Bugünlere nasıl gelindi, göreceksin: Sen bana oy ver. Destek çık. Ben sana Kürdistan vereyim. Al sana oy. Al sana destek. Sen oldun Cumhurbaşkanı ve yanına da seçtin “dava adamı” bir Başbakan. Yine de vermiyorsun bize Kürdistan.
İsyan bunun için başladı.
2 polisi uyurken şehit ettiler.
“Serhildan başlattık” dediler.
Şehirleri ateşe verdiler.
Bunun için çocuklar ölüyor.
Bunun için şehitler.
İç savaşı yayma peşindeler.

* * *

Arkana bak.
Yaptıklarını göreceksin:
Öcalan’ı hapisten çıkaracağız sözü verdiler. Kürtçe anadilde eğitimi kabul edeceğiz sözü verdiler. Kandil’deki PKK militanlarını affedeceğiz, onlar gelip Kürt özerk bölgesinin güvenlik askeri olacaklar, maaşlarını Ankara ödeyecek sözü verdiler. Kürdistan özerk bölgesinde vergileri kantonların Kürt vergi daireleri toplayacak, gümrük kapılarını Kürt gümrük müdürlüğü yönetecek, Harran’ın sulanmasını Kürt kantonları su kolhozu başkanlığı planlayacak, barajlardan elde edilen elektriğin geçmiş 90 yıllık bedeli dolar üzerinden hesaplanacak ve Ankara’nın bu miktar parayı Türkiye Kürdistan’ına “asimilasyon tazminatı” olarak ödeyecek sözü verdiler. T.C askeri, Türk Bayrakları, Atatürk heykelleri Türkiye Kürdistan’ından çıkarılacak sözü verdiler. Bütün bu sözler barış süreciydi. Halktan gizlediler. Dolmabahçe’de masa kuruldu. Masada 14 madde anlaşma imzalandı.

* * *

Barış süreci bu masaydı.
Cumhurbaşkanı devirdi.
Çünkü “Türk Realitesi” özerklik isteme aşamasına gelmiş “Kürt Realitesine” karşı ayağa kalkmış, Tayyip Erdoğan’ı şişkin karizmasıyla birlikte süpürüp atacaktı. O, masayı devirmeseydi yüzde 40’a inmiş oyları gerileyecek kesinlikle yüzde 49.5’a çıkmayacaktı.
Barış süreci:
Bölünmüş vatan demekti.
Barış süreci boyunca dağdaki silahlar ve militanlar şehirlere yerleştirildi. Gözler yumuldu. Kulaklar tıkandı. Ordunun eli bağlandı. Bu arada Türkiye’nin de Ortadoğu batağına çekilmesi; Iraklaşması ve Suriyeleşmesi gerekiyordu. IŞİD kılığına girmiş Araplar, Suriye’de PKK’lı Kürtleri öldürmeye başlayınca Türkiye’de “Çarşamba İsyanı” provasına geçildi. İsyancıların kurşunlarıyla ve 4’ü de linç edilerek 23 Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı öldü. 148 vatandaş yaralandı. 3 bin işyeri yakıldı. 263 kamu binası, 190 banka, 80 parti binası, 340 özel araç, 216 resmi araç, 30 özel yurt ve dernek, 1 belediye binası, çok sayıda MOBESE kamerası, elektrik direği yıkıldı, yakıldı, tahrip edildi. Türk Bayrakları indirilip tekmelendi.
İlk prova buydu.

* * *

Arkana bak göreceksin:
Bugünkü Başbakan, ilk gün başbakanlığını kutlama konuşmasında; “Kürt meselesinde (barış süreci adı altında verilen sözlerde) geri dönülmez noktanın geçildiğini” bizzat kendisi kendi ağzıyla dile getirmişti.
Bugünlere böyle gelindi.
Türkiye iç savaş ülkesi oldu.
Irak ve Suriye’ye benzedi.
Barış süreci sırasında stoklanan bombalar, silahlar, patlayıcılarla bugün çocuklar, gençler, anneler, askerler, polisler öldürülüyor. Şehirlerde camiler, binalar, evler taranıyor.
Bugünün mimarları!
Tayyip Erdoğan!
Abdullah Öcalan!
Nobel Barış Ödülü alacakları gün podyuma birlikte çıkacaklarını hesaplamışlardı.
İç savaş çıkartıcı oldular.

* * *

Bundan sonrası ne olur?
Suriye’ye bak!
Irak’a bak!
Libya’ya bak!
Ne olur göreceksin.