Magazin basını ve liderleri Hıncal Uluç (Sabah’ta) ile Cengiz Semercioğlu (Hürriyet’te) “şişkin ego” kalem savaşına girdiler. Hıncal Uluç, Sabah’ın magazin gazetesi Günaydın daha iyi diyor. Cengiz Semercioğlu, “Aynı değil Hıncal Abi... Aynı değil...“ diye karşı ego yükselterek Hürriyet’in magazin gazetesi Kelebek daha iyi diye kabarıyor.
Hiçbir düğünü kaçırmazlar.
Tarkan ile Pınar’ın düğünü.
Köln’de yapılır.
Özel ekip gönderirler.
Günlerce yazarlar.
Kıvanç ile Başak’ın balayı.
Hawaii’de yapılır.
Özel muhabir görevlendirirler.
Patlayıncaya...
Çatlayıncaya...
Yazarlar.
Sümeyye ile Selçuk’un düğünü.
Gazetelere 10 dakika uzaklıkta.
İstanbul’da Halkalı’da yapılır.
İkisi de şişer.
Cumhurbaşkanı’nın kızı evleniyor, üstelik düğün salonunda değil “Dün gece ayın on dördü- Leyla’yı koyda çıplak yıkanırken gördü...” diye şiirler yazmış Yahya Kemal Kültür Merkezi’nde yapılıyor ne Hıncal Uluç’un cilaladığı Sabah’ta, ne Cengiz Semercioğlu’nun parlattığı Hürriyet’te tek satır ön haber yer almadı.

*  *  *

Şöhretse şöhret.
Gösterişse gösteriş.
Şatafatsa şatafat.
Harcamaysa harcama.
Düğünse düğün.
Cumhurbaşkanı’nın kızı Türk Silahlı Kuvvetleri’ne yerden kumandalı İHA silahı satan genç bir işadamı ile evleniyor, üstelik daha önce nikah yapmak için kimseye izin verilmeyen Yahya Kemal Kültür Merkezi’nde düğün dernek kuruluyor; bunun hiç mi magazin haber değeri yok.
Yazmıyorlar.
Yazamıyorlar.
Acaba ne var?
Dış sansür mü?
İç sansür mü?
Yoksa ikisi birden mi?

*  *  *

Oysa öyle bir kız evleniyor ki, babası padişahlık-sultanlık dönemlerini anımsatan açılımları olan bir cumhurbaşkanı. Çankaya’da 90 yıldır kullanılan Cumhurbaşkanlığı köşkünü beğenmiyor kendine bol harcamalı, şatafatlı, emperyal görünümlü saray yaptırıyor. Böyle bir babanın kızının evleneceği Kültür Merkezi’nin düğün gününe nasıl hazırlandığını magazin gazetecisi hiç merak etmez mi?
6 bin kişi davet edildi.
Yemek de verilecek mi?
Diyelim ki, gelin-damat ve onların babaları, kayınbabaları, nikah şahitleri sahnede kurulacak büyük masaya oturacaklar. Peki Türkiye’nin en itibarlı insanı 6 bin davetli, ceplerinde takı altınlarıyla, düğün yemeğini Kültür Merkezi’nin koltuklarında mı yiyecekler? Yoksa koltuklar sökülüp masalar mı yerleştirilecek? Koltukları sökmeyelim, dünyaya rezil oluruz diye düşünüp, düğün yemeği yerine leblebi-fıstık-lavaş içi dönerli dürüm-ayran ile konuklar ağırlanacaksa; bu ikram o 6 bin çok önemli konuğun ağrına gitmeyecek mi?

*  *  *

Tarkan’ın her şeyini yazarsınız. Kıvanç’ın yeni evli eşiyle çıplak göbeğini basarsınız. Cumhurbaşkanı düğününe
3 maymun olursunuz: Gelin Kültür Merkezi’ne neyle gelecek?
Beyaz at üstünde mi?
Atlı arabayla mı?
7 metrelik limuzinle mi?
Mehter takımı da olacak mı?
Bir gelin ya da damat babası ne kadar zenginse, toplumla barışmak için, yapacağı düğünün çok harcamalı, çok şatafatlı, çok konuşturacak bir düğün olması gerekir. Kültür buyken sizin magazin gazeteciliğiniz şişti.

*  *  *

Allah’ıma şükürler olsun! Bizim gazete SÖZCÜ var da; nikahın yapılacağı Kültür Merkezi’ni ve çevresini güzelleştirmek için iktidar belediyelerinin seferber olduğunu, binlerce polisin görevlendirildiğini, bu masraflar için devletin cebinden (yani halkın cebinden) 1.2 milyon lira çıktığını yazdı.
Peki!
Düğün masrafını kim ödeyecek?
Damadın babası mı?
Örtülü ödenekten mi?
6 bin itibarlı davetli, düğüne elleri boş gelmeyeceğine göre; her biri, gelin ile damadın arkasında torba taşıyıcı kızların torbasına
1 ata lira takı koysa; yaklaşık
4.5 milyon TL tutar.
Bu düğünün!
Geliri mi çok olacak?
Gideri mi çok olacak?
İleride; “nereden buldun” diye sorulduğunda bu düğünün takıları, diğer düğünün takıları için söylendiği gibi “nikah günü takılarını erittik, külçe altın yaptık sakladık“ diye mi açıklanacak?

*  *  *

Bu kadar soruyu merak etme!
Magazin gazetecisiyim diye şişin!
Hadi lan oradan!