2016 yılının ekonomik açıdan zor geçtiğine inanıyorsanız, siz bir de 2017’yi görün derim. Çok can yakacak. Bu sonuca ulaşmak için karmaşık hesaplar yapmaya, bilmem ne katsayısıyla şu oranı çarpıp ortalamasını almaya hiç gerek yok!
Etrafınıza bakın, gözlem yapın yeter. Bizim acil ihtiyacımız ne? Yabancı kaynak girişi... İşte bu olmayacak! Peki, neden olmasın? Dış kaynak ülkeye nereden ve nasıl girer? Turist gelir harcama yapar ülkeye para akar. Turizm direkt olarak 54 sektörü etkiliyor.
İyi de sen Suriye-Irak ekseninde sonu nereye varacağı belli olmayan savaşın içine girdin. Gelecek adam Türkiye savaşta der... Gidip de haritada savaşın nerede olduğuna bakmaz!
Gelecek yıl için Paris’te Turizm Fuarı yapıldı, bizim standın önünden geçen adımlarını hızlandırdı. Turistler İsrail’e gitmekten korkardı... Şimdi İsrail’i satmak Türkiye’den kolay... Etrafta turist görüyor musunuz? İşte onlar son numunelikler. Ya ihracat? Oradan para gelir mi? Sattığımız bütün malın parası, aldığımızın yüzde 72’sini ancak karşılıyor. İhracatın arttığı falan yok! Artmayacak... Dünyada talep daralıyor. Çin’in acı çektiği bir ortamda Türkiye’den ne bekliyorsunuz?

2017’yi pas geçip 2018’e girelim

Zayıf ekonomik büyüme, artan cari açık, yüksek enflasyon, yüksek özel sektör borcu kâğıt üstünde olsa da gerçek hayata yansımaları kaçınılmaz olacak. Bunu aşmak için yeni yatırım gerekecek. Zira ortada ne yeni bir yatırım ne de yeni bir üretim var. Kime neyi daha fazla satacağız. En iyimser bakış açısıyla ihracat 2016’nın aynısı olur. Yani çok kötü...
Yeni yatırım için ortam var mı? Yabancı veya yerli fark etmez. Hiç kimse belirsizliği sevmez. Başbakan Binali çıkmış; “Başkanlık gelmezse Türkiye’nin bölünme riski var” diyebiliyor. Ortaya iki tane başkanlık paketi seçeneği koyuyor. Bölünme ihtimali olan ülkeye ne yatırımı ya?
Meclis’ten geçse belki referandumda geçmeyecek. Ülke mi bölünecek? Böyle bir risk varsa koy parayı yastık altına! Hadi biz efsunluyuz böyle demeçleri çok takmayız. Yabancı bize mecbur mu? Bırakın para getirmeyi, varsa olanı götürme derdine düşer! Nitekim öyle olacak.
Belirsizlikle döviz kuru artacak, borçlu şirketler mecburi yatırımlarını ve istihdamlarını kısmak zorunda kalacak. İşsiz sayısı tavan yapacak.
Saatleri bakanlar kurulu kararıyla değiştirebiliyorsak takvimi de değiştirebiliriz. Bence 2017’yi pas geçip direkt 2018’e girelim.