Erdoğan; “Faiz meselesini çözmemiz gerekiyor. Yalnızlığımı biliyorum ama mücadelemi sürdüreceğim. Kararlıyım! Faizi bir sömürü aracı olarak görüyorum ve faizi yatırımcıyı köşeye sıkıştırma aracı olarak görüyorum” serzenişinde bulunuyor.
Gerçekten yalnız mı? Tarihe bakarsak, pek sayılmaz.
Aristo, “En çok tiksinmeyi hak eden, faizciliktir” derken, Saint Thomas d’Aquin’e göre kullanım karşılığı olan bir faiz istemek aslında haksızlık, hatta hırsızlıktır.
Roma’da olsun Eski Yunan’da olsun faiz karşıtları hep olmuştu. Ancak faizin tarihi dinlerden de eski, taa milattan önce 2500’lere kadar dayanır ve halen yerine bir sistem konulamamıştır.

Üç büyük dinde faiz yasak

Yahudiliğin orijinal halinde faiz yasaklanmıştır. Hz. İsa faiz işlemlerini ret ederek, müritlerine çıkar gözetmeksizin yardım suretiyle hayır işlemelerini öğütlerdi. Keza Müslümanlıkta faiz yasağı muhtelif ayetlerde anlatılmıştır.
Gidip de bana faizsiz bankacılık derseniz, alenen arka kapıdan dolanıp insanların içlerini rahatlatmaktan başka bir şey değil! Para kazanmak için değil de sevabına mı kuruluyor bu bankalar? Gidip kredi alın, faizi boş verip sadece anaparayı ödeyin, bakın ne oluyor!
Peki, dünya nasıl dönüyor, ona bakalım.
Nasıl evini kiraya verince para istiyorsun, paranı kiraya verince de para istiyorsun. Tanım bu! Paranın zaman karşılığı... Zorlama yok!

Üretim de tüketim de çöker

Para sistem gereği enflasyon nedeniyle eriyor. Faizsiz borç vermek daha azını almak anlamına gelir. İnsan doğası bunu kabul etmez. İstiyorsan sen yapma, kimse bir şey demez.
Günümüzde müşteriler ile bankalar arasında kişisel ilişki yoktur. Milyonlarca insan parasını emanet ettiği bankaların sahip veya yöneticisini hiç tanımaz.
Faiz; borç verenler için gelir kaynağı, borç alanlar için ise bir maliyettir. Arz ile talebin buluşmasıdır. Bunu organize eden bankalar da riski üstlenir, para kazanır.
Faiz hadleri piyasa koşullarına göre oluştuğundan, parasını ödünç veren kişinin bunda bir rolü yoktur. Faize sadece tüketim açısından bakmamak gerekir. Üretimi de dikkate alacaksınız.

Faiz olmadan nasıl olacak?

Aksi takdirde en basitinden ne fabrikalar ne de dev projeler yapılabilirdi. Kâr payı mı diyorsunuz? Ya batarsa? Haliyle kimse kimseye borç vermez, ne gelişim, ne refah ne de büyüme olur.
Hepimiz ufak bir köyde yaşasak, eyvallah, faizi yasakla. Valla biz yıllardır binlerce kilometre ötedeki Hans’ın, Corç’un emeklilik paralarını faiz karşılığı alıp yaşıyoruz. Gelişirken onların paralarını faiz karşılığı kullandık.
Herkes öyle yaptı. Kimi gelişti refaha ulaştı, kimi battı. Şimdi kötü yönetip, kötü kullanmanın suçunu faize atıp, aslında olmasa ne güzel olurdu diyoruz! Erdoğan faizi istemiyor, tamam. Yerine ne öneriyor? Yok!
Not: Hani “IMF’ye borç verdik” deyip duruyorlardı ya, hadi onu geri isteyelim! Tabii vermişsek...