Türkiye’deki 81 il içerisinde tasarruf mevduatı, aldığı krediden fazla olan tek şehir Tunceli... O da ucu ucuna... Tunceli’de her 100 TL’lik tasarrufa karşı 95 TL’lik kredi kullanımı var. Kalan 80 ilin tamamında yatan mevduattan fazla kredi kullanılıyor.
Başbakan Yardımcısı Mehmet Şimşek, Türkiye’deki kredi mevduat oranlarının yüzde 140’lar düzeyinde olduğunu söylüyor. Yani 100 liralık mevduata karşı 140 liralık kredi kullanılıyor.
Bu tablo bize, ne vatandaşta, ne şirketlerde, ne bankalarda ne de devlette yeterli para olmadığını söylüyor. Biz de bu açığı hep beraber yurtdışından borçlanarak kapatıyoruz.
Başka bir deyişler yeni alınan her kuruş kredi aslında yurtdışından alınan yeni bir borç!

Zenginleştik mi? Borçlandık mı?

Bizi zenginleştirdiğini söyleyen fakat gerçekte bizi borçlandıran AKP’nin iktidarı devraldığı yıla gidelim. Vatandaşlarımızın 2002 yılı sonunda, bankalara olan borcu 6.6 milyar lira iken, 2015 sonunda bankalara olan borç 384 milyar liraya çıktı.
Tüketici kredisi ve kredi kartlarıyla henüz kazanılmamış gelirler üzerinden borçlanarak tüketen vatandaşlar kendini ciddi ciddi zenginleşmiş hissetti... Ona bu hissi yaşatanı da oylarıyla ödüllendirdi.
İyi de bu işte bir yanlışlık yok mu? Bankalar borç alıyor, vatandaşa borç veriyor ve bu para tüketime gidiyor. Tüketilenlerin büyük kısmı ithal mallar olunca onca para tekrar yurtdışına geri gidiyor. Borcumuz ve borçluluğumuz artarak devam ediyor.

Dakikada 7 kişi yasal sürece giriyor

Peki, nasıl ödenecek bu borçlar? Var mı böyle bir gelir artışı? Yok! Şöyle ki; Bugün Türkiye’de dakikada 3 kişi kredi kartı, 2 kişi senet, 2 kişi ferdi kredi, 1 kişi ise çeklerinden dolayı yasal yaptırımla karşı karşıya kalıyor. Bir başka ifadeyle yasal sürece her dakika 7 kişi daha ekleniyor.
Ayrıca bunlar resmi rakamlar... Borç işinin daha vergisi var, suyu var, telefonu var, kasabı var, bakkalı var, arkadaşı var, tefecisi var, akrabası var... Var da var...
İktidarın da bu durum işine geliyor ve olabildiğince el altından destek oluyor. Vatandaş alsın satsın ekonomiye can versin, tüketsin, borçla da olsa devran dönsün... Ya sonrası? “İstikrar sürsün, Türkiye büyüsün!”
Bariz; “Biz gidersek borçlarını nasıl ödeyeceksin?” diyorlar. Korkan da bundan korkuyor. İyi de bu işin sonu yok ki... Aslında sonu var ama onu da dile getirmek hoş değil!