25

Son yıllarda dinim adına öyle utanıyorum, öyle mahcup oluyorum ki sormayın gitsin a dostlar. Ramazanı vatandaş huşu içinde yaşarken, gece uyanıp sahurunu yapıp, namazını kılıp, orucunu icra ederken, ne zaman ki iftar topu atılıp da, oruçlar açılıyor, başlıyor haber kanalları ortak canlı yayına. Daha ev halkı sofradayken devlet büyükleri çıkıyor, en atarlısından, en olmazından siyasete başlıyor ki “yav kardeşim bari ramazanda bir susun, konuşmayın” diyesi geliyor cumhurun. Biri bir yerde, diğeri öte yerde, kimi cami avlusunda, kimi -göstermelik- maden ocağında açıyor orucunu, mikrofonu, kamerayı görür görmez de başlıyor siyaset yapmaya. Hem de en ucuzundan, en bağıra çağıra, en pespaye bir şekilde. Ve her gün. Her gün ve her iftar. Şundan bir on yıl öncesine kadar bilmezdik ramazanda siyaset yapılmasını, bayram namazları sonrası daha avludayken siyasi demeçler verilmesini bilmezdik dostlar. Şimdi durum çok farklı. Dinin huşuluğunu, kutsallığını konuşacağımız, dinimizin güzellikleriyle, birleştiriciliğiyle bir araya geleceğimiz yerde, üç beş siyasetçi zat yine dini en ağırından siyasete bulaştırarak, bizleri -en hafifinden- siyasetten soğutacak. Kendinize gelin, bir çekidüzen verin efendiler. Bari bu ramazanda bir susun da vatandaş 11 Ayın Sultanı’nın tadına varsın. Mübarek ramazan ayının memleketimize ve tüm İslam alemine dirlik, düzen ve barış getirmesini dilerim. Hayırlı ramazanlar.

27

Tucson ‘la rota Bozcaada


Her yıl haziranın ilk haftası adresim bellidir. Kuzey Ege’nin bir tanesi Bozcaada. Rüzgarı eşsiz, suyu bir harika, kalabalığı tam kıvamında. Kafa dengi bir yol arkadaşı ararken kendime, sevgili Güneri Cıvaoğlu’nun uzun yıllardır yapımcılığını yapan kadim dostum İrma Gözoğlu’yla kafa kafaya verip, atladık Hyundai Tucson’umuza, vurduk yollara. Tabii gecenin ilerleyen saatlerinde yollara düşünce Ulu Önderimiz ve askerlerinin burası geçilmez dedirttiği Çanakkalemize sabahın ilk ışıklarıyla merhaba dedik. Boğaz’da güneşin doğuşunu yakalama şansını yakaladık ki bu harikulade bir duyguydu. Kilitbahir’den Çanakkale Limanı, derken Geyikli, ardından Egemizin biriciği Bozcaada... Burası benim için vazgeçilmez. Geçtiğimiz hafta Alaçatı’yı gözlemlediğim gibi gözlemledim adayı. Sonuç: Bozcaada bu yıl da konuk rekoru kıracak. Benim gözlemim o yönde. Lakin tek sıkıntı kimi idari amirler ve yetkili kurumların ada esnafına reva gördükleri lüzumsuz işgüzarlıklar. Yazıktır, günahtır. Otelcisi, pansiyocusu, restoran - barcısı bu konuda bir hayli müstarip. Zaten memleketin turist sıkıntısı çektiği bu yaz aylarında, tıkır tıkır çalışan mekan ve işletmelere çomak sokmak bizim milletin yöneticilerine özgü bir durum olsa gerek. Umarım bu tür yazlık yörelere daha esnek ve çağdaş yöneticiler atanır. Neyse! Ada ramazanın ardından bayram tatiliyle coştuktan sonra ve taa 20 Eylül’e kadar harika bir yaz geçirecek gibi duruyor. Bozca - Refuge adanın en yenilerinden ki özellikle gençlerin ne kendini genç hissedenlerin buluşma ve kaynaşma mekanı olacak. Efsane Kuşlu Konak Otel’inin restoranını özellikle tavsiye ederim. Şef Fiko harikalar yaratıyor. Ne ararsan var mekanda. Konaklamasanız dahi kahvaltısını ve yemeklerini tatmalısını. Diğer tarafta Kapı 14 ve Çanakkale’nin efsanesi Yalova, adanın yükselen lezzeti olmaya aday. Maya Bağevi bu yıl da revaçta. Etleriyle, peynirleriyle Selçuk Bey ve eşi yine adanın keyfini yaşatacak. Adanın tek akaryakıt istasyonunun hemen yanındaki Tayyare Pizza tek kelimeyle inanılmaz. Et füme, ada otlu ve sucuklu-pastırmalı el Turco pizzalarını mutlaka tadın. Deniz için favorim elbette Akvaryum Koyu. Tesis, şezlong yok. Havlunuzla, şemsiyenizle, suyunuz, sandviçinizle gidin ki mağdur olmayın. Eşsiz reçeller için de Sardunya Otel’in annesinin elcağızlarıyla yaptığı reçelleri alıverin. Polente Feneri’nde güneşe elveda demek yine çok revaçta. Diyeceğim o ki, gidişimde ne kadar mutluysam, buradan dönüşümde de tarifsiz ada hüzünleri yaşıyorum. Geçekten Bozcaada bir başka. Hem de bambaşka. Hele bir git de suyunu iç de ne dediğimi daha iyi anlayacaksın aziz kardeşim.

26

Bozcaada’nın prensesi, Kuşlu Konak


Sahibesi hanımefendi Sema Turgay’ın şöhretini duymuştum da bu kadarını beklemiyordum. Tam bir hanımefendi. Hukuk mezunu olması, Trabzon’un efsane ismi Avni Aker Beyefendi’nin torunu olması, rahmetli eşinin derin entelektüel birikimi olması evet ama o anne şefkatiyle, hınzır çocuk bakışlarına tanık olunca Kuşlu Konak’ta konaklamak benim için vazgeçilmez bir ada deneyimi oldu. Sema Hanım’ı kalp kapacıklarımla alkışlıyorum. Bozcaada’nın ruhunu yaşayan ve yaşatan tarihi bir miras Kuşlu Konak’ı Bozcaada’ya kazandırdığı ve Ada’ya değer kattığı için binlerce kez teşekkürler. Taa 1853 yılında dünyaya merhaba demiş 5 odalı bir yapıdan bahsediyorum.
Odaların her birinin isimleri var. Mesela Emanuela, mesela Sophia... Bunlar farklı zamanlarda burada yaşayan ve apayrı hikayeleri olan zarif hanımefendilerin isimleri. Ne kadar hoş değil mi? İhtişamıyla göz kamaştıran kale ve deniz manzarasına bakarak sade Türk kahvenizi yudumlarken, atom karınca şef Fiko, akşam yemeği için hangi yemekleri isteyeceğinizi soruyor. Mandrake Engin tam bir maestro. Otelin her şeyi. O sırada Bilal ve Erdoğan kardeşim şöyle demli çayla beraber masaya kahvaltılıkları koymuyor mu değmeyin keyfime. Plaj da konuklarına özel. Sadece 20 metre yürüyerek muhteşem ada sularına dalabiliyorsunuz. Demek istediğim Kuşlu Konak içinde meleklerin ve çok iyi kalpli insanların çalıştığı, nefes aldığı bir butik otel. Tam bir aile sıcaklığı var burada. Ada ruhu derken de kastettiğim tastamam da budur dostlar. Unutmayın burası, Bozcaada’daki adresiniz olsun. Girişte adımı söylerseniz, Sema Hanım’dan tatlı bir indirim de alırsınız. Hadi iyi tatiller.

24

Haydi Wellness Day’e


Türkiyemiz, sevgili iş insanlarından Belgin Aksoy Hanımefendinin önayak olmasıyla dünya çapında önemli bir güne imza atıyor. Ne mi? Global Wellness Day. Amaç? Daha iyi yaşam konusunda insanlarda farkındalık yaratmak. Ben çoktandır destek veriyorum bu harekete. Tam 100 ülkeden de destek var. Harika değil mi! Sadece bir günle sınırlı kalmayan, her güne yayılacak bir farkındalıkla hem bundan sonraki yaşantımıza hem de ülkemize kalite getirebiliriz. 11 Haziran Pazar günü Küçükçiftlik Park’ta inanılmaz keyifli bir güne imza atılacak. Aktiviteler gırla tabiri caizse. Bence sen de kendini bilen, kendinin farkında bir birey olarak orada olmalısın. Ha ‘bu dünyada, bu memlekette mümkün değil bu arkadaş’ diyorsan zaten kesinlikle orada olmalısın. Gör bak sen kendinin farkına vardıkça dünya da, dünyan da nasıl değişecek!