Özellikle İngilizler; “Ülkelerin dostları yoktur, çıkarları vardır” lafını sıklıkla kullanırlar. Devlet tüzel bir kişiliktir ve vatandaşlarına hizmet için vardır. Bu durumu özümsemiş ülkeler, uluslararası arenada ülke çıkarlarını savunmak için hareket ederler. İyi ilişkileri olan ülkeye de “dost” derler... Dostlar alışverişte görsün misali...
Önce Dışişleri Bakanı sonrasında Başbakan olan, dış ilişkiler konusundaki engin tecrübesiyle “Stratejik Derinlik” adlı kitap yazan Prof. Davutoğlu’nun politikalarıyla Türkiye’nin ne dostu, ne stratejisi ne de çıkarı kaldı.

Bizde ne dost kaldı ne çıkar!


Önce Mısır, Libya ile didişelim derken Suriye’de adeta savaşa gömüldük. Irak, İran, Rusya ile de papaz olduk. Kürtler ve IŞİD ile sıcak çatışma safhasındayız. Yunanistan, Ermenistan ile itişiyoruz. Avrupa Birliği, Amerika ve hatta Almanya ile laf geçirme aşamasındayız. İsrail ile ülkenin genlerine kodlanmış bir düşmanlığımız var.
Nasıl olduysa, ekonomimiz ne raddeye geldiyse, nasıl sıkışmışsak artık İsrail ile ilişkileri düzeltmeye karar verdik. Tabii hikâye bambaşka...

3 trilyon dolarlık doğalgaz


1999’da, Aşdod limanı açıklarında bir doğalgaz rezervi keşfedildi. Aşdod’u 2009-2010’da Hayfa açıklarındaki Tamar yatakları izledi. Yatağın devamı Kıbrıs Rum Kesimi’nden geçiyordu.
Piyasa değeri yaklaşık 3 trilyon doları bulan bu gaz zenginlik açısından hem İsrail’i hem de Kıbrıs Rum Kesimi’ni bambaşka bir seviyeye taşıyabilirdi.
Bu gazı sıvılaştırıp satmak veya gemilerle Avrupa’ya ulaştırması hatta Kıbrıs ve Yunanistan üzerinden boru hattı ile ulaştırması da çok pahalı çözümlerdi. Tek bir çare vardı; Türkiye...

Ekonomi dibe inince...


İsrail ve Kıbrıs Rum Kesimi tarafından bu büyüklükteki gaz rezervlerinin dünyaya satılabilmesi için Türkiye ile işbirliği şart görünüyordu.
Nitekim yıllar sonra aklıselim davrandık ve hayret verici bir hızla ilişkilerimizi düzeltmeye karar verdik. Çıkarlarımız, duygularımızdan ağır bastı. Tabii bunda kendimizi Rusya’nın insafına bırakmanın ezikliği ve her geçen gün dibe batan ekonomimizin büyük rolü oldu.

Davutoğlu suçlu mu? Kurban mı?


Bu boru hattı aynı zamanda Avrupa Birliği’nin de Rusya’ya olan bağımlılığını da azaltacak ve diplomasi alanında elimizi güçlendirecek niteliğe sahip...
Benim merakım ise yıllardır Türkiye’nin yönetiminde söz sahibi olan Davutoğlu’nun yanlış politikaları mı bizi bu hale getirdi? Yoksa Cumhurbaşkanı Erdoğan, Davutoğlu’nu kurban verip, suçu ona yükleyip yeni bir politika izlemeye mi karar verdi?
Yine de tek bir gerçek karşımıza çıktı: Ülkeler arasında dostluk ve düşmanlığın geçici, çıkarlar daimi olduğu...