Trump’ı başkan yapıp el bombasının pimini çektiler ve piyasaların ortasına koydular. Sağda solda kim şöyle olacak, böyle olacak diyorsa inanmayın. Çoğunu yaşayıp göreceğiz. Adam 20 Ocak’ta görevi devralacak. O güne kadar binlerce senaryo yazılacak.
Piyasalar tam sersemlemiş durumda... Ne yapacağını bilemiyor. Clinton seçimlerin favorisiydi... Seçileceği beklentisiyle Amerika borsaları yükselip duruyordu. Normal olarak sürpriz gelince ne beklersiniz? Düşmesini... İşin ilginci Amerika borsaları Trump seçilince de yükseldi ve tarihi rekorlarını kırdı!
Yalnız elimizde bazı ipuçları var. ABD’de uzun vadeli tahvillerde yaşanan satışla birlikte 10 yıllıklar 1.70’lerden 2.20’lere fırladı. Burası bizim için çok önemli...
Yılda 200 milyar dolardan fazla dış finansman yaratması gereken Türkiye faizlerin bu kadar hızlı yükseldiği bir ortamda belirsizliğe düşer. Soru işaretleri artar. Kolay paranın sonuna geldik. Nitekim seçimden beri doların, Türk Lirası karşısında sönmeyen ateşi işte bu yüzdendir.

Amerika şirket gibi yönetilecek

Beklentiler dünyada kolay ve ucuz paranın bittiği yönünde... Beklentilerin satın alınması Türkiye’nin satılması anlamına geliyor.
Şirket bilançolarını inceleyin. Kârları törpüleyen en büyük etkenin finansman giderleri olduğunu göreceksiniz. Finansman giderinin büyük bölümü ise TL değerindeki hızlı kayıplar nedeniyle oluşacak.
Büyümenin yavaşlaması ve TL’nin değer kaybı borçlu şirketler üzerinde çok şiddetli bir baskıya neden olacak. Şirketleri zor günler bekliyor. İstihdam ve yatırımların durma noktasına geleceğini görmek için kâhin olmaya gerek yok.
Nitekim Trump da Amerika’yı bir şirket gibi yönetecektir. Şirketin en önemli hedefi daha fazla kâr etmek, daha verimli olmak, hızlı büyümektir. Dünya umurunda olmaz. Zira hedefler bunlar olsa da şirketler de batabilir.
Türkiye ekonomisini çok zor günler bekliyor. Hatırlatayım; 2016’nın zor bir yıl olduğunu düşünüyorsanız bir de 2017’yi görün.