AKP etrafındaki herkesi ve tüm devlet kurumlarını günlük siyasi çıkarları için kullanıp manipüle etmekte ve günü kurtaran, kendi çıkarlarına yarayan kararlarından kaynaklanan irili ufaklı hatta bazen çok büyük ve ölümcül, telafisi imkansız zararlara yol açıp hiçbirinde sorumluluk almamakta gerçek bir profesyonel. İktidara geldikleri günden bu yana mağduru oynuyorlar, yolsuzluklarını, suçlarını, zalimliklerini hep mağduru oynayarak ve sorumluluğu başkalarına atarak bir şekilde sıyrılmayı başarıyorlar. Devlet ihalelerini yasaları aldatarak verdikleri inşaat şirketlerinden el altından büyük paralar toplayıp oluşturdukları ve ülke medyasının büyük çoğunluğunu yandaş hale getirdikleri dev propaganda makinesi havuz medyasının algı yönetimiyle, her seferinde kendilerini mağdur ve masum, aldatılmış ve kandırılmış, diğer herkesi de suçlu ve sorumlu göstermeyi başarıyorlar. İktidara gelirken; ‘biz mafyalarla çetelerle mücadele edeceğiz’ diyerek geldiler ama kendileri Cumhuriyet tarihinin en büyük mafyasına dönüştüler...

* * *

AKP, TSK’yı dağıtmak amacıyla Cumhuriyet tarihinde ilk kez, TSK mensuplarını sivil mahkemelerde yargılamak amacıyla, 9 Temmuz 2009’da yasa değişikliği yapmış, Anayasa Mahkemesi’nin 21 Ocak 2010’da iptal kararına rağmen askerleri yargılatmaya devam etmiş ve 12 Eylül 2010’da sonunda Anayasa değişikliği yaparak geçmişe yönelik yargılama yaptırıp, cemaat işbirliğiyle yüzlerce masum subayın yıllarca hapis yatmasına, TSK’da tarihte hiç olmadığı kadar büyük sayıda nitelikli personel kaybına yol açmıştı. Kumpas davalarıyla hapse atılan Atatürkçü subayların yerine de, 15 Temmuz’da koca Türkiye’ye ve Türk Milleti’ne karşı kanlı darbeye kalkışan FETÖ’cü subaylar yine AKP’lilerin imzalarıyla yükseltilmişti...
Kumpas olduğunu bütün yurtseverlerin yıllarca haykırdığı, dünya kadar kanıtı gözlerine soktuğu hatta Microsoft’un bile, belgelerde kullanıldığı söylenen yazı karakterini, iddia edilen tarihte henüz üretmediklerini açıklamasına ve hepsinin sahteliğini en baştan ispat etmesine rağmen, AKP, kendi günlük çıkarları için ne zaman uygun olduğuna karar verdiyse o zaman bunların kumpas olduğu lafını ortaya attı ve arkası da çorap söküğü gibi geldi. Bugün haksız tutuklama, uzun tutukluluk, haksız yargılama, haksız gözaltı, usulsüz dinleme ve sanıkların sağlıklarının, hayatlarının, kariyerlerinin, işlerinin aileleriyle birlikte onulmaz biçimde zarar görmesi nedenleriyle açılan davalarda, bütün kumpas mağdurlarına hatta ailelerine ağır tazminatlar ödeniyor. Bu tazminatlar sizin, bizim, hepimizin vergilerinden ödeniyor. Bir kuruşu bile bu ağır mağduriyetlere yol açan, haksız yere TSK’nın yurtsever ve Atatürkçü subaylarının kariyerlerini bitiren, TSK’ya çok büyük bir darbe vuran bu hakim ve savcılara ödettirilmedi. Çünkü suçunu bilen AKP bugünleri öngördüğü için, Hakimler ve Savcılar Kanunu’nda 9 Şubat 2011 günü değişiklik yaparak; ‘Hakim ve savcıların soruşturma, kovuşturma veya davayla ilgili yaptıkları işlem ve verdikleri kararlar nedeniyle sadece devlet aleyhine tazminat davası açılabileceğini’ hükme bağladı. Böylelikle hakim ve savcılar aleyhinde, kişisel tazminat davası açılması engellenmiş oldu. Bir anlamda dokunulmazlık zırhı olan bu kapsama Anayasa Mahkemesi, Yargıtay, Danıştay, HSYK ile Adalet Bakanlığı müfettişleri de alınarak iyice genişletildi. Böylece asıl sorumlular sorumsuz hale getirildi ve bütün yük hepimizin sırtına, AKP Türkiye’sinde her zaman olduğu gibi yine bir torba yasa değişikliğiyle yüklenmiş oldu. Bugünlerde milyarlara ulaşan bu tazminatlar harıl harıl ödeniyor bizim vergilerimizden. Oysa bu paralarla okullar, hastaneler, spor salonları, sosyal tesisler, müzeler, bilim merkezleri, parklar, nitelikli yeşil alanlar yapılabilirdi. Bu kararları alan hakim ve savcıların çoğu şu anda ya yurt dışına kaçmış ya da FETÖ’den tutuklanmış durumda. Bu kararları alan AKP’lilerse zaten aldatılıp kandırıldıkları için ne kumpas davalarından ne de bugünkü tazminatlardan sorumluluk üstleniyorlar. Bugünlerde eski ortaklarından intikam almakla meşguller, yeni ve daha büyük mağduriyetler yaratarak...

* * *

100 küsur bin kişi kurumlardan tek tek ayıklanırken AKP’de, YSK’da, TMSF’de hiç FETÖ’cü çıkmaması olası değildir. AKP bence şunu yapmaktadır. FETÖ’cü olduğu tespit edilen veya FETÖ’cü olarak nitelendirilebilecek, FETÖ’cü torbasına atılabilecek, muhalif olduğunu düşündükleri herkesi, kendi gelecek tasarımına göre isterse cezalandırmakta, hapse atmakta, haklarını elinden almakta, malına mülküne el koymaktadır. Bilmediğimiz sebeplerden de, göz altına aldıklarından istediklerini serbest bırakmaktadır. Kapalı kapılar ardında bilmediğimiz bir takım pazarlıklar yapılmaktadır. Gözaltına aldığı iş insanlarına; ‘ya malının, mülkünün şu kadarını buraya bırakacaksın ve bundan sonra biz ne dersek onu yapacaksın ya da tüm mal varlığını kaybetmiş bir halde, hayatının geri kalanını FETÖ’cü damgasıyla hapiste geçireceksin’ demediğini kim iddia edebilir. Hayatında Fetullah Gülen’i görmemiş on binlerce insanın geleceği, kariyeri bitirilirken, meslekten men edilir, kişisel sertifikaları iptal edilir, hapislere atılır, malına mülküne el koyulurken, FETÖ’cü olduğu bilinen bir o kadar insan da hiçbir şey olmamış gibi aramızda dolaşmaya devam etmektedir. Bu kadar insanı hangi ölçüye, hangi teraziye göre ayırıyorlar, seçiyorlar bilmemiz mümkün değil ama 14 yılda artık çok iyi tanıdığım AKP’nin, bu konuda da tamamen kendi günlük çıkarlarına göre hareket ettiğine ve bu işin sonunda hepimizin vergilerinden ödenecek yepyeni ve bu kez çok daha büyük tazminat davalarına yol açacaklarına eminim...