Size bu hafta birkaç sosyal projeden bahsetmek istiyorum. Bunlardan ilki okumaya teşvikle ilgili. Sporun gücüyle farkındalık yaratma denilince akla ilk gelen; Anadolu Efes’in ‘Bir Kitap da Sen Getir’ kampanyası. Önemsiyorum bu tür projeleri ve toplumun en azından belli kesiminin de aynı duyarlılıkta olması umutlandırıyor bendenizi. Toplanan kitaplar ihtiyacı olan okullara ve öğrencilere yönlendiriliyor. Kampanyanın yoğun ilgi görmesi takdire şayan. Özellikle bugünlerde iyiden iyiye manşetlerde yer almaya başlayan ‘çocuk istismarı’ haberlerine inat, çocuklarımızı sahiplenip, onları okumaya sevk etmek oturduğumuz yerde yapacağımız en iyi işlerden biri bana kalırsa.


Istakozlu makarna. Olsa da yesek!


Deniz ürünlerinin boca edildiği spagettilere hastayım. İstanbul’da kim iyi yapıyor diye soruştururken, aradım taradım Serafina’ya rastgeldim. Dünya çapında bir İtalyan, Serafina. Hani kendini hem evinde hissedeceksin, hem rahat olacak ve pek tabii ki şıklığı da bu saydıklarımla at başı gidecek. ‘Zor açıkçası’ derdim evvelinden ama işler değişti artık memlekette. O kadar keyifli ve tertemiz mekanlar gün yüzüne çıkıyor ki, bize de keyfini çıkarmak kalıyor. Etiler Nispetiye Caddesi’nin en keyiflisi ve en lezzetlisi Serafina ‘da geçen gün - üstünüze afiyet- mangoyla harmanlanmış ıstakozlu bir spagetti yedim ki Aman Allahım! İtalya’sında, New York’un da bile yok bu tat. Dilim damağıma dolaştı, bir tane daha istedim. Şef Dilaver Göktaş’ın hünerli ellerine şapka çıkartıyorum orası ayrı ama bu lezzeti ve restaurantı İstanbul’a kazandıran Metin Şen’e de teşekkürlerimi iletiyorum tabii ki. Serafina ailece, çoluk çocuk gidilebilecek bir ortam sunarken, diğer taraftan da sıkı iş görüşme ve yemekli toplantıların da yapılabileceği özel bir mekan. Dünya çapında, sıradan olmayan son derece yaratıcı İtalyan yemeklerinin yanısıra, ıstakozlu mangolu spagettiyi tatmanızı mutlaka ama mutlaka öneririm. Saygılar.


Nisanda Adana’dayım


Kim ne derse desin, ne yaşanırsa yaşansın kainat hiçbir şeyi takmıyor görüyorsunuz. Bakınız tüm güleçliğiyle Nisan da geldi. Ve bana kalırsa Nisan’ın en güzel yaşandığı yerlerden biri bizim Adana’mızdır. Neden ? Çünkü tüm sokakları, bağı bahçesi portakal çiçeği kokar. Şöyle bir kendinize gelirsiniz, ruhunuz tazelenir, yaşananlara inat içiniz umut dolar. İşte tam da bugünlerde bu coşkuya, yenilenmeye ihtiyacımız yok mu a dostlar! Zaten marka olmuş bir şehrimizden bahsediyorum. Sevgili Ali Haydar Bozkurt’un değerli çabalarıyla da Adana ciddi bir fark attı diğer kentlerimize. Hani hep yakınılır ya tembel tembel, ‘ ne değerlerimiz var kardeşim, kimse farketmiyor!’ diye. Bu yakınmalar boşa. Sen kendi değerini göstermezsen kimse gelip de bakmıyor arkadaş. İşte o nedenle de bu Portakal Çiçeği Festivali’ne tam destek veriyorum. Gönül ister ki yörelerin yetiştirdiği değerler, bir süre sonra topraklarını, şehirlerini böyle markalaştırsa, değerli kılsa. Ez cümle; Ben bici bicisiyle, sıkmasıyla, kebabı şalgamıyla nisanda Adana’dayım. Beklerim.


Restoran Haftası başlıyooor!


Hani koruma ordusuyla dolaşan Başbakan Davutoğlu; ‘Terör saldırılarına inat, çıkın sokağa. Birbirinizle, esnafla selamlaşın. Selamlaşma seferberliği başlatalım’ dedi ya. Ben de sizi -korumanız olmasa da- herkese ve her şeye inat ‘Sokak Lezzetleri’ ne destek vermeye çağırıyorum. Ne güzel ki gelenekselleşti ve bu yıl 7.si düzenleniyor. Ve Nisan ayı boyunca da sürecek ‘Restoran Haftası’. Bugün İstanbul Rahmi Koç Müzesi’nde de açılışı var. Geleneksel mutfağımızı bilgi, görgü ve aldıkları eğitim sayesinde daha da ileri taşıyan harikulade gençleri gördükçe gururlanıyorum. Bu son derece sevindirici bir durum. Dünya turizminde gurme seyahatlerinin ne kadar önemli bir yer tuttuğu da aşikar. Ve bu tür etkinlikler sayesinde Türkiyemiz’de bizler de çok daha keyifli ve orijinal mekanlarda son derece güzel yemekler yeme fırsatı da
yakalabiliyoruz. Lezzet buluşmaları İstanbul dahil, Ankara, Gaziantep, İzmir, Bursa, Adana, Antalya ‘da olacak. Katılımınızı esirgemeyin, üzülürsünüz.

Youtuberın hası Motto Müzik


Televizyona olan sarsılmaz bağımlılığımız biraz zor değişir derken YouTube cenahında yayın yapan Motto Müzik ‘in 1 yıl içinde ezberleri bozduğunu öğrenmiş bulunuyorum. Memleket geneline baktığımızda ciddi bir kitle televizyonla fazlasıyla haşır neşir fakat mevzu eğitim düzeyinin arttığı, dış dünyayla fazlasıyla içli dışlı, daha bilinçli kitleye gelince iş değişiyor. Onlar televizyondan uzak yaşıyor. Şu rakama bakar mısınız : 1 yıl içinde tam 25 yıla bedel bir izlenme performansı yakalamış, Allianz Platformu Motto Müzik. Yani 12 milyon dakika. Tam anlamıyla fenomen bir youtuber yani. İnsan gerçekten hayret ediyor. Bu inanılmaz rakamlar, hangi alanda faaliyet gösterirse göstersin şirketlerin, sosyal medyada varolması gerekliliğini ortaya koyuyor. Markanın tüketicide ve hatta gençlerde bağımlılık yaratmasının en kestirme yolu işte bu. Bu anlamda Allianz Türkiye de cesaretinden ve desteğinden dolayı içten bir selamlamayı hakediyor. Nice yaşlara Motto Müzik.

Saçım Saçın Olsun


Biliyor musunuz bilmiyorum ama bu hafta Kanser Haftası. Kanseri uzaklarda aramayın. O kadar çok kanserle savaşan dostumuz var ki çevremizde, Türkiye’nin önde gelen Onkologları da kurdukları ‘Merdiven Altı’ isimli bir gruplarıyla onlara maddi destek vermeyi amaçlamışlar. Hastalığın başından sonuna kadar hastayla ilgilenen onkologların kanser tanısı konulan kardeşlerimize bir de maddi destek sağlama girişimleri göz yaşartıcı bir incelik. ‘Saçım Saçın Olsun Kampanyası’ ile de gönüllüler saçlarını kestirip kemoterapide saçlarını kaybeden savaşçılar için peruk yaptırıyorlar. Daha ne denebilir ki! Kanser Savaşçıları Derneği’ne kocaman bir alkış.


Otizmi önemseyin


Ve tabii ki Otizmli kardeşlerimiz. Pek çoğumuzun bildiğini farzediyorum ki dün, Otizm Farkındalık Günü ‘ydü. Mavi Işık Yak kampanyasına tüm dünyadan olduğu gibi ülkemizin önemli kurumlarından da destek geldi. Geçtiğimiz yıl Monaco Sarayı’nın masmaviye büründüğünü görünce çok gıpta etmiştim açıkçası; ‘Neden bizde bu denli algılanmaz bu hadise’ diye. Ben her zaman otizimli arkadaşlarımızın ve memlekette bu işin bayraktarlığını yapan Tohum Otizm Vakfı ‘nın ve kurucusu sevgili dostum Mine Narin ‘in yanıbaşındayım. Siz de bağışlarınızı esirgemeyin derim ben.