Kibirli, kendini beğenmiş Avrupa’ya ağzının payını hemen verdik. Cumhurbaşkanı, “sizin bu kararınız yok hükmündedir” dedi. Avrupa Birliği Bakanımız da “Sizin bu kararınız Kapıkule’den içeri giremez” diye haykırdı.
Tokat gibi cevaplar!
Bravo!
Tokat döndü.
Sille de döndü.
Bizi vurdu.
Avrupa Parlamentosu’nun “Türkiye ile üyelik müzakerelerini geçici olarak dondurması” kararı Kapıkule giriş kapısını yıktı, parçaladı, devirdi İstanbul Tahtakale’ye kadar geldi. Doları fırlattı. Kapıkule ile Tahtakale sallanınca Merkez Bankası’nın bacası tutuştu. Cumhurbaşkanı’nın sözlerinin tersine faiz yarım puan artırıldı ama dolar yükselmeye devam etti.
Fren patladı.
Yarım puan yetmiyor.
Kaç puan istiyor?
5 puan.
Belki de 10 puan.
İster Cumhurbaşkanı konuşsun, ister AB Bakanı tehdit etsin, lafları havada kaldı. Kendileri söyleyip kendileri dinliyorlar. Dışarıdan yeni para gelmiyor. Gelmişler de çıkıp gidiyorlar. Bu arada parası olan yerliler de “kriz korkusuyla” dolara, dövize koşuyorlar.
Kaç defa gördük.
Sayısız defa yaşadık.
Fren patlayınca!
Arkası uçurum!

*  *  *

“Tokat indirerek” Avrupa’yı sindirmek ve bu yolla içeride doların yükselişini, dövizin kaçışını durdurmak gibi ekonomide yeni bir çılgın projeyi keşfetme arifesindeyiz.
Bir tokadımız daha var!
Çok ağır.
Bir indirirsek.
Avrupa’nın iflahı kesilir.
Cumhurbaşkanı, “bu ağır Osmanlı tokadının Avrupa’nın utanmaz yüzüne ineceği” uyarısını yaptı. Yine Kapıkule’yi işaret etti ve “3.5 milyon Suriyeli insanı besleyen biziz... 50 bin mülteci Kapıkule’ye dayandığı zaman feryat ettiniz, ‘acaba Türkiye sınır kapılarını açarsa ne yaparız’ demeye başladınız. Bana bak, eğer daha ileri giderseniz, bu sınır kapıları da açılır. Bunu da böyle bilesiniz...” diyerek Osmanlı tokadının geleceğini haber verdi.
Avrupa!
Tınmadı.
Almanya’dan seslendiler.
Merkel’in sözcüsü dün hemen jet cevap yetiştirdi ve “biz bu tehdidi yemeyiz” demeye getiren diplomatik cümleler içine “tehditten fayda çıkmaz” lafını yerleştirdi.

*  *  *

İçeride ekonomi yanıyor.
Aileler sıkıştı, kıvranıyor.
İşsizlik arttı. Hane halkı borç yükü yükseldi. Yatırımlar azaldı. İşsizlik alev oldu. İhracat artışı da geriledi. Bunun sonucunda ödemeler dengesi kanıyor. Cari açık kapatılamıyor. Merkez Bankası rezervleri 2009’dan buyana en düşük düzeyine indi. Bankalar döviz kanamasına girdi. Döviz arzının azalması kuru yukarı iter oldu. Tam bu sırada Avrupa’nın dondurma kararı Kapıkule’den giriş yaptı.
Fren patladı!
Önümüz uçurum!
Avrupa’ya atılan tokatlar, laf sokmalar, tehditler ekonomiye “habis ve yıkıcı enerji olup” geri dönüyor. Bu durumda başta Cumhurbaşkanı’nın ve Başbakan’ın sonra da ekonomiden sorumlu bakanların topluma “tutarlı açıklama” yapmaları gerekir.
Açarız kapıları!
Salarız Suriyeliyi!
Boş blöf!