Zekai Demir’in objektifinden bu sıra dışı deneyimi seyircilerin arasından fotoğraflıyorum. Zekai Demir’in objektifinden bu sıra dışı deneyimi seyircilerin arasından fotoğraflıyorum.


Sınır Tanımayan Fotoğrafçılar ekibinin bir parçası olarak Afganistan’a 3 kez gitme imkanım oldu. Üçünde de Afgan kültürünün, coğrafyasının ve insanının farklı özelliklerini farklı kimliklerini gözlemleme, fotoğraflama şansım oldu. Hatta ekip olarak iki Afganistan fotoğraf kitabı da ürettik; SUSKUN AFGANİSTAN ve WAKHAN - DAM EL DÜNYA. Doğuya yolculuk hayalini ilk kurduğum üniversite çağlarımdan bu yana görmek istediğim Afganistan’a her üç gidişimde de, radikal İslam’ın yaşayan en korkunç cenderesine saplanıp kalmış dünyanın bu bölgesinde karmaşık duygular yaşadım. İnsanoğlunun uzay keşifleri yaptığı, dünyamızın sırlarını teker teker çözdüğü, varoluşunun köklerini ve bugün böyle olmamızın sebeplerini iyice anladığı bu çağda, hâlâ Orta Çağ karanlığında yaşamak zorunda kalan iyi huylu Afgan halkına her zaman empatiyle yaklaştım ve hüzün duydum...

İki erkek bıldırcın biri kaçana kadar dövüşüyor. İki erkek bıldırcın biri kaçana kadar dövüşüyor.


TÜRK DOSTU AFGANLAR

20. yüzyılın Türk - Afgan dostluğu büyük Atatürk’ün bize bir hediyesi. Afganistan’la Türkiye arasında tarihsel kökleri olan bir dostluk ilişkisi var. Aynı yıllarda, emperyalizme karşı kendi ülkelerimizde mücadele veriyoruz. Afgan Kralı Emanullah Han büyük bir Atatürk hayranı. O’nun yolundan gitmek istiyor, halkını modernleştirmek, çağdaş dünyanın bir parçası yapmak istiyor, ancak Atatürk’ün uyarılarını tam olarak uygulayamadığı için, gerici ayaklanmalarıyla ülkesinden kaçmak zorunda kalıyor ve Afganistan’ın korkunç kaderi başlıyor. Oysa Atatürk, Afganistan’ın kalkınmasına, modernleşmesine daha 1920’lerde, Türkiye Cumhuriyeti’nin ilk yıllarında bile büyük önem veriyor ve ülkemizin kısıtlı imkanlarına rağmen Afgan halkıyla paylaşıyor, yardımlar yapıyor, akademisyenler, bilim insanları yolluyor. Duyarlı ve değerbilir Afgan halkı, Atatürk’ü, Türklerin yardımlarını bugün bile çok iyi hatırlıyorlar. Afganistan’da Türk olmak, önünüze bütün kapıları açan bir anahtar aslında...

Bıldırcınını dövüşe hazırlayan sahibi. Bıldırcınını dövüşe hazırlayan sahibi.


AFGANİSTAN’DA HAYVAN DÖVÜŞLERİ

Afganistan’da, dünyanın geri kalanında yasaklanmış olan hayvan dövüşlerini bugün bile görmek mümkün. Son yıllarda Afganistan’da da yasaklanmasına rağmen kültürlerinde derin izleri olan, büyük bahislerin de döndüğü köpek dövüşleri veya deve güreşleri, horoz dövüşleri, bıldırcın dövüşlerini hâlâ bazı yerlerde izleyebiliyorsunuz. Afganlar aynı zamanda kuş? meraklısı bir millet. Afganistan’ın başkenti Kabil’deki meşhur kuş pazarından hemen her tür kuşu satın almak mümkün. Kâbil Nehri yanında dar ve uzun bir sokağı kaplayan ünlü kuş pazarı Ka-Faruşi’de kuş meraklıları bir araya geliyorlar. Kuş? pazarı, yüzlerce kafes içinde dövüş horozu, kanarya, bıldırcın, bülbül, ötücü kuşlar, güvercinler ve çeşitli kuşlarla dolu...
Afganlar, deve, köpek, horoz hatta ayı ve kartal bile dövüştürüyorlarmış. Bıldırcın dövüşleri Peştun kültürünün yüz yıl öteden taşıdığı bir gelenek ve bugün Peştunların önemli hobilerinden biri. Tarihte, Roma İmparatoru Marcus Aurelius’un zamanına, 2000 yıl öncesine dek bıldırcın dövüşlerini görüyoruz. Genelde 2 aylık bir sezonu olan bıldırcın dövüşleri Taliban hakimiyetinde yasaklanmış, ancak 2001’den bu yana tekrar serbest olmuş. Artık yasadışı olan bahisler...

Bahislerin yasak olduğu Afganistan’da, bıldırcın dövüşlerinde büyük paralar dönüyor. Bahislerin yasak olduğu Afganistan’da, bıldırcın dövüşlerinde büyük paralar dönüyor.


BİNLERCE DOLARLIK BAHİSLER

Afganistan yolculuklarımızdan birinde, Afgan erkeklerinin pek meraklı olduğu bıldırcın dövüşlerini de izleme şansımız oldu. İlk duyduğumuzda nasıl yani diyerek tebessümle karşıladığımız bıldırcın dövüşlerini, sabahın erken bir saatinde, kapalı ve gizli, özel olarak hazırlanmış bir mekanda dövüşleri izlerken ve bahis oynarken kendinden geçen yüzlerce Afganla izlemek sarsıcı ve unutulmaz bir deneyim oldu hepimiz için. Hangi çağda olduğumuzu bile şaşırdık bir an. Aşağıdan yukarıya doğru yükselen oturma gruplarının çevrelediği bir arenanın ortasında, hakemler ve bıldırcınlarını dövüştürecek olanlar son hazırlıklarını yaparken ve izleyiciler biraz sonra izleyecekleri dövüşleri heyecanla beklerken, binlerce dolara ulaşan yasadışı bahisler de ateşli bir şekilde toplanıyor. Kurallar ve süreçle ilgili konuşmaların ardından, insanın avucunun içine sığan minicik iki saldırgan erkek bıldırcın, sahipleri tarafından dövüşmek için kışkırtılarak karşı karşıya getiriliyorlar...
Bıldırcınlar ilk bakışta ne kadar kırılgan görünseler de, dövüş başladığında dişe diş, göze göz gagalarıyla, pençeleriyle sıçrayarak, saldırarak ölümüne mücadele ediyorlar. Dövüş genelde birkaç dakika sürüyor, 8 - 10 dakikaya bazen daha fazla bir zamana kadar uzayabiliyor. Bıldırcınlardan biri sahadan kaçınca yenilmiş kabul ediliyor. Kan, revan içinde kalsalar da ölümlerin çok az olduğunu söylüyorlar. Başlar başlamaz salonda büyük bir uğultuya, bağırışa, çağırışa, tezahürata yol açan dövüşte, arenanın seyirci sıralarında coşan, tuttuğu bıldırcını hararetle destekleyen Afganları gözlemlemek de, en az bıldırcınları izlemek kadar heyecan verici hatta ürkütücüydü. Zaman zaman büyük kavgaların koptuğu da söyleniyor...
Her ne kadar otantik bir kültür olsa da, tıpkı insan haklarına aykırı, kadınların giydiği gözleri bile kapatan Burka gibi hayvan dövüşlerinin de en kısa sürede bu topraklardan komple çıkmasını, kanunlarla yasaklanmasını diliyorum. Talihsiz Afgan halkının, geri kalan dünyayla entegrasyonunu hızlandırmasını ve insan onuruna yakışır şekilde bir yaşama kavuşabilmelerini, çağdaş dünyanın nimetlerinden faydalanabilmelerini diliyorum...

Dövüşler başlamadan önce heyecanlı kalabalık yerini  alıyor, hakemler hazırlık yapıyor. Dövüşler başlamadan önce heyecanlı kalabalık yerini
alıyor, hakemler hazırlık yapıyor.