Dünyanın en çılgın festivali: BURNING MAN
İlk kez 1986’da, Larry Harvey ve Jerry James tarafından küçük bir arkadaş topluluğuyla San Francisco, Bakers Beach’de gerçekleştirilen, gecenin sonunda tahtadan yaptıkları heykeli yaktıkları tek gecelik etkinlik Burning Man, 1990’da şimdiki yerine, Nevada’nın Black Rock çölüne alınmış ve burada 80 kişiyle başlayıp çok hızlı büyüyerek bugün 70.000 insanın katıldığı mega bir organizasyona dönüşmüş. Her yıl Labor Day’den bir hafta önce, ağustosun son pazartesisi başlayıp eylülün ilk pazartesisine kadar sürüyor. Şu anda dünyanın 6 kıtasından gelen yaklaşık 70.000 katılımcı önlerindeki inanılmaz - unutulmaz - anlatılmaz bir haftanın heyecanı içinde Black Rock çölünde kalacakları yere yerleşiyorlar...
Bir hafta boyunca, dünyanın hemen her yerinden gelen çoğu sıra dışı on binlerce insan, bu yılın Burning Man’ini hep birlikte yaratacaklar ve bir haftanın sonunda da hemen hiç bir iz bırakmadan çölden ayrılıp tekrar günlük yaşamlarına geri dönecekler ve bir yandan da gelecek senenin planlarını yapmaya başlayacaklar. Burning Man’i farklı kılan en önemli şey, katılımcıların festivalin aktif tasarımcısı, oyuncusu, görseli, ta kendisi olması. Organizasyon, çoğunu gönüllülerin desteğiyle olmak üzere insanlara güvenli, temel altyapısı kurulmuş çölde, ilkyardım, polis, güvenlik, tuvalet ve buz gibi hizmetleri sağlıyor. Hemen her şey çöle hiç bir zarar vermemek ve iz bırakmamak üzere tasarlanmış. Geri kalan herşeyi bir haftalığına kurulan bu geçici metropolis’te katılımcılar birlikte orada yapıyorlar...
SINIRSIZ ÖZGÜRLÜK
Festivalin amacı, sınırsız özgürlük ve barış ortamında, her bireyin yaratıcılığını ortaya çıkartarak özgüvenle ve kendini ifade etmesiyle daha sağlıklı ve sürdürülebilir yeni bir kültür yaratmak olarak tanımlanıyor. Dayatılan toplum kurallarının oluşturduğu bariyerleri kaldırmak, daha çok bireysel özelliklerin ve kendini ifadenin ön plana çıkarıldığı bir ortam yaratmak amaçlanıyor. Festivalin yaratıcıları, Burning Man sayesinde dünyada spiritüel anlamda bir değişiklik yapabileceklerine inanıyorlar. İnsanı ilk çarpan şey, Burning Man’in boyutları, görmesem inanmam diyeceğiniz kadar geniş alanda bisiklet hayatı çok kolaylaştırıyor. Köstüm çok önemli, herkes dekorun bir parçası olduğu için mutlaka kendinizi ifade edeceğini düşündüğünüz kostümler almalısınız yanınıza. Kostümsüz dolaşmak topluluğa saygısızlık olur. Deri ve kürkten şeyler ortama çok yakışıyor...
SINIRSIZ YARATICILIK
Çevresinde bütün kamp ve park alanlarının kurulduğu Playa adı verilen geniş bir dairesel alanın içinde sanatçılar, teması önceden ilan edilmiş festival için hazırladıkları, yerden bir karıştan 15 - 20 metre yüksekliğe ulaşan eserlerini sergiliyorlar. Burası sonsuz yaratıcı bir özgürlük, sanat, müzik ve eğlence uzayı, sınırsız bir dışavurum platformu. Yüksek sesle ben varım ve ben buyum diyen, kendine güvenen ve kendini ifade eden insanların oluşturduğu bir özgür alan. Burada herkes son derece özgür bir ortamda kendini ifade ediyor ve varlığını bir başka biçimde deneyimliyor. Bir hafta boyunca 7/24 hiç durmadan devam eden sanat, müzik, dans, ateş, neon ışıklar, mutant araçlar, her biri müthiş hikayelere sahip harika kadınlar ve erkekler, en sıra dışı paylaşımlar, en uç deneyimlerle dolu, görmeyen birisine tam olarak anlatmanın imkansız olduğu bir acayip dünya burası. Öyle ki, insan uyursa neler kaçıracağını düşünmekten uyumak bile istemiyor. 60 - 70 bin özgür ve yaratıcı insan o kadar güçlü bir etki yaratıyor ki insanı özgürleştirmek, kalıplarını kırmak, duvarlarını yıkmak, kendine getirmek gibi kaçınılmaz bir sonuç çıkıyor ortaya...
DUVARLARI VE KALIPLARI YIKMAK
Burning Man’i bir kez deneyimleyen kişi bir daha asla eskisi gibi olamaz. Sadece bir hafta için bile olsa böyle bir şeyin mümkün olduğunu görmek insanı gerçekten dönüştürüyor. Yaşadığı dünyayı, önceliklerini, inandıklarını, düşüncelerini ve hayatını sorgulatıyor. Ben Burning Man’e 2008 - 2009 ve 2011’de olmak üzere 3 kere gittim. İlk gittiğimde aklımda hep, bu mümkünse biz neden daha güzel bir dünyada yaşayamıyoruz, neden her yerde kavga, savaş, açlık, yoksulluk, cehalet, bağnazlık ve kötülük var demekten kendimi alamamıştım. Burada dünyanın dört bir tarafından gelmiş 60 - 70 bin insan, sponsorluk ve reklam gibi modern dünyanın büyük güçlerinin olmadığı, paranın geçmediği, hiçbir şeyin satılık olmadığı, alkolün ve keyif verici maddelerin kullanıldığı, çıplaklığın doğal kabul edildiği, birbirinden güzel kadınların ve birbirinden yakışıklı erkeklerin olduğu bu devasa organizasyonda neredeyse bir tek huzursuzluğun, hırgürün, kavganın çıkmadığı ve herkesin birbirine sevgiyle, anlayışla, dostça yaklaştığı, bir şeyler vermek ve bir şeyler paylaşmak istediğini gözlemlemek, gözlemlemenin ötesinde deneyimlemek, bir parçası olmak, diğer herkesle birlikte bu harika topluluğun ta kendisi olmak tek kelimeyle unutulmazdı...Özgürleşmenin, duvarları ve kalıpları yıkmanın en son sembolik hareketi ise, Burning Man’e adını veren ve 1986’dan beri devam eden, insan bedenini ve kalıplarını temsil eden dev tahta adamı yakmak. Burning Man, bir haftanın sonunda bütün katılımcıların etrafında toplandığı en büyük buluşmada yanıp küle dönüşürken, sizin de önyargılarınızın, sınırlarınızın, kalıplarınızın önemli bir kısmı onunla birlikte yanıp kül oluyor ve göğe karışıyor. Yeni bir bene, yeni kendinize hoş geldiniz...
BURNING MAN’İN 10 PRENSİBİ
Katılım
Hediye verme
Meta olmaktan çıkarma
Kendine güven
Kendini ifade etme
Toplu güç
Sivil sorumluluk
İz bırakmamak
Katılım
Samimiyet