Güzel ülkemin içinde bulunduğu tablo yüreklerimizi yakıyor. Yıllardır müttefiklerimiz dediğimiz ABD ve AB ülkeleri hep birlikte üstümüze çullanıyorlar. Komşularımızla olan durumumuz da ortada. Merak ediyorum, güvenebileceğimiz dostumuz kaldı mı? Nasıl ve neden buralara gelindi? Soruyorum; bu durumlara gelişimizdeki temel neden ülkem bürokrasisindeki yandaş yapılanma değil mi? Geçmişte Dışişleri Bakanlığı’ndaki kadrolaşma gurur vericiydi. Gelin görün ki AKP iktidarında tüm atamalarda olduğu gibi Dışişleri Bakanlık atamalarında da liyakat değil, sadakat öne çıkarıldı. Böyle olunca da son yıllarda ülkenin içine düştüğü yanılgılarda da bu durum açıkça ortaya çıktı.
Değerli okurlar; ülke yangın yeri, her gün şehit cenazeleri gelirken, ekonominin içinde bulunduğu sıkıntı her geçen gün artarken; halen “Anayasa’’ ve “Başkanlık’’ diye diretiliyor. Biri açıklasın; ülkede bu yangın sürerken bu halden nasıl çıkılır, çözümleri nedir, çarelerinin araştırılması gerekirken bu ısrar niye?

BAŞBAKAN, BAŞKANLIĞA “HAYIR” DEMELİ

Sayın Başbakan lütfen yetkilerinizi kullanınız. “Yetkiyi kullanmazsanız, kullanırlar.’’ Sayın Abdullah Gül bu denli meselelerin içinde olup, başbakanlık yetkilerini kullansa idi, Sayın Erdoğan izin verir miydi? Sayın Başbakan başkanlığı içinize sindirdiğinizi sanmıyorum. Anayasa’ya evet ama başkanlığa hayır deyip karşı çıkınız. Batı şu anda Lozan’ın intikamını almaya, ülkeyi bölmeye çalışırken Anayasa veya Başkanlıktan söz edilir mi? 1924 yılında da tartışıldı; Meclis’te Ulu Önder, “Efendiler Cumhur Reis’inin halk tarafından seçilmesi mahsurludur, vekillerin seçmesi iyisidir. Yarın birisi çıkar, beni halk seçti diyerek krallığını ya da diktatörlüğünü ilan ederse demokrasi tehlikeye girer. Bunun tarihte örnekleri de çoktur” demedi mi?
Sayın Erdoğan televizyonlara çıkın; yeni anayasa ve başkanlık önerilerinin gündemden kaldırıldığını, milli bir duruş sergileyerek bu sıkıntıları aşmamız gerektiğini söyleyin. Muhalefet partilerine davet yapıp tüm bilgiler ortaya konulursa mutlak bu sıkıntılara çözüm bulunacaktır. O zaman tüm dünya kendine gelecek, TSK de terörist temizliğini kısa sürede bitirecektir. Bunu yapın büyüyün...

BEN OLSAM DANIŞMANLARI GÖREVDEN ALIRIM

Sayın Cumhurbaşkanı geç kalınmadan o toplantılarda alınan kararlar ışığında Rusya, Suriye, Irak, İran, Mısır ve Libya ile ilişkilerimizi düzeltmeliyiz. Bunu başardığımızda Batı anında politika değiştirerek hem PKK hem de PYD’ye destek vermekten vazgeçecektir. NATO; İstiklal Caddesi’ndeki patlamada terörü kınadı. Soruyorum; PKK ve PYD terör örgütü değil mi? Onları neden kınamıyorsunuz? Paris’te patlama oldu Dünya liderleri kol kola girdi, Belçika’da oldu tüm Batı üç günlük yas ilan etti. Peki Türkiye’deki patlama için ne yaptılar?
Ülkeyi yönetenler; yanıldık demeye alıştık, son kez yanıldık diyelim. Eski “MONŞER’’leri ve sizin atadığınız yeni monşerleri bir araya toplayıp durum değerlendirmesi yapıp, nasıl bir yaklaşımla Rusya, Suriye ve İran ile ilişkilerin çözümlerini ortaya koyabiliriz? Yerinizde olsam bugünkü durumlara gelirken, sizleri yanlış yönlendiren danışman ve üst düzey bürokratları da görevden alırım.
Yüce Türk Ulusu; şimdiye kadar dış siyasetteki yapılan yanlışlar sonucu, ülkenin büyük sıkıntı içine düştüğü bir gerçektir. Buraya nasıl gelindi, kim ve kimler hata yaptı tartışması için doğru zamanın olmadığı kanısındayım. Ulusça kol kola, yürek yüreğe vererek içinde bulunduğumuz durumdan kurtulmamız için yapılması gerekenleri yapalım ve devletimizin yanında olduğumuzu tüm Dünya’ya haykıralım. Her şey düzelip oh dedikten sonra da ödenmesi gereken “FATURA’’yı da Türk Yargısı, sorumluların önüne koyarak gereğini yapmalıdır ve yapacaktır.
Sayın Cumhurbaşkanı top sizde “Ya ALLAH Bismillah’’ diyerek tüm muhalefetle ile birlikte dünyaya “RESİM’’ veriniz. Kendi aranızda konuşunuz, tartışınız ve ülkem için doğruları yapınız.

Son söz:
Bil ki, yaşadıklarınla değil, yaşattıklarınla anılırsın ve unutma ne yaşattıysan elbet bir gün onu yaşarsın. TOLSTOY