“Milli Tarım Projesi” toplantısı başlamıştı. Cumhurbaşkanı kürsüye geldi, “Peygamberlerin mesleği olan çiftçilik ve çobanlığı; çobanlık deyip hafife almayın. Çobanlığın felsefesini, psikolojisini anlamayan insan yönetemez. Ben de bir çobanım” dedi. Bunu duyunca aldım elime kalemi.
Kalem başladı yazmaya.
Durduramadım.
Zapt edemedim.
Çoban! Çoban!
Kavalı kınalı Çoban.
Övünen Çoban!
Kabaran Çoban!
En iyi ben güderim ve “kavalı en kalbi ben çalarım” diye kibirlenen Çoban!  Buldun sessiz sürüyü, hem de sahipsiz sürüyü, “gül gibi güdüyorum işte...” diyorsun.
Sonuca bakmıyorsun.
Haşat ettin sığırcılığı!

*  *  *

Bak şu güttüğün sürüye.
En yüksek krediyi:
Sığırcılığa verdin.
En fazla hibeyi:
Sığırcılığa sundun.
Muhtemelen seçim yılı olmalı, 2017 programına da “bol kepçe sürü gütme desteği” koydun. 2016 yılına göre sığırcılığa desteği yüzde 25.9 artışla 3 milyar 793 milyar liraya çakardın.
14 yılda:
Bu kadar kredi.
Bu kadar hibe.
Bu kadar destek.
Milyar, milyar oldu.
Sonuç:
Sığır ithalatı rekor kırdı.
Yerli sığır üretimi düştü.
Türkiye, Avrupa’da birinci,  dünyada en yüksek ikinci sığır ithalatçısı ülke oldu. Sayıştay, “halktan toplanan vergilerle bu kadar krediyi, hibeyi, desteği veriyorsunuz karşılığında yerli sığır ve et üretimi artmıyor, bu krediler, hibeler, destekler kime nasıl gidiyor?” diye rapor yazdı.
Rapor kaval altı oldu.
Kavalın sesi yükseldi.
Gerçeğin sesi kısıldı.
Hayvan varlığını artıracağız, yerli et üretimini patlatacağız diyerek verilen sözler, yapılan projeler, destekler, krediler, hibeler, çizilen stratejiler sonunda: Türkiye 2011-2015 yılları arasında; damızlık, besilik, kasaplık olmak üzere 1.4 milyon büyükbaş hayvan ithalatı yaptı. Kavalcı Çoban, güdüyorum dediğiniz sürünün parası, pulu yabancı çobanların kasasına aktı gitti. Yabancının ithal sığırı olmazsa kurban bayramlarında Diyanet, “kurbağa kesmek caizdir” fetvası çıkartacak noktaya geldi.

*  *  *

Çaldın kavalı!
Güttün sesiz sürüyü!
2008’de çiğ süt fiyatını düşürdün.  Sürünün aklı şaştı. 1 milyon baş süt ineği kesiliverdi. Türkiye hayvan varlığı tehlike sınırına geldi, azaldı. Et fiyatları füze oldu, yükseldi.
Yine çaldın kavalı.
Faize çattın.
Verdin sıfır faizli kredi.
Fakat akıtılan bu sıfır faizli kredilerle yerli hayvancılık işletmeleri kurulmak yerine bütün destek yine ithalata yani yabancı sığırları güden yabancı çobanların kasalarına aktı.
Çaldın kaval.
Açtın ithal kapısını.
Üfledin kaval!
Bozdun yerli üretim yapısını.
Yap-boz!
Yap boz!
Telef ettin sığırcılığı.
Yaptığın projenin adı:
“Milli Tarım”
Güttüğün sürünün içi:
“İthal Sığır”
Yerli gösterip, ithal sığırcılığın kavalını çalınca; son 14 yılda köyden, mezradan, huydan, komdan 5-6 milyon sığır güdücü, hayvan yetiştirici çoban-çiftçi şehirlere göç etti. Toprağından, merasından koptu.

*  *  *

Kavalcı Çoban!
Kavalı kınalı Çoban!
Övünen Çoban!
Kabaran Çoban!
Buldun, yumuşak huylu, yavaş karar veren,  sessiz ve sahipsiz sürüyü; “ben çobanlığın felsefesini bilirim” diye kibirlenirsin.
Bilesin!
Sürü de bir gün uyanır.
Yavaş öküzün.
Çiftesi sert olur.