Başkanlık arzusu tam cıvımışken yeniden gündeme sokuldu. Yeniden yazayım:  Dünya tarihi, Amerikan tipi, Alman tipi, İtalyan tipi, Meksika tipi, İran tipi çok başkan gördü. Başkanın psikolojisi, hep öne geçti. Her başkanın ruh hali, başında bulunduğu ülkenin insanından önemli sayıldı.
Adolf Hitler!
Kanlı başkandı.
Savaşlar başlattı.
40 milyon insan öldü.
Führer, rehber demek.
Yol gösterici.
Yani imam.
Hitler’in katıldığı törenlerde kendinden önce konuşma yapacaklar “görülmüştür metinlerini” okurlardı. Meclis Başkanı’nın, Başbakan’ın, Danıştay Başkanı’nın, Yargıtay Başkanı’nın, Anayasa Mahkemesi Başkanı’nın, Avukatlar örgütü başkanının, üniversite rektörünün, belediye başkanının, milletvekilinin yapacağı konuşmalar önceden başkan Hitler’in danışmalarına gönderilir, “Evet şu cümleler Führer’in hoşuna gider...” diye onaylanır ve “Şu cümleler Adolf’u kızdırır” diye metinden ayıklanırdı.
Ayıklanmış konuşmalar yapılır.
Hitler’in psikolojisi gözetilirdi.
Hitler sevinirdi.
O da yandaşlarını sevindirirdi.
Şu ülke, bu ülke.
Şu tip, bu tip.
Hiç fark etmez.
Başkan hep alkış ister.
Yandaş hep alkış verir.

*  *  *

Sürekli itaat.
Devamlı sadakat.
Kesintisiz biat
Eksiksiz uyum.
İşte tarih yazıyor:  “İran tipi başkanlık” modelinin başkanı İmam Humeyni de; kendinden önceki İran Şahı’nı destekleyenleri; “yeterli riayet, kesintisiz sadakat, devamlı itaat, sınırsız boyun eğme, İmam Humeyni’ye tam uyum göstermedikleri” için şehir meydanlarında idam ettirdi. İşkenceden geçirdi. Muhalifleri İran’dan Türkiye’ye, Türkiye’den de Avrupa’ya kaçmaya  zorladı.
Rehber, İmam, Başkan!
Anlamı aynı etiketler.
İmam Humeyni sinirlenmesin.
Egosu hırpalanmasın.
Ona olan biat bozulmasın.
Uyumsuzluk çıkmasın.
Böyle bir ortam isteniyordu.
İran’da camide cemaate, işyerinde çalışanlara, üniversitede rektör, dekan, profesör ve öğrencilere, mecliste milletvekillerine, törenlerde, toplantılarda,  temel atmalarda, açılışlarda konuşmaların “küçük başkanlar” tarafından okunması yöntemi geliştirildi.  Küçük başkanlar konuşmalarında aynen büyük başkan İmam Humeyni ne diyorsa onu tekrarlıyorlardı. Her konuşmacı cümlelerini, “sadakat yemini okuyarak” bitiriyordu. İran’da böyle bir ortam “İran tipi başkanlık modelini” yarattı, İmam Humeyni, öldü, kemikleri bile çürüdü fakat modeli devam ediyor.

*  *  *

Hangisini örnek vereyim?
Söz gelimi “İtalyan tipi Başkanlık Modelinde”  Duce Benito Mussolini,  boyun eğmeyenleri öldürtüyor, “Irak tipi başkanlık modelinde”  başkan Saddam Hüseyin, sadakat göstermeyenleri başkasına bırakmıyor kendi silahı ile vuruyor, “Mısır tipi başkanlık modelinde”  başkan Hüsnü Mubarek, “Sudan tipi başkanlık modelinde” Başkan Ömer El Beşir, “Zimbabve tipi başkanlık modelinde”  başkan Migabe, “riayet, sadakat, itaat, boyun eğme, kesintisiz uyum, mutlak biat” dışına çıkanları anında yok edecek ortamda doğdular.
Başkan hukuka uymadı.
Hukuk başkana uyduruldu.

*  *  *

Bugün Türkiye’de yaşanıyor.
Cumhurbaşkanı hukuka uymadı.
Hukuk ona uydurulacak.
Böylece “Türk tipi başkanımız” olacak:  Sadakat, itaat, boyun eğme, kesintisiz uyum, mutlak biat dışına çıkılmayacak.
Başkanlık işi: Çamur, çirkef!
Bugün çok demokrat görünen “Amerikan tipi başkanlık modeli” de çamur çirkef. Çünkü ABD Başkanı büyük şirketlerin, silah ve savaş tekellerinin, lobilerin esiri olmuş. Ortadoğu’yu kana ve ölüme sürüklüyor. Yeni seçilecek olan da Şiiler ile Sunniler, Kürtler ile Araplar birbirini öldürsün diye “silah vermeye devam edeceğiz” diyor. Silah lobilerinin desteği ile Başkan olacak, bataklığa balçık taşıyacak.