolayı, bir gün bile kravatsız olarak halkın karşısına çıkmadınız.

“HAREKET” YOK, “SESSİZLİK” VAR!

Sayın Bahçeli, size gönül vermiş insanların sesini sizinle paylaşmak istiyorum. Taban artık genel başkanlarının yorulduğunu ifade ediyor. 7 Haziran seçimleri sonucunda yorgunluğunuz iyice ortaya çıktı. Kurulacak koalisyona katılmadınız ve başbakanlık önerisine bile “Hayır” dediniz. Bunun sonunda halk size ikinci sarıdan kırmızı değil, direkt “KIRMIZI KART” gösterdi. Ne mi oldu? Milletvekili sayınız 40’a düştü. Bu düşüş AKP iktidarının da devamını sağladı.
Genel başkan olarak salı günleri, grup toplantısında “camdan” okuduğunuz konuşmalarda dinleyicilerin yüzlerinde umutsuzluk ve mutsuzluğu görmenizi isterim. Adında, “hareket” olan bir partinin son zamanlara kadar içinde büyük bir sessizlik vardı. Nasıl ki, genel başkan adayları kafa kaldırdılar, MHP üst yönetiminde büyük bir rahatsızlık başladı. Başlayan bu tablo, AKP’yi çok mutlu etti. Zaten anında yandaş medyanın sizin yanınızda yer almasından AKP’nin bu mutluluğunu anlamadınız mı?

SİYASİ TARİHE ADINIZI YAZDIRIN

Rahmetli Türkeş’ten sonra siz bu partiye yıllarca emek verip, bu günlere taşıdınız. Bir muhalefet partisi genel başkanı, başbakanlık önerisini kabul etmiyorsa artık o partinin genel başkanı olarak kalamaz. Ağabeylik yaparak partinin önünü açmalısınız. Eğer bunu yapmazsanız, sonbaharda yapılacak baskın bir erken seçimde partiyi baraj altına itersiniz. Gelin bu durumlara izin vermeyin. Demokrasiye gönül vermiş insanlara, tabanınıza “devlet” devlete zarar veriyor dedirtmeyin. Siyasi tarihe “devlet” olarak geçin. Siz emaneti bırakırsanız, Türk siyasi yaşamında, ülkenin geleceği için çok büyük güzellikler olacaktır.
Sayın Bahçeli, gelin Türkiye siyasetinin yeniden şekillenmesi ve önünün aydınlığa açılması için, görevi siz bırakın. Yapılacak kongrede aday olmadığınızı açıklayın. İkinci “BAŞBUĞ” olarak siyasi tarihe adınızı yazdırın.
Sayın genel başkan, insan kendi büyüttüğü yavrusunun zarar görmesini istemez. Bu yavruya emekler verdiniz ve bugünlere taşıdınız. Bu yuvadan köprüleri atarak gitmeyin, zira siz bu tür gidişi hak edecek bir insan değilsiniz.

Son söz:
İnsan bazen kendini de okumalı, hatta yargılamalı.