18

Tüm annelere saygıyla...
Annesi olmayan çocukların günleri susuz geçer. Güneşsiz, çöl ortasındadırlar. Yaprakları kuruyunca dökülür, sadece dikenleriyle kalırlar. Sözlerinde, hareketlerinde, bakışlarında buz soğuğu vardır çoğu zaman. Annesi olmayan çocuklar sert çocuklardır. Mevsimleri kıştır hep çünkü. Elleri, dudakları çatlar, tenleri yarılır. Gidecekleri ana kucağı, içecekleri anne çorbası yoktur. Annesi olmayan çocuklar çetin cevizdir. Kabuğu sert, içi yumuşaktır. Kelimeleri kısa, özdür. İsyankardır. Sabırlıdır. Sabrı öğrenmişlerdir. Dahası vardır mutlaka ama acının en beterini yaşamışlardır. Sevmeye, aşık olmaya gelmezler. Gelemezler. Dengesizdirler. Yürekleri yanar, dokunsanız ağlarlar. Onların günlerine güneş de pek uğramaz. Sertlikleri de, kurulukları da gidenin gelmeyeceğini tattıkları içindir. Hoşgörün.

* * *

İlkokulun 3’ündeyken henüz, öğretmenimizin isteği üzerine annelerimizi anlatan makaleler yazmıştık. O pazar Anneler Günü’ydü. Anlattık, yazdık, çizdik dilimiz döndüğünce annemize hissettiklerimizi. Hepimiz sırayla okuyup sıralarımıza yaslandık. Hepimiz okuduk. Bir kişi hariç. O okumadı. Sıra ona gelince sustu. Öğretmen ‘hadi oku oğlum’ dedi. Okumadı, sustu. ‘Ben yazmadım’ dedi incecik, dipten gelen sesiyle. Başı öndeydi. ‘Neden yazmadın?’ dedi öğretmen. Üsteledi. Cevap yoktu. Birkaç saniye sonra bir arkadaşımız dayanamadı ve çocuk fütursuzluğuyla birdenbire; ‘Onun annesi öldü öğretmenim’ dedi. Ve o küçük, sarışın çocuk birdenbire ağlayarak gözyaşları içinde sınıftan koşar adım kaçtı. Donup kaldım, öğretmenim gibi. Ben o gün annelerin de ölebileceğini öğrendim. Annemin de ölebileceğini, yok olacağını düşündüm bir an. Gidip gelmeyecek, yok olacaktı... 9-10 yaşlarındaydım. Annemin çekmecede duran nüfus cüzdanındaki vesikalık fotoğrafına bakıp yalnız bir’ köşede, birkaç kez ağladığımı hatırlıyorum. Yıllar sonra arkasından gerçekten gözyaşı dökeceğimi bilmeden.

17

* * *

Zamanın eli değer annesi olmayan çocuklara, büyüyüverirler birdenbire. Birdenbire büyürken zamanı kazanırlar mı, kaybederler mi bilmiyorum. Annesi olmayan çocuklar kendilerini ararlar birilerinde, şans ararlar, bir ömür ararlar, tüketecek. Tüketeceklerdir, ‘yaşayacak’ cesaretleri yoktur çünkü. Biriktirmek yerine tüketmek isterler, kazanmak yerine alınlarının yazısı olduklarına inandıkları kaybetmeyi yeğlerler.. Özür dilemek ister onlar kırdıklarından, af dilerler gözleriyle... Kelimeleri sert, cümleleri eğilmezdir çünkü. Gözleri sessiz bir kavuşma şiirini okur. Kaybetmeye alışkandırlar, kaybetmeye meyillidirler. Kaybedecek bi’ şeylerinin kalmadığına inanırlar çoğu zaman. Annesi olmayan çocukların günleri susuz geçer. Çöl ortasındadırlar. Yaprakları kuruyunca dökülür, dikenleriyle kalırlar. Annesi olmayan çocukların, anneleri yoktur. Ve onlar hiçbir zaman çocuk olamayacaklardır artık.
Bütün annelerin ve anne adaylarının günlerini kutlarım. Bu özel ve hassas günde sevgimizi, sevinçlerimizi annesi olmayan çocukları, çocuğu olmayan ya da onu kaybetmiş anneleri de düşünerek ölçülü yaşayalım. Hani derler ya; olan var, olmayan var kardeşim. İşte o hesap. Mutlu pazarlar dostlarım.

19

‘Kardeşim’ diye diye...


Çocukluğunuzdan bu yana duyduğunuz kimi isimler, sıfat, zamir ya da nitelemeler her neyse sizin gerçekliğiniz ve duygusallığınızdır aslında. O kelime ya da nitelemeye bağlanırsınız birdenbire, sizi sakin ve güçlü tutar. İçinde güven vardır, birliktelik, aile olma ruhu vardır. ‘Biz’ vardır. Bilirsiniz ki satılmazsınız. Birisi size o hitapla yaklaşırsa akan sular durur ya hani! ‘Kardeşim’ hitabı da aynen öyle işte. Anacığım, babacığım, biraderim, ablacığım gibi değildir ‘kardeşim’ hitabı. İçinde ağır dozajda ‘biz’ içerir, ‘bizdensin’ lik muhteva eder. Duygusallık vardır. Hani ‘3 günlük dünyada bir olalım, birlik olalım! ‘ duygusunu içerir. Birisi onu size söyledi mi birdenbire kan kardeş olmuş gibi, onunla ölüme bile gidecekmiş gibi hissedersiniz. Kelimelerin böylesi gücü vardır ya da vardı gelenekten gelen. O ‘kardeşimler’ dünyasına inanılmaz bir oy oranıyla gelip, üç yüzü aşkın sandalyeyle Meclis’e girip bir hamlede görevden terk oldurulan (eski) Başbakan Ahmet Hoca da eklendi. O da ahde vefaya dem vurarak, hafif içli, kısmen kırgın, sesi titremeli bol miktarda üstü silinmiş olarak gitti gidiyor siyaset dünyasından. Kısa süre yaptığı Başbakanlık görevinde bu kadar devasa olay ve ölüm onunla anılacaktır elbette. Tarih nasıl bir yere koyar, çoluğumuza çocuğumuza nasıl anlatırız Davutoğlu’nun bBaşbakanlığını şimdi söylemeyeyim ama ceketini bile alamadan bir şekilde gidiyor işte. Meclis’te tek başına bir vekil denebilir artık onun için. Her şey bir kenara esas ağırıma giden, ‘kardeşim’ gibi böylesi içi dolu dolu duygusallık kokan, aidiyet barındıran güçlü kelime ve nitelemelerinin içinin boşaltılıyor olması. Artık her ‘kardeşim’ diyene de şüpheyle yaklaşacaksak vay bizim halimize...

16

Berlin’de bir Türk aslanı: Titanic Deluxe


Sen gel Berlin’in orta yerine, hem de en çok turist çeken en kıymetli binalarının yanı başına 5 yıldızlı otelini dik. Avrupa ekonomisinin itici gücü Almanya’nın başkenti Berlin’in şöhretli Gendarmenmarkt’ında şanlı ay yıldızlı bayrağı dalgalandır. Nasıl gurur duyulmaz ki a dostlar! Bahsi geçen otel, Türkiyemiz’de de faaliyet gösteren Titanic Oteller zinciri. Berlin’in göbeğinde Nazilerce kitap yakılan meydan olarak bilinen meşhur Bebelplatz’ın hemen arkasında kalan Titanic Deluxe Berlin, muhteşem mimarisi ve hizmet anlayışıyla dikkat çekmekte. Çalışanlarının güleryüzlülüğü ve işbilirliği sizi evinizdeymişsiniz gibi hissettiriyor ki bu çok önemli. Gelenekle, moderniteyi bir arada tutan otelde birbirinden farklı yapıda oda ve süitler de var. Branderburg Kapısı’na, Müze Adası’na, Mitte merkeze, Alex’ e, alışveriş merkezleri ve dükkanlarla birçok müzeye de yaya olarak rahatça gidebilebiliyor. Kahvaltısı yurtdışında alışık olmadığımız kalitede zengin çeşitte. Özellikle geleneksel çay bardağında, demleme çay içmek gibisi yoktur ecnebi memleketlerde. İşte bu zevki tadıyorsunuz her sabah. Türkiye’de de ciddi yatırımları bulunan Titanic Otelleri’nin Berlin’de önemli turizm girişimleri bulunuyor. Titanic Otelleri gibi Hasır Restaurantlar zinciri de bu kalitede hizmet veren mekanlardan. Avrupa’nın lokomotif gücü Almanya’nın başkenti Berlin’in orta yerinde Türk Bayrağı’nı gururla dalgalandırmak da son derece onur verici bir durum. Bravo diyorum memleketin adını anlı şanlı duyuran bu girişimci kardeşlerime.