Her yıl 10 Kasım günü onu anlatan, minnet duyan yazılar yazılır. İsteyen yazar. Yazmak istemeyen de yazmaz. Kimse de niçin yazmadın diye kınamaz.  Yahya Kemal de bizim büyük şairlerimizden biri. O da Atatürk’ten sonra hayata pencerelerini kapattı.  Ahmet Şükrü Esmer de siyasi tarihçi, Vatan Gazetesi kurucusu ve gazete yazarıydı. O da hayata gözlerini yumdu. Cemil Sait Barlas da Almanya’da hukuk eğitimi almış cumhuriyetin ilk dönem hukukçularındandı, Atatürk’ün partisi CHP’den milletvekili ve bakan oldu. Cemil Sait Barlas da hayata gözlerini yumdu. Mehmet Barlas da Atatürk’ün kurulmasına önderlik ettiği Cumhuriyet’in yetiştirdiği tıp doktorlarının yardımıyla  “ağır hasta yatağından sapasağlam” kalktı. Allah uzun ömür versin.  Havuz Gazetesi Sabah’da yazılarına başladı. Her gün yazı yazdığı gazetesinde bir de kendisiyle yapılmış 2 tam sayfa söyleşi yayınlandı ve bu söyleşide “Atatürk’ün gazetecileri pusuya düşüren” biri olduğunu iddia etti. Mehmet Barlas, Atatürk’ün partisi CHP’den bakan olmuş Cemil Sait Barlas’ın oğludur.

* * *

Atatürk pusucu muydu?
Atatürk ölmüş.
Açıklama yapamaz.
Yahya Kemal ölmüş.
Açıklama yapamaz.
Ahmet Şükrü Esmer ölmüş.
Açıklama yapamaz.
Cemil Sait Barlas da ölmüş.
Açıklama yapamaz.
Tek yaşayan Mehmet Barlas, ölmüş babası ile ölmüş Yahya Kemal’in aralarında konuşurken duymuş:  “Atatürk’ün gazetecilere pusu kuruşunu(!)”  şöyle anlatıyor:  “Yahya Kemal anlatmıştı babama,  ben de orada dinlemiştim. 1924, Atatürk İstanbul’un bütün gazetecilerini İzmit’e çağırıyor. Muhalif olanları da...  ‘Artık beni tenkit edin, padişahlık bitti. Cumhuriyet var’ diyor. Ahmet Şükrü Esmerler, Yahya Kemaller, ‘Ne büyük adam, bize görev verdi, eleştir diye’ diyorlar. Hepsi o görevi öyle bir yapıyorlar ki: ‘Yeter Artık’, ‘Bıktık Postal Kokusundan’, ‘Dolmabahçe vardı, gitti, yerine Çankaya geldi’ manşetleri atılıyor.  Görevlerini o kadar iyi yapıyorlar ki,1924 sonunda Takrir-i Sükün Kanunu ile Çorum’a, şuraya buraya sürgün ediliyorlar. Yahya Kemal, ‘Atatürk pusuya yattı, hepimizi açığa çıkardı. Bir daha politikaya tövbe’ demişti.”

* * *

Doğru mu bu?
Yoksa çamur mu?
Atatürk yaşasaydı, konuşurdu.
Yahya Kemal ile Ahmet Şükrü Esmer sağ olsalardı. Ben onlara “Atatürk size pusu mu kurdu? Bu doğru mu?” diye sorardım. Kurmuşsa yazardım.  Arşive girdim, Atatürk’ün İzmit’te yaptığı basın toplantısına kimler katılmış listeyi buldum. Tevhid-i Efkar’dan: VELİT EBÜZZİYA. İleri’den: SUPHİ NURİ İLERİ. Vakit’ten: AHMET EMİN YALMAN, ASIM US. İkdam’dan:  YAKUP KADRİ KARAOSMANOĞLU. Akşam’dan: FALİH RIFKI ATAY. Tanin’den: İSMAİL MÜŞTAK. İleri Gazetesi’nin İzmit muhabiri: HAKKI KILIÇLIOĞLU ve ADNAN ADIVAR ile eşi HALİDE EDİP ADIVAR gazeteci olarak katılmışlar. Kızılay Başkanı Hamit Bey ile toplantıda konuşanları kaydetmek üzere TBMM’den 4 görevli hazır bulunmuş. Yani bu toplantıda Yahya Kemal ve Ahmet Şükrü Esmer yoklar. Katılmamışlar.  Ama Mehmet Barlas, ben babamla konuşurken duydum; “Atatürk gazetecilere İzmit’te pusu kurmuş” diye söyleşi yayınlıyor. Yahya Kemal’in Atatürk’ü anlatan ve onu “Milli Timsal” diye yücelten şiirleri,  88 ayrı makale yazmışlığı var.

* * *

Gerici gazeteciler!
Atatürk’e hınçları sönmedi.
Çamur fırsatı kolluyorlar.
Bunu hep yapıyorlar.
Oysa arşivlerde Atatürk’ün “basınla ilgili” yüzlerce sayfa tutan kayıtlı, belgeli görüşleri var. Her isteyen bulup okuyabilir. O görüşlerden sadece biri şudur:  “Basın milletin müşterek sesidir. Gazeteciler, gördüklerini, düşündüklerini, bildiklerini samimiyetle yazmalıdır. Basın hürriyetinin mahzurlarının giderilmesi yine basın hürriyetiyle mümkündür.”
Atatürk ilericiydi.
Öbür dünyaya göçtüğü için konuşamaz şair Yahya Kemal’in arkasına sığınanlar gerici!