İngilizlerin yarıdan az bir fazlası “çıkalım” isteğini seçti. Avrupa Birliği dağılma sancısına girdi. Bizim için de acı veren bir oylama oldu.
Şunun için acı veren:
Korku mankeni yaptılar.
İngilizleri “Türkler AB’ye geliyor, biz onlarla eşit sayılacağız” diye korkuttular. Oylamadan bir hafta önce İngiliz Başbakanı Cameron’nun “Türkler 3 bin yılından önce Avrupa Birliği’ne giremezler...” deyişi oyların yönünü değiştirmek içindi.
Başarılı olamadı.
Dün istifa etti.
Oylamadan iki gün önce de Londra’nın Müslüman kökenli(annesi-babası Müslüman) Belediye Başkanı Sadıq Khan, BBC’de yayınlanan bir tartışma programında; “...yalan söylüyorsunuz... Türkiye AB’ye üye olmak üzere olan bir ülke değil... İnsanları “ayrıl yönünde” oy vermeye ikna etmek için Türkiye ile korkutuyorsunuz... Bu korku tellallığıdır, utanın...” demişti.
O da başarılı olamadı.
Ayrılma isteği kazandı.

*  *  *

Bizim için acı olan bu:
Türkiye’yi istemiyorlar.
Türkiye Müslüman ülke.
Müslümanı istemiyorlar.
Görmek istemiyor.
Çalışmak istemiyor.
Paylaşmak istemiyor.
Birlikte yaşamak istemiyor.
Bizi korku mankeni yaptılar ve Avrupa Birliği biz girmeden dağılma sancısına girdi. Başta Fransa, Hollanda, İtalya olmak üzere birliğin diğer ülkelerinde de “İngilizlerin yolundan gidelim” sesleri yükselmeye başladı. Avrupa’nın aşırı sağı; “yeni Berlin Duvarı: Müslümanlık” diyor.

*  *  *

Görmek istemiyorsa, üretmek, paylaşmak, birlikte yaşamak istemiyorsa “Cehenneme kadar yolu var” diyebiliriz. Ancak önceki gün Taşkent’te önce “Şangay Beşlisi” olarak başlayan sonra “Şangay Altılısı” olan Çin, Rusya, Kazakistan, Kırgızistan, Tacikistan, Özbekistan’ın oluşturduğu Şangay İşbirliği Örgütü (ŞİÖ) toplantısı vardı. Türkiye bu birliğin 2012 yılından beri “diyalog ortağı” statüsünde bir ülkeydi. Her toplantıya çağrılırdı.
Ancak bu kez çağrılmadı.
Putin, yapacağını yaptı.
Türkiye’ye kapıları kapattı. Hindistan, Pakistan ve İran’ı üye yapmayı görüşmeye başladı. Şangay Altılısı’na da “Cehenneme kadar yolunuz var” diyebilirsiniz.
Fakat acı olan şu:
Dünya nereye?
Türkiye nereye?
Türkiye’nin yapayalnız kalarak bir başına “cennet kurma şansı” mı var?
Nerede var?

*  *  *

Acı olan şu:
Avrupa Birliği; “insanlar özgür doğar-eşit yaşarlar-kardeş kalırlar- din farklılığı, dil farklılığı, ırk farklılığı, kültür ve medeniyet farklılığı onların bir arada yaşamasını engelleyemez” diyen bir projeydi. Bu proje “Müslümanlar sorundur. Onlarla birlikte yaşanılamaz” dışlaması ile çöküyor.
Dünya yeniden şekilleniyor.
Bölüşülüyor.
Kamplaşıyor.
Türkiye korku mankeni, yalnız ülke durumuna düşürüldü. Korku tellallarına malzeme olduk.
Acı olan bu!

SÖYLEŞİ


Mülteci ile korkutma!


Cumhurbaşkanı, Avrupa Birliği’ni “mültecileri getirip sınıra yığarız ve halkımıza da AB ile müzakerelere tamam mı, devam mı diye sorarız” korkutması yaptı. Dışişleri Bakanı da; “müzakere süreci eğer tıkanırsa, nasıl devam edeceğimizi referandum yapar halkımıza sorarız” diye diklendi. Anayasa profesörü İbrahim Kaboğlu, “Anayasamızda referandum sadece Anayasa değişiklikleri için öngörülmüştür. Bunun dışında, konu referandumu yoktur” diyor. Başbakan da çok önceden; “Anayasa ne derse desin” demişti!