2002 yılında MHP’nin, daha doğrusu bugün AKP’nin yancısı olduğu apaçık ortaya çıkan Devlet Bahçeli’nin erken seçim tuzağıyla, AKP iktidara oynadığı günlerden beridir sürekli hepimize yalan söylüyor. Bir şey söylüyor ama söylediğinin tam tersini yapıyor. Hatta kendi suçunu başkalarına atıyor. Hükümete aday olduğu günlerde ‘dokunulmazlıkları kaldıracağız, yüzde 10 seçim barajını kaldıracağız, yolsuzluklara damardan gireceğiz’ yalanlarını söylediler. Tam tersini yaptılar ve hâlâ yapıyorlar. Bu yalanlarla ve seçim sistemimizin antidemokratik yüzde 10 saçmalığıyla, 2002 seçimlerinde yüzde 34 oy aldıkları halde yüzde 66 sandalye elde ettiler...
Hükümeti ve devleti, o gün AKP’ye altın tepside sunan MHP, bu seçimde Meclis’e bile giremedi. 2013 yılında GEZİ eylemlerinde, AKP’nin suçlarına ve toplumu dönüştürme çabalarına halk sonunda isyan edene kadar da her seçimde yeni ve daha büyük yalanlar söyleyerek hiçbir şey olmamış gibi yollarına devam ettiler. Nasıl olsa ülkedeki medya gücünün büyük çoğunluğu kendi kontrolleri altındaydı ve oradan kendilerine oy veren toplumun yüzde 50’sinin algılarını oylarını kendilerine vermelerini sağlayacak şekilde yönetebiliyorlardı...

*  *  *

17-25 Aralık’ta, eski ortak yeni düşman cemaatin kadrolarının gizlice telefonlarını dinlediği Erdoğan’la oğlunun, AKP’li bakanların ve oğullarının, AKP’li bürokratların, yandaş işadamlarının, yandaş gazetecilerin dünya kadar utanç verici ve çoğu rüşvet ve suç içerikli konuşmaları ortaya çıktı. AKP allem etti kallem etti, bir hokus pokusla AKP’li hırsız ve rüşvetçi bakanlarını, oğullarını, bürokratlarını, işadamlarını, Erdoğan’ı ve oğlunu yargılatmadan beraat ettirdi. Emniyet ve hukuk sistemi içindeki yandaşları kadar, kontrolleri altındaki medya üzerinden yaptıkları müthiş algı yönetimleri de etkili oldu bu inanılmaz operasyonda...
Halkbank’ın genel müdürünün evinde ayakkabı kutusunda milyonlarca dolar çıktı. Erdoğan, “Devletin kasası soyuluyor mu, soyulmuyor mu diye bakarım ben” dedi. Müdür bey “Makedonya’da üniversite yapılmak üzere verilen bağış paraları onlar” dedi ve konu kapandı, hatta el koyulan paralar faiziyle geri ödendi. Hepimizin vergilerinden ödendi...
Son bir yıl içinde yaşanan 17 patlamada, 304 canımız gitti, yüzlerce ailenin, binlerce insanın, koca bir milletin yüreği yandı. AKP’li Bakan Bekir Bozdağ, Türkiye’yi Irak ve Suriye’yle kıyasladı ve “Huzur adası vasfımızı koruyoruz” dedi. “Ekonomisi de her şeyiyle büyümeye devam ediyor. İnşallah önümüzdeki süreçte de Türkiye büyümeye devam edecektir” diye de ekledi. Sanırsın, kendileri Hawaii belediye başkanı...

*  *  *

Eski düşman, yeni eleman Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Süleyman Soylu, sürekli hale gelen canlı bombalarda verdiğimiz tarifi mümkün olmayan acı kayıplar için; Türkiye’nin büyümesini engelleyen güçler olduğunu ileri sürerek, “Bilmenizi istiyorum ki, Marmaray’ı yapmasaydık bunlar olmayacaktı. 3. Boğaz Köprüsü’nün ilk adımını atmasaydık bunlar olmayacaktı. Bugün 10 bin dolar kişi başı gelir seviyesine gelen bir ülke olmasaydık bunlar olmayacaktı. Her büyümenin bir bedeli var” dedi.
Düşük profilli Başbakan Binali Yıldırım, 45 canımızın yittiği, IŞİD’in 3’ü intihar komandosu 7 militanla elini kolunu sallayarak ve canlı bombalar hariç hiç kayıp vermeden ve yakalanmadan gerçekleştirdiği terör saldırısı sonrasında ilk açıklamasında; “Güvenlik zafiyeti yok” dedi. Memlekette her gün korkunç şeyler oluyor bunlar her seferinde başka bir hikaye anlatıyor...

*  *  *

Bence AKP’nin durumunu en iyi anlatan sıra dışı ama AKP’yle sıradanlaşan olaylardan biri de, bugünlerde ortaya çıkan AKP’li ve RTE hayranı olan, Kemal Kılıçdaroğlu’dan Hakan Şükür’e, Hüseyin Aygün’den Nedim Şener’e, Barbaros Şansal’dan Mirgün Cabas’a önüne gelen AKP ve RTE karşıtlarına, muhaliflere dava üstüne dava açan, hukuk sistemini sonuna kadar kötüye kullanan Rahmi Kurt adlı avukatın, bir yandan da sosyal medyada herkese ahlak dersi vermesi, öte yandan da yine sosyal medya üzerinden sağa sola çıplak fotoğraflarını ve erotik mesajlar yollamasıdır. Kimsenin cinsel tercihlerine bir diyeceğim yok elbette. Herkes bu hayatı bir kere yaşıyor ve canı nasıl yaşamak isterse öyle yaşayabilmelidir. Buradaki sorun, hemen her şeyde hepimize psikolojideki projeksiyon denilen şeyleri yapmaları ve bütün hayatlarının, çaldıkları inanılmaz paralar hariç psikolojideki yansıtma denilen şeyden ibaret olmasıdır. Kendi ahlaksızlıklarını ve hırsızlıklarını örtbas etmek ve daha baskın çıkmak için, ne kadar namuslu ne kadar yurtsever ne kadar insan sever olduklarını her fırsatta abartılı, gösterişli şekillerde ifade ederek herkesin gözünün içine sokmaya çalışıyorlar...
Hem suçlular hem güçlüler. Hem her tür suçu sanki yarın hiç gelmeyecekmiş gibi gözlerini karatmış, kendilerini durduramaz bir şekilde her gün hala işliyorlar hem de ellerindeki korkunç medya gücüyle her gün her yerde bu yalanları kendi kamuoylarına söyleyerek toplumun yüzde 50’sini kandırıyorlar. AKP’nin tek bir hesabı var. Her seçimden bir şekilde ama bu yalanlarla ama avantajlı bir şekilde kullandıkları seçim sistemiyle her seferinde yüzde 50’ye yakın bir seçmen kitlesini kendi etraflarında tutabilmek. Bunun dışında başkaca hiçbir milli meseleleri yok...

*  *  *

Neredeyse her gün şehit veriyoruz, hem PKK’ya hem IŞİD’e. Tek sebebi AKP’nin ve tüm AKP’lilerin en tepedekine uyup yıllarca PKK’ya ve IŞİD’e göz yumması hatta desteklenmesi, mücadele edebilecek kadroları tasfiye etmesi. Buna rağmen hiçbir sorumluluk almıyorlar. Hep suçlu cemaat, CHP, HDP, PKK, muhalefet. Sanırsın, kendileri Norveç Hükümeti...